Starboy • Sope

touch

••

"Yoongi..."

Derin bir nefes alıp göğsümde birleşen ellerini sıkmıştı gergince.

"Bir sorun çıkmadan git."

"Lütfen."

İnat edercesine, arkada oturan iki çirkin adama bakmış ve dudaklarımın arsızca kıvrılmasına izin vermiştim.

Aslında bu gece, kendime izin vermiştim.

Ve sol tarafımda Hoseok olduğu sürece, duvarlarımı çiçek taçlarıyla kaplamaya devam edecektim.

Rezilliğimin üstüne gidecek ve gerekirse onun için kül olmayı sevecektim.

Ben, koca bir aptalı oynayacaktım.

Birde, ne pahasına olursa olsun pişman olmayacaktım.

••

Bedenini kendime biraz daha bastırırken dudaklarımla sağ kulağını okşamış ve iki adamın usul usul ayaklanmasını izlemiştim.

"Sevgilim."

"Yoongi, yapma."

"Git diyorum."

"Ne olursun git."

Bedenim, alıştığı sıcaklığı hissedemeyişini küçük bir titremeyle kutlamış ve ani itilişini sorgulamıştı.

"GİT!"

Bir kaç saniye içinde tüm gözler bize çevrilmişti.

Hoseok, iki adamı sakinleştirmeye çalışıyor arkamdaki güvenlik beni yaka paça dışarı çıkarmayı bekliyordu.

"GÖZLERİME BAK!"

Var olan son gücümle bağırmıştım ona doğru.

Canımı yakıyordu.

Bana bakmaya tenezzül dahi etmeyişi, ölesiye canımı yakıyordu.

••

Bir kaç adım atmıştım oturdukları koltuğa doğru.

Önüme serilen manzara, irislerimi delip geçene kadar devam etmiştim.

Hoseok'un beni görmezden gelip onların kucağında dans edişini izlemiştim.

Kendi mezarımı kazana kadar yaklaşmış ve en sonunda kolundan yakalayabilmiştim.

"Sana. Gözlerime. Bak. Dedim."

Onu, belkide en gözü dönmüş halimle kaldırmıştım oturmaktan memnun gözüktüğü yerden.

Ve tam o an, elmacık kemiğimde derin bir kuvvet hissetmiştim.

Bir kaç adım sendelerken karın boşluğumun koca tekmeleri ağırlamasına izin vermiş, yinede çekmemiştim bakışlarımı siyah saçlıdan.

Yere sinmeye ve ağzımın içindeki metalik tatla sarhoş olmaya başlamışken tanıdık o sesi işitmiştim.

"Patron, o benimle!"

"Sikeyim!"

"O bu gece benimle."

"Lütfen kes şunu artık."

Ve ben, tüm bunlara rağmen hissettiğim son dokunuşun Hoseok'tan gelişini sevmekle meşguldüm.

••