let me live

852 134 16
                                    


••

Başımı tutmakta büyük bir zorluk çekiyordum.

Kafamdaki tilkiler dahi derin bir dansa dalmışken ve gözlerim bulanırken, karşımdaki silüetin nasıl bu denli net kalabildiğini düşünmekle meşguldüm.

"Hoseok..."

"Hm?"

"İçeri gelmeyecek misin?"

"Geleyim mi?"

"Gel."

Kenara çekilip siyah tutamlarımı karıştırmış ve içeri girmesini beklemiştim.

Bir kez daha, yoğun kokusu burnuma dolmuştu.

Sarsak adımlarla onu takip etmiş ve oturduğu koltuğun tam karşısına yerleşmiştim.

"Kötü görünüyorsun."

"Sana kahve yapayım?"

"Güzel kokuyorsun."

Yine oluyordu.

Yine gözlerini gözlerime dikmiş öylece bakıyordu bana.

O sadece bir sürtük diyemiyordum bile.

Ruhunun bir kısmını avuçları arasına almış ve tüm pisliklerden korumuş gibiydi.

Jung Hoseok, iyi biriydi.

"Kesinlikle bir kahveye ihtiyacın var."

Ayaklanmış bedenin cılız bileğini kavramış ve kucağıma çekmiştim istemsizce.

"Yoğun kokuları mı seversin?"

Burnum, açıkta bıraktığı köprücük kemiklerine yönelmişti.

Derin iç çekişini duyar gibiydim.

"Yoongi..."

"Hm?"

"Evet, evet onları severim."

Dudaklarımı beyaz tenine hafifçe vuruyor ve arsızca geziniyordum adem elmasında.

Parmak uçları ensemdeki tutamları bulmuş ve yüzünü tamamen bana çevirip bacaklarını belime sarmıştı uysalca.

"O zaman sana bir parfüm almalıyım."

"Doğum günü çocuğu."

"Yapma."

"Neyi?"

Ellerim, saten gömleğinin içinde saklanan bel oyuntusunu bulmuştu.

"Beni zorlamaya hakkın yok sarışın."

"Senin var mı?"

"Yok."

"Sadece, borcumu ödemek istiyorum."

"Borcunu ödemek için her gece kucağımda kalacaksan. Borcun silinmeyecek."

"Bırak beni, lütfen."

"Gerçekten bırakmamı isteseydin gelmezdin öyle değil mi?"

Tutuşlarım sıklaşırken bedenini erkekliğime bastırmış ve gözlerini yummuştu.

"Gelmezdim."

••

Starboy • SopeWhere stories live. Discover now