Hayatın size verdiği bazı dönüm noktaları olur. Bunu üzücü veya çok sevindirici şeylerle yaşarsınız. Benim ilk dönüm noktam ise Lord Voldemort ile evlenmekti. İkincisi, hayatıma yön veren olay bebeğimi kaybetmemdi. Daha hayatıma uğramamış olan deliliği, acımasızlığı ve vurdumduymazlığı bana getiren bebeğimi kaybedişim olmuştu. O odada buna şahit olmuş, buna izin vermiş herkes ise benim düşmanımdı. O günün sabahı sadece nefes alarak geçirmiş başka hiçbirşey yapmamıştım. Ama artık toparlanma zamanı gelmişti. Toparlanıp öc alma zamanı...
Uzun süredir oturduğum yataktan kalkıp banyoya gittim. Bedenimde ki tüm izleri sildim ve kendime bir sayfa açtım. İntikam sayfası.
Aşk göreceli bir kavramdı. Sessizlik gibi... Bu gün yeni filizlenmiş aşkımı söküp yerine intikam tohumları serpmiştim yüreyime. Hazırdım. Kimliğimi kaynetmeme neden olan herkesin bedelini ödeyişini görmeye hazırdım.
Giyindim. Simsiyah giyindim. Ruhumdaki matem havasını gözlere çarparcasına simsiyahtım. Yas tutuyordum. Benden bir parçanın gözlerini bile almadan gidişinin yasını...
Sebepsiz bir kısa bekleyişin ardından tüm güzelliğimi öne çıkaran dokunuşlar yaptım. Bundan sonra benim dışında bu güzelliğe kimse dokunamazdı çünkü. Bu güzellik sadece benden koparılan bebeğime aitti. Onun gibi solup gidecekti.
Salona indim. Lordun bana bakması ile önce irkildim. Önümde değerlimin katili duruyordu. Benimse elim kolum bağlı ona bakıyordum. Sessizce yürüyüp yanından geçtim. Çalışma odasına geçip kapıyı kapattım. Masama geçtim. Çoğu müttefik bilgisi ve aptal komutları haber veren kağıtlar ile doluydu. Bir çoğunu atlayarak geçtim. Lord Voldemort odaya girdi. Masamın önünde durdu. Yukarıdan bana bakıyordu.
-Druella...
Sesi kısıktı. Ona baktım, yüzünde belirgin halkalar vardı. Onunda uyumadığını ve sabaha kadar sessizce durduğunu biliyordum. Oda matem günü gibi simsiyahtı. Lakin onun canı yanmıyordu. Benim gibi ciğerine kor düşmemişti. Elimi kaldırdım ve ona durmasını anlatacak kadar süre sonra kağıtlara döndüm. Konuşmak istemiyordum. Şimdi olmazdı...
-Bana bak! Kim olduğunu hatırla. Beni sorgulayamazsın!
Tüm sinirlerim alt üst olmuş bir şekilde masadaki herşeyi yere atarak ayağa kalktım.
-Ben Druella Lestrange. Yüzyılın en zeki ve çalışkan cadısı. Görüp görebileceğin en güçlü kadın. Ben kim miyim? Ben senim! En az senin kadar güçlü, en az senin kadar akıllı ve en az senin kadar katil. Ama ne biliyor musun? Senin aksine ben masumları öldürmüyorum. Benim öldüreceğim kişi sensin Lord Voldemort. Bebeğimin babası, bebeğimin katili...
Yüzüme inen tokat ile geriye doğru sendeledim.
-Kapat çeneni. Ne sanıyordun Ell? Senin bebeklerini büyütüp iyi bir aile babası olacağımı mı? Aptallaşma. Kendime salak bir bebek için zayıf nokta mı edinseydim?
Kahkaha attım.
-Ne biliyor musun? Senin sorunun bu. Ben senin annen olsaydım bende seni bırakır kaçardım. Sen lanet olası bir katilsin Riddle. Eğer şimdi o elinden düşürmediğin asanı kaldırıp beni öldürmezsen günü geldiğinde seni öldüren kişinin Harry Potter olmasına asla izin vermeyeceğim.
Oda sinir dolu bir kahkaha attı.
-Beni öldürecek kişinin o olmayacağını zaten biliyorum Ell... Beni öldürecek kişi yok. Şimdi kapat çeneni. Dağıttığın şeyleri topla. Ve her ne yapıyorsan onu yapmaya devam et.
***
Tom hızlıca druella'nın çalışma odasından çıktı. Böyle olacağını biliyordu bu yüzden artık üzülmenin bir faydası yoktu. Terasa çıktı ve derin bir nefes aldı.
-Akıllı bir adamsın. Fakat eşin asla seni affetmeyecek riddle.
-İstediğini aldın defol git artık.
-Annene defol git demeye utanmıyor musun?
- Bana bak yaşlı cadı sana istediğini verdim. Göz önünde dolanma ve ne bok diyorsan acilen sus.
-Yaşlı değilim artık. En az eşin kadar gencim. Kanımızdan bir parça sayesinde. Bebeğinin oğlan olduğunu biliyor muydun Tom?
-Git yoksa seni şimdi gebertirim. Ve senin için bir parçamın yok olmasına üzülmeyeceğimi bil.
Kadın geldiği gibi yok olduğunda Lord Voldemort ufuğa çevirdi gözlerini. Yeşil gözler karanlık bulutlu havada gezindi. Bu savaşı kazanmalıydı. Yoksa oğlunu feda edişinin bedeli altında ezilirdi. Tabiki bir çocukla olan savaşa savaş demiyordu ama Druella ile paylaştığı tam bir savaştı. Biliyordu ki Druella onun ölümünün nedeni olacaktı. İsteyerek veya istemeden...
***
Druella ve Lord Voldemort Malfoy malikanesine gittiğinde sessizce birkaç dakika birbirlerine bakmadan aynı masayı paylaştılar. Daha sonra konukları masayı çevreledi. Lord eşine bakmadan söze girişti;
-Sevgili ölüm yiyenlerim. Savaş yakındadır. Sizden istediğim ise ölümdür.
Severus Snape'e yaklaşıp gözlerinin içine baktı Lord.
-Hiçbirinizden ihanet beklemiyorum. İhanet eden hiçkimsenin acı çekmeden ölmeyeceğine yemin ederim.
Lucius Malfoy rahat bir tavırla arkasına yaslandığında Lord'un gözleri onu buldu.
-Tıpkı daha önce ihanet edenleri hala unutmamış olduğum gibi.
Sessizce yerinde duran ve çenesini açmamaya yeminli gibi ciddi bir ifade ile oturan Druella'ya kaydı Lord'un gözleri bu sefer.
-Her sessizliğin bir hükmü var olacak. Bu savaşı kaybetmeyeceğiz. Beni anlıyor musunuz?
Tüm ölüm yiyenler komut almış gibi Lord'a selam verdiler. Kimsenin gözünden Druella'nın rahat tavırları kaçmamıştı. Hepsi biliyordu ki bu savaş için verilmiş en ağır bedel onun ki olmuştu. Sanıyorlardı ki Lord'un gözünde Druella artık tam bir cadıydı. Öyle bile olsa Druella için Lordun gözünde ne olduğu önemli değildi. Druella o anda içinden geçen tüm kinini bağ yolu ile Lord'a aktarıyordu. Herkes odadan çıktığında Malfoy'lar Lestrange'lar, Lord ve Druella hala o odadaydı.
Druella kimseye bakmıyordu. Teyzesi ve annesinin ona acıyan bakışlarını görmek eniştesinin saçma gururlu tavırlarına bakmak ve odada onun için gerçekten canı acıyan tek kişinin o olduğuna inandığı babasının kendini tutmaya çalışan tavırlarını fark etmek istemiyordu. Ayağa kalktı Lord'a reverans verdi ve odadan ayrıldı.
Kalbine söz geçiremeyip büyüsüne kapılmaktan korktuğu kadının elinden kayıp gidişine şahit olan Lord ise hayatında hiç olmadığı kadar keder ve düşünce dolu bir döneme girişi ile suskundu...
Çok bekletmeden yeni bölüm gelsin istedim. Bu aralar yazmaya karşı tekrar istek kazandım diyebiliriz ama bol bol yorum yapmanızı ve vote vermenizi istiyorum. Bunlarla istek kazanıyorum ve yeni bölüm için daha fazla bekletmek istemiyorum sizi. Umarım beni anlarsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hikaye
Fanfictionbellatrix lestrange ve Rodolphus Lestrange'ın kızı Druella lestrange Hogwarts'a ilk başladığında herşey mükemmeldi. Kuzeni Draco Malfoy ve yakın arkadaşı Pansy Parkinson ile oldukça iyi geçiriyordu. Ama herşey lanet bir anda tepe taklak oldu. Lord v...