4. BÖLÜM

5 0 0
                                    

                  O incecik ve bembeyaz kollarının üzerine, acımasız soğuk değdikçe diken diken oluyordu incecik tüyleri. Cihan bunu fark etmiş, montunu çıkartmış, Mehpare hiç istemese de o mont Mehpare'nin o narin omuzlarındaki yerini süzülerek almıştı. Ada vapuru hızlanmaya başlamıştı. Bu rüzgarın sebebi oydu ama daha bekledikleri üç uzun düdük duyulmamıştı. Bunun anlamı 'tornistan gidiyorum'du. Mehpare üşüdükçe de Cihan sanki ellerine emrediyor gibi ellerini sıcacık tutuyordu. Eli sıcacık olmalıydı çünkü Mehpare üşüyordu. Cihan'ın omzu ise tam o anda Mehpare'nin dediği gibi 'Huzur'u yaşatmak için elinden geleni yapıyordu. Mutluluktan mıdır bilinmez bir sevimli kedi gibi sıcak bir yeri bulunca uyuyakalmıştı Mehpare. Cihan'ın hiç uyandırmaya niyeti yoktu fakat Heybeliada tüm güzelliğiyle bir süre sonra onları karşılamaya hazırdı adadaki tüm martıların eşliğinde. Ancak tam vapur iskeleden ayrılmak üzereyken Mehpare uyanmıştı. Cihan uyandırmaya kıyamamıştı. Alelacele Mehpare'nin yüzündeki mahmurlukla beraber koşmaya başlamışlardı. Rüzgar her ikisinin de saçlarını darmadağın yapmıştı. Vapur tam avara olurken Cihan ile Mehpare mahcup bakışlarla kaptanı seyre dalmıştı. Kaptanın anlayışlı bakışı onlara tercüman olmuştu. Kaptan tekrar iskeleye biraz yaklaştığında ancak inebilmişlerdi vapurdan. Cihan bir elini havaya kaldırarak teşekkür etmeyi unutmamıştı elbet. Tam o anda bu teşekküre cevap verir gibi daha önce duymadıkları üç uzun düdük sesi yankılanmaya başlamıştı genç aşıkların kulaklarında.

SONSUZA DEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin