6.

2.8K 195 110
                                    

Kimse kalp kırmaz. Kimse üzmek istemez sevdiğini ama gelin görün ki Ella'nın kalbi paramparça ve ruhu üzüntü ile kaplıydı. Buna rağmen sakince oturuyordu. Yanındaki adam kocası olduğundan beri böyle idi.

     "Biz ikimiz çok farklıyız. Ben gülsem  o diken. Varlığımız birbirine ters" Lordun köpekleri düğün şerefine bir parti için onu yorgun olduğu halde bekletirken bunları düşünüyordu. Bir anda Lord Ella'ya döndü. Gözlerine baktı ve ellerini oynatıp birkaç büyü sözü söyledi. Ellerini yavaşça kaldırdı ve elinde olan kırmızı gül tanesini Ella'ya uzattı.

      "Ona bak ell. O gülün güzelliğine bak. Ve sapındaki dikenlerde olsun gözlerin. Biz o kadarda farklı değiliz değili mi?"

   Eli ile gülün dikenlerine bastırıp dikenlerini ayırdı ve gülü ona tutup gülümsedi Druella. Lord da gülü aldı ve yapraklarını kopardı ve orada kalan tek diken tanesini gösterdi.

   "Benden kurtulabilirsin ell. Ama hep bir parçam içinde olur. Sen kendinden bile habersiz o parçayı büyütmeye devam edersin"

       Gül onun elinde solmaya ve dökülmeye başladı.

    "Ve ne biliyormusun? Senin o eşsiz güzelliğin solup gitse bile dikenim hala orada olur. O solmaz ve başka birilerinin ellerini kanatmaya devam eder."

     "Gülü solmuş olan bir sapı kimse eline almaz"

    "Alırlar. Sende sırf bu yüzden babanın sana verdiği gülü dikeninden bile ayırmadan kitabının arasına koyup solmasına göz yummadın mı? Ve her ne kadar o gül artık çirkin olsa ve elini kanatmaya devam etse bile onu eline alıp gözyaşların ile beslemedin mi?  Asıl olay gülün solması değil ell. Asıl olan o gülün yeterince kıymeti olup olmadığı."

       Düşüncelerine girip çıkıyor zihninin içinde istediği gibi geziniyordu. Sonunda onun saçma ölüm yiyenlerinin verdiği saçma parti bitince oturdukları masadan kalkıp onun malikanesine gidene kadar söylediklerini düşündü. Haklıydı. Ama onun gülü özel değildi. Çünkü özel olmadığını biliyordu. Druella kesinlikle özel olmadığını düşünüyordu.

      Ana salona girdiklerinde sessizdiler. İkiside çıt çıkarmıyordu. Taki Lord ağzını açtığı gibi herşeyi yakıp yok edene kadar.

   "Ell artık hogwarts'a geri dönmüyorsun orası senin için artık güvenli değil."

    "Pekala. İstediğiniz gibi olsun."

   "Ayrıca ben yanında değilsem buradan da çıkmak yok."

   "Tabi. Nasıl isterseniz."

    "Ayrıca bana sen diyebilirsin. Sen benim eşimsin."

     "Ama bunu başkasının yanında yapmak saygısızlıktır. Özellikle de sizin kölelerinizin yanında. Öyle değilmi?
 
     " işte tam olarak bu nedenle eşimsin ell. Sen geriye kalan tüm o aptal ergen kızlardan çok farklısın"

       Keşke olmasaydım dedi içinden. Druella aptal değildi. Onun huyuna giderse egosunu pışpışlarsa kaldığı her kötü durumdan sıyrılacağını biliyordu. Ayrıca eğer Lord onu öldürmek isterse bunu kolayca yapabileceğinden emindi. Bu nedenle onunla zıtlaşma işini sonraya bıraktı. O kadar da uyumlu olacağını düşünmemiştiniz değili mi?

    Genç kız tüm güzelliğini saça saça dolandı malikaneyi. Asil bir siyah hakimdi eve. Lord tüm yakışıklılığı ile salonun tam ortasında kızı deşermişçesine bakıyordu. Lord da kızın aşırı güzel ve asil olduğunun farkındaydı. Daha fazla tutamadı kendini. Kızın elini tutup yukarı kata koşturmaya başladı. Sonunda durduğunda ikisininde karşısında heybetli simsiyah cilalı bir kapı duruyordu.

Kayıp HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin