Davetsiz Misafir

15 3 0
                                    

"Korkmana gerek yok. Biliyorum her şeyi." Mert'in bu yaşananları biliyor olması beni rahatlatmıştı. Ama aklıma takılan şeyler vardı.

Arkasında duran Tolga'ya baktım. Hafifçe gülümsedi. Bu da gerçekten her şey yolunda demekti. Toprak koşarak Mert'e sarıldı. "Çok teşekkür ederim Mert. Sözünü tuttun. Yalan söylemedin bana." Etrafa gülücükler saçarak konuşuyordu. Ne kadar mutlu olduğunu gözlerine bakarak anlayabiliyordum.

Toprak'ın dediklerinden anladığım kadarıyla Mert de bu işin içindeydi ve en başından beri biliyordu her şeyi. Mert'e teşekkür etmem için bir neden daha çıktı.

"Sana asla yalan söylemem Toprak." Birbirlerine sarılırken Mert'i kıskandım bir an. Bunca zaman Toprak'ın yanında ben değil de Mert'in olması canımı sıkmıştı ama bu duyguyu bastırmaya çalıştım. Doğru değildi bu.

Toprak'ı kucağından indirirken bana bakıyordu. "Artık gitmeniz gerek annemler birazdan dönmüş olur. Sizi görmese iyi olur."

Oradan hiç ayrılmamak istiyordum. Ama Tolga'nın söylediği kadarıyla bu buluşmadan kimsenin haberi olmamalıydı. Nedenini tam olarak açıklamamıştı ama güveniyordum ona.

Toprak'ı yeniden bırakacak olmam canımı sıkıyordu ama bu duyguyu bastırmaya çalıştım. Sonuçta kavuşmuştum ona.

Toprak'ın elinden tuttum. Onun boyuna gelebilmek için dizlerimi yere koydum. "Canım, şimdi gideceğim ama söz sık sık seni görmeye geleceğim. Güveniyorsun bana değil mi?"

Başını sallamakla yetindi. Sonra konuşmaya başladı. "Benim her şeyden haberim var Deniz. Merak etme. Mert bana yapmam gerekenleri söyledi." Mert'e bakıp gülümsüyordu.

Mert'e abi demesi için onu uyarmayacaktım. Çünkü bana da hiçbir zaman abla dememişti. Şu andan sonra hiçbir şeyi değiştiremezdim. Hem böylesi daha iyiydi.

Yanaklarından kocaman öptükten sonra Tolga'yla beraber kapıya çıktık. "Her şey için yine çok teşekkür ederim Mert. Sen ve Tolga olmasa kardeşimi bir daha göremeyebilirdim."

Gözyaşlarımı tutmaya çalışarak konuşuyordum. Her an yine akabilirlerdi ve artık can sıkmaya başlamıştı bu ağlamalar.

''Önemli değil Deniz. Toprak'ın mutlu olmasını her şeyden çok istiyorum. Merak etme, yakında kavuşacaksınız birbirinize.''

Umarım dediği gibi olurdu. Ama düşününce biraz zor bir ihtimaldi bu. Her ne kadar öz ablası da olsam ona bakamazdım. Okulum vardı ve kardeşimi bana vermezlerdi. Düzgün bir ailesi vardı sonuçta. Gayet mutluydu hemde.

Kardeşime bir daha sarıldım ve Tolga'yla beraber arabaya döndük. Yolda neredeyse hiç konuşmadık. Aklımda kardeşim vardı ve bir köşesinde de Mert'le bu kadar sık karşılaşmam vardı. Gerçekten bütün bunlar tesadüf müydü yoksa... Yoksa kısmını düşünmemeye çalışıyordum.

Evin önüne geldiğimizde hava kararmaya başlamıştı. Tolga arabayı durdurdu. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Derin bir nefes alırken Tolga'nın yanıma geldiğini anladım. Çok yakınımda duruyordu. Sanki bir şeyler söylemek istiyor da, çekiniyor gibiydi. Konuşması için bekledim ve sonunda konuştu.

''Sensiz geçen zamanlarımda hep seni düşündüm. Acaba Deniz'i bir gün görebilir miyim diye. Görsem kendimi affedebilir miyim diye. Aklımdan çıkmana fırsat vermedi bu düşünceler. Çocukken tanıdığım Deniz'i içimde büyüttüm. Koskocaman bir sevgiye dönüştürdüm. Unutmaya çalıştım seni ama yapamadım. Sen beni hep çocukluk arkadaşın olarak gördün ya, ben seni hiçbir zaman öyle göremedim.

Bisiklete bindiğimiz zaman düz yoldan gitmen için zorlardım seni, çakıllı yoldan giderdim ben de. Yaz geceleri gittiğimiz tepe vardı ya, uzanır yıldızları seyrederdik. Sen yıldızlara bakardın, ben sana... O kadar güzel ve masumdun ki hep seni kaybetmekten korktum. Beni bırakır gidersin diye korktum. Bu yüzden ben gittim, sen gitme diye. Bunu yaptığım gün de pişman oldum ama geri dönüşü yoktu. İstersen eski bir heves de, abartılan bir sevgi de. Ama bu seni sevdiğim gerçeğini değiştirmez.''

Söyledikleri karşısında şok olmuştum. Çünkü onun da dediği gibi ben onu sadece yakın bir arkadaşım olarak görüyordum. ''Bugün yaptığın şey için sana minnettarım. Nasıl teşekkür edebilirim sana bilmiyorum. Ama senin de dediğin gibi ben seni hep en yakın arkadaşım olarak gördüm ve sanırım bu böyle devam edecek. Üzgünüm.'' dedikten sonra bir şey demesine fırsat vermeden apartmanın kapısını açıp içeri girdim.

Hızla merdivenleri çıktım. Evin kapısını açıp içeri girdim. Işıklar yanmıyordu. Melek'e seslendim ama duymadı. Uyumuş olmalıydı. Salona girip çantamı koltuğa bıraktım. Işıkları yakmak için kapının yanındaki düğmeye bastım. Salon aydınlandıktan sonra dönüp koltuğa oturacaktım ki koltukta beni bekleyen birini görünce olduğum yerde donup kaldım.

BENİ BIRAKMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin