8,2

2K 133 29
                                    

"Bölüm aradan sonra geldi kimse anlamadı. Bende voldinin ağzından tekrar yazıyorum"

    Ölümyiyen toplantısından sonra draco ile druella'yı öyle görünce çıldırdım. Onu kolundan tuttuğum gibi eve götürdüm. Şiddetli bir kavga etmedim ama onu uyarmayı biraz abarttım. Daha fazla sinirlerime hakim olamayacağımı anladıktan sonra hızla odama çıkıp kapıyı çarparak kapattım. Sinirlerinin yatışmasını bekliyordum ki adım sesleri duydum. Druella terasa doğru sakin adımlarla gidiyordu.

     Işıl ışıl gökyüzüne bakan terasımızda o, arkası bana dönük oturuyordu. Varlığımdan haberdar değildi. Kafası yıldızlara doğru, yukarıya dönük oturuyordu öylece. Kaç saat orada dikildiğimi hatırlamıyorum. Evlendiğimiz geceden hiç dokunmamıştım ve o ay ışığının altında beyaz saten geceliği ile ilgimi çekebilecek tek şeydi. Bir süre ses çıkarmadım sonra onun başı yavaşça omzuna düştü. Uyumuş olduğu gerçeği beni bedenimi titretti.

      İnce, simetrik ve güzel fiziği ay ışığının altında şaheser gibi görünüyordu.

    Onu kucaklayıp yatağımıza taşıdım. Bir insanın uykulu hali bile nasıl bu kadar mükemmel görünebilir ki? Tanrı onu bana getirerek ne ima ediyordu? "Senden daha güçlüyüm, şu yarattığım şahesere bir bak" demek miydi bu?

     Kollarını ona doladım, ipek gibi yasemin kokan saçları boynumu gıdıkladı. Varlığını hissediyordum. Bundan daha mucizevi bir olay var mı?

     Salona gitmek için ayaklandım. Uyumak istemiyordum ve eğer odada kalmaya devam edersem ella uyanmak zorunda kalacaktı. Hızlı adımlarla odadan çıkıp merdivenleri indim. Salona geçtim ve şöminenin karşısına oturdum. O sırada aniden odanın ortasında beliren Bayan Romse beni şaşırtmıştı. Hızlıca toparlanıp bekledim. Akşam saatlerinde buraya geliyorsa bunun bir nedeni vardı.

"Merhaba Tom. Sana anlatmam gerekenler var."

"Oturun bayan romes"

"Hayır. Anlatıp gideceğim."

    Kadının halini tavrını biliyordu. Bana karşı gelen druelladan sonraki tek kadındı. 103 yaşında olmasına karşın fazla enerjikti.

"Tom o çok istediğin şey olacak. Karın senin tarafına geçecek. Ruhen bedenen ve kalben sadece senin safında olacak. Ama çok değer verdiğiniz bir şeyi kaybedeceksiniz."

     Kaşlarım çatıldı. Onun ve benim çok değer verdiğim ne olabilirdi ki? Bu da neydi böyle?

"Düşünme öyle kara kara. Onu kaybettiniz sanacaksınız ama o sizi bulacak. Sadece bu süreçte karına aşık olacaksın."

"Ben aşık olamam bayan romes. Benim annem-..."

"Ah tom, aşkın bu kadar basit olduğunu sana düşündüren de ne? Bu büyü zamanı gelene kadar hiç yokmuş gibi hissettirir o kadar. Sana aşık olmayacağını düşündüren de nedir?”

" bayan romes -..."

"Beni dinle. Dert dinleyemem hazırlanan gereken bir kolye var. Tom onunla neden evlendiğini hatırla. O çok istediğin mucize gerçekleşecek dikkatli olmalısın."

"Buda ne demek? Yani druella şu an?”

" şu an değil. 5 ay sonra. Siz yakınlaştığınızda"

"Bayan romes bakın-..."

"Tom. Aşk benim gibidir. Kim olduğum önemli değil. Beni öldürebilirsin bile ama sözümden geri kalmam. Bu nedenle dikkatli ol. Hemde çok."

"Pekala."

      Pekala dediğim anda ortadan kaybolmuştu. Sanki konuşmanın başından beri bunu bekliyordu. Uzatmadım. Beni bekleyen bir eşim vardı. Hemde yakında -aşık olacağım- bir eşim vardı. Sinirlendim. Madem aşık olabilirdim neden lanet olası bir ömür boyunca bunu belkledim?

     Sinirle soludum. Sinirlenmenin bir manası yoktu. Eşimin yanına çıktım. Yatağa yattım. Ona sarıldım. Huzur bulmam için ona sarılmam yetiyordu. Gözlerimi kapadım...

       Ağaçlarla dolu bir yerdeydim. Ama orman gibi değildi. Kalbim heyecanla çarpıyordu. Ağlayacak gibiydim. Bu histe neydi? Korku? Ben yüce voldemort neyse korkmuştum bu kadar? Önümde kanlar içinde yatan druella mı? Yoda başında beyleyen bir Potter mı?

       "Ne bekliyordun Tom? Onu sana bırakamazdım. Mutlu olmama öyle kolay kolay izin vereceğimi mi sandın? Yoksa o herkesin söz ettiği zekanı kayıp mı ettin?"

   "Sen ne yaptın? O- o benimdi!”

   " Hiçbir şey senin olamaz riddle. Hiçbir şey!”

    "Ona ne yaptın? Benim kıymetlime sen ne yaptın?"
 
     "Arkandayım riddle. Her zaman bir nefes arkandayım. Sen ölmeden rahat etmeyeceğim!"

       O sırada ella bir anda ayaklandı. Harry'in arkasından elinde tuttuğu hançeri ona sapladı. Güldü hançeri çıkarıp potter'ın bedeninin düşüşünü izledi. Kanlı hançeri bana doğru salladı.

"Biliyormusunuz Lordum, evlenmeden önce bu hançeri size saplama planları yapıyordum. Oysa şimdi bana bir bakın. Canınız için canımdan vazgeçiyorum."

     Gözümün önünde yere yığınlışını izledim. Hiçbirşey yapamadım.

 

        Yataktan sıçrayarak uyandım. Druellayı kontrol ettim hemen. Ona kötü rüyamdan bahsetmeye karar verdim.

"Gunaydın ella."

"Günaydın Lordum"

"Bir rüya gördüm. Hoş o kadar güzeldi ki ona rüya demek hakaret olur (!)"

"Ne gördünüz efendim?"

     Adam kızın yüzünü avuşları arasına alıp baş parmağı ile dudaklarını ovaladı.

"Beni öptüğünü"

    Kız kızardı. Cidden nasıl bu kadar ateşli olabiliyordu bu adam? Hiç bilmeyen biri onu cidden 20 yaşında yeni delikanlı olmuş biri sanardı. O kadar olgun konuşmasına kızıp esip gürlemesine rağmen ve onca yaşa rağmen... Sanki yeni delikanlı gibi flört ediyordu.

     Lord ona gülümsediği anda kız dayanamayıp onun gülüşünü öptü. Lord voldemort sık gülmezdi. Değerlendirmesi gerekti.

"Bu ne içindi"

"Siz çok uzun zamandır burada olsanızda ben 16 yaşında bir gencim. Olgun konuşmama kanıp bana böyle şeyler sayıyorsunuz ama bilin ki heycanlandırdığımız anda bir ergenin beyni durur ve işlevini yitirir."

"Seni daha sık heycanlandırmalıyım belki de? Hem hiçte beynin durmuş gibi değil. Hala takır takır sayıyorsun bana cümlelerini"

   Gülümsedim. Aniden acı gibi birşey gelip gitti. Karargahta beni bekliyorlardı. Alınması gereken önlemler vardı. Ve verilmesi gereken kararlar....

   
     Gün boyunca müttefik anlaşmaları ile uğraştım. Yanıma çağırdığım herkes tarafıma katılıyordu. Güçlü olduğunu kabullenip boyunduruğum altına geçiyorlardı. Cidden buna nasıl katlanabiliyorlardı? Birinin emrinde çalışmak bana çok uzaktı...

Akşam eve henüz yeni döndüğümde direk yatak odasına geçtim. Druellanın çoktan uyumuş olması gerekirdi ama yatak boştu... Tüm evi gezip aradım onu ve bulduğumda o salonda cansız gibi yatıyordu.  Boylu boyunca uzanmış hiç ses soluk vermeden. Ölü gibi...

Ve elinde o lanet kolye ile...

Önceki bölüme çok vote ve yorum gelmedi. Bu konuda canım çok sıkkın. Özellikle bol bol yorum istiyorken neden böyle olduğu hakkında bir fikrim yok.

    Lütfen yorum yazın. Emeğime değer olduğunu düşünüyorum. Haksız mıyım?

Kayıp HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin