Kahramanımla İlk Konuşmam

54 7 0
                                    

Neredeyse tüm derslerde aklımda Sarp vardı. Günümü onu düşünerek geçirmiştim. Bunun için kendime kızıyordum.

Okul çıkışı Melek'le beraber yine yağmurlu olan havada eve doğru yürümeye başladık. Yolda giderken Sarp'la ilgili olan düşüncelerimi Melek'e anlatmaya başladım. "Sarp katılır mı sence seçmelere?"

"Öyle görünüyor. Bakıyorum da ilgilenmeye başladın bu grup işiyle." İsteksizce cevaplıyordu sorularımı ve sinir olmuş gibiydi. "Bende mi katılsam acaba?" Bu sözü söyledikten sonra Melek'in sert bakışlarını üzerimde hissettim. Bir an için grup olayının iyi olabileceğini düşünmüştüm. Değişiklik olurdu.

"Bir erkek için kararını değiştiriyorsun ama benim için değiştirmiyorsun öyle mi Deniz?" Şimdi daha sinirli görünüyordu. Beni yanlış anlamıştı.

"Hayır öyle demek istemedim. Ben sadec..." Beni dinlemeden hızlı adımlarla yanımdan geçip yürümeye başladı hatta koşmaya başladı. Birkaç adımla yanına gidip kolundan tuttum.
"Bekler misin lütfen. Koşturma beni, nefes nefese kalıyorum biliyorsun." Konuşurken hızla nefes alıp veriyordum. Ama bu onun pek umrundaymış gibi görünmüyordu. Ayrıca astımdan nefret ediyordum.

"Özür dilerim. Haklısın. Ben sanırım biraz abarttım." Gönlünü nasıl alıcağımı bilmiyordum. Ama şu an biraz alttan alsam iyi olacaktı. Birden durgunlaştı. "Sorun o değil."dedi. Başını önüne eğip bir süre durdu. Sonra başını kaldırıp konuşmaya devam etti. "Bak bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Sanırım ben Sarp'tan hoşlanıyorum." Bunu söyledikten sonra yine yürümeye başladı. Söyledikleri karşısında ne yapıcağımı bilmiyordum. Şok olmuştum.

Kalbimde saçma bir acı hissettim. Sanki bin tane iğneyi aynı anda batırıyorlardı her yanına. İstemsizce elimi göğsüme götürdüm. Gözlerimin rüzgardan sulandığını sanmıştım ama akan bir gözyaşının sebebi rüzgar değildi. Neden böyle olmuştum ki? Ben Sarp'tan hoşlanmıyordum. Belki de biraz hoş buluyordum ama böyle bir acı yaşayacak kadar hoşlandığım söylenemezdi. Öyleyse bu acı ne içindi? En yakın arkadaşımın hoşlandığı çocuktan benim de hoşlandığım için mi yoksa Sarp gibi birinden hoşlandığıma inanamadığım için mi?

Ağlamam boşunaydı. Kalbimin ağrısı boşunaydı. Ama en yakın arkadaşımın da ondan hoşlandığını bilmek beni kötü hissettirmişti. Ne kadar da aptaldım. En yakın arkadaşımın ondan hoşlandığını anlayamamıştım ve her seferinde onun yanında Sarp'tan bahsediyordum. Kim bilir ne kadar kırılmıştır bana?

Melek'in arkasından koşmaya başladım. Çok uzaktaydı. Biraz daha hızlı koşsam yetişebilirdim belki. Ama caddenin sonundaki sokaktan sağa dönmüştü. Koşmayı bırakmadım. Ondan özür dilemeliydim. Onun sevdiği kişiyi sevdiğim için özür dilemeliydim. Birini sevdiğim için özür dilemeliydim. Gözyaşlarımı durdurmaya çalışmıyordum artık. Gözlerim bulanıklaştı. Doğru düzgün bir şey göremiyordum.

Nefesimin kesildiğini hissettim. Rahatsız edici bir ses duyuyordum. Başım sıkışıyordu sanki. Ciğerlerime hava gitmiyor gibiydi. Bu kadar koşmamalıydım. Bacaklarımı hissetmiyordum. Dizlerim titriyordu. Binaların üzerime doğru geldiğini gördüm ardından gözlerimin kapanmasına engel olamadım ve dünyadan koptum.

Uyandığım zaman bir hastane odasında olduğumu anladım. Gözümden akan yaşlar kurumuştu. Koluma bağlı bir serum borusu vardı ve kolum morarmaya başlamıştı. Canımı yakıyordu.

Ağzımı açıp nefes aldığımda ciğerlerim yanıyordu. Hastane odalarından nefret ediyordum. Saçma beyaz duvarlar ve bilindik hastane kokusu berbattı.

Yataktan doğrulmaya çalıştım. Ama gücüm yoktu. Kimse yoktu. Ses yoktu. Korkuyordum. Kolumdaki iğneyi çıkarmaya çalıştım. Bu sırada kapının açıldığını fark etmedim. Yanıma doğru gelen birini görünce elimi iğneden çektim. Şaşkın gözlerle bana bakan doktora gülümsedim. "Sadece ne olduğuna bakıyordum."dedim. Konuşunca boğazımın yandığını hissettim ve hafifçe öksürdüm.

"Eminim öyle yapıyordun. Bir de ben bakayım şu iğneye." dedi ve kolumdaki iğneyi yavaşça yerinden çıkardı. "Şimdi daha iyi misin?" dedi. Kafamı sallamakla yetindim. Benim konuşmayacağımı anlayınca konuşmaya devam etti.

"Seni buraya getirdikleri için şanslısın. Akciğerlerini fazla zorlamışsın. Ayrıca astımın olduğunu biliyorsun. Seni buraya getiren gence teşekkür etmelisin."

Elindeki dosyaya bakıp bana göz kırptıktan sonra odadan çıktı. Yolda bayıldığımı görenler beni buraya getirmiştir diye düşündüm. Doktora ne zaman çıkacağımı sormayı unutmuştum. Üzerimdeki çarşafı kenara itip ayağa kalktım, bu sırada odaya biri girdi. Giren kişiye ben daha bakamadan hızla yanıma gelerek omuzlarımdan tuttu ve yatağa geri yatırmaya çalıştı. "Hey! Napıyorsun sen? Bırak beni!" Yüzüne baktığım zaman kızdığıma pişman olmuştum. Bu sabah beni düştüğüm göletten kaldıran çocuktu bu.

Şaşkınlığımı gizleyemedim. Ağzım açık bir şekilde gözlerine kilitlenmiştim. Tek kelimeyle muhteşemlerdi. "Elimi bıraksan artık." Beni yatağa yatırdıktan sonra omuzlarımdaki eli yavaşça elime kaymıştı. Ben böyle söyleyince elinin elimi tuttuğunu yeni anladı ve hemen geri çekti. "Özür dilerim. Bu arada doktor çıkabileceğini söyledi. Birazdan hemşire gelip seni hazırlar. Ve seni evine kadar bırakmam gerek. Tek başına yürümeyi bilmiyor gibi görünüyorsun." Benimle dalga geçmesi hoşuma gitmemişti. Ayrıca beni eve bırakması gerektiğini ona kim söylemişti ki?

"Ben giderim eve. Sana ihtiyacım yok. Hastaneye getirdiğin için de teşekkür ederim." Hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı. Sinirlenmiş görünüyordu. Ama umursamadım. Bu sırada hemşire odaya girdi. Kıyafetlerimi giymeme yardım ettikten sonra dışarı çıktı. Ardından ben de odadan dışarı çıktım. Kapının yanındaki koltukta yine o çocuğu gördüm. Gittiğini sanmıştım ama burada oturup beni beklemiş anlaşılan. Yakışıklı ve yardımsever olabilirdi ama tanımadığım birinin beni eve bırakmasına izin veremezdim. Yanından hızla geçtim. Arkamdan geldiğini fark edince sinirle arkamı döndüm ve tam ağzımı açıp konuşacaktım ki o konuşmaya başladı. "Lütfen seni eve bırakmama izin ver. İyi olduğundan emin olmak istiyorum." Gözleriyle yalvarıyordu adeta. Ona neden bu kadar sert çıktığımı bilmiyordum ama içimden bir ses ona güvenmememi söylüyordu.

"Ama neden?" Bıkmış bir şekilde sormuştum bu soruyu. "Sebebi yok. Sadece güvenli bir şeklide eve gittiğinden emin olmak istiyorum. Hepsi bu." Söyledikleri inandırıcı gelmişti. "Peki, ama bir daha karşıma çıkmayacaksın." Kafasını olur anlamında sallamakla yetindi ve eve gidene kadar hiç konuşmadık.

Oy vermeniz benim için çok önemli bölümleri okurken yıldıza basmanız yeterli teşekkürler şimdiden

BENİ BIRAKMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin