-6.BÖLÜM-

80 12 0
                                    

 -Bu bölümü kahkahasını unutamadığım, o küçük ukala kıza ithaf ediyorum.-


Saat 2 suları...

Babamın iş yerine gelmiş, çevremdeki kalabalığı gözlemliyordum. Canım sıkılmıştı, yorulmuştum. Okul çıkışında doğrudan eve geçecekken, annem babama destek olmamız gerektiği, onun yanında olduğumuzu göstermemiz gerektiği gibi birçok konudan bahsetti. Bu konuşma babamın yanına gidene kadar sürdü sanırım. Ben de ona kimi zaman kızsam da, kimi zaman hak verdim. Sonuç olarak buradayım. Bir yandan insanları, diğer yandan çaprazımda bulunan aynaya yansıyan beni çözmeye çalışıyorum.

Ada ile tanışalı hemen hemen bir hafta oluyordu. Tahmin ettiğim kadar kötü bir kız olmayacak ki bana pek de kötü davranmamıştı. Ya da akıllardaki "İyi kız" rolünü kaybetmek istemiyordu. Bilemiyorum. Bunu zaman gösterecekti.

Demir ile olan arkadaşlığımız sıradanlığıyla devam ediyordu. Artık sinirli bir mizacı olduğunu anlayabiliyordum. Daha bana sinirlendiğini görmemiştim ama, bana sinirlenince bürüneceği şeklini merak etmiyor değildim.

Diğer yandan Derin ve Görkem ile olan samimiyetim Deniz'le Rana'nın -özellikle Rana'nın- hiç mi hiç hoşuna gitmiyordu. Ada hakkında ettiğim o laflardan sonra, hele ki Görkem'le olan arkadaşlığımı gördükçe, günden güne bana karşı kin besliyordu. Sanırım. Bilemiyorum.

"Çoğu şeyi bilemediğin gibi mi yoksa?" Diyerek sorguladı melek o çok sevdiği karanlıktan çıkarak.

Cevap vermek istemiyordum ona. Biraz kızgındım. Müzik dersinde Ada şarkı söylerken beni yüreklendirmiş, hocayla yetenek yarışması hakkında ders bitiminde gizliden gizliye konuşmamı sağlamıştı.

"Daha ne istiyorsun? Hoca seni sevdi işte. Bu senin için büyük fırsat olabilir. Kendini görmen için. Bir gün bana teşekkür edeceksin Bayan Aptal."

Sesinin tonunda ikamet eden sitemi pek tabi anlayabiliyordum. Melek bu söylemini yaklaşık bir ömür sürdürdü. Ben de her zaman olduğu gibi göz devirmekle, tartışmak arasında gidip geldim, ve en sonunda tercihimi ilk şıktan yana kullandım. Bu süre zarfında annemle babam iş hakkında konuşuyor, kenarda duran beyaz masada çay içmeyi de ihmal etmiyorlardı.

Saat dördü göstermeye hazırlanırken, artık burada durmam gerekmediğini düşünerek, toparlanmaya başladım. Canım sıkılmıştı. Üstelik bugün gördüğüm matematik dersi beynimdeki tüm hücrelerimi ruhumla birlikte sömürmüştü. Arka odada duran hırkamı elime aldım. Babam gideceğimi anlamış olacak ki,

"Daha erken değil mi kızım? Birlikte dönseydik?"

Babam kırklı yaşlarında,sakinliği seven, rahatına düşkün, benim gözümde mükemmel bir adamdı. Güzel resimler çizerdi, güzel melodiler doldururdu kulağıma. Huzur kokardı teni. Annem gibi kahve gözleriyle göz kırpardı bana, hayata.

Duraksadım. Babamın bu sözüyle annemin gözleri de beni buldu. Sonra babama döndü,

"Bırak gitsin, yorgun belli ki."

Anneme teşekkür edercesine baktım. Gülümsedi, tekrardan babama döndüm. Babam bir şeyler söylemek istedi, lakin söyleyemeyecek kadar yorgundu. Yanına gidip, yanağına bir buse kondurdum. Şaşırdı, ilk ne yapacağını kestiremedi. Sonrasında bu hareketimden memnun olmuş olacak ki gülümsedi, elimden tuttu,

"Buraya gelmeden önce veya gelirken, sana söylediğim şeyler pek normal şeyler değildi."

Duraksadı, bir şeyler daha söyleyecekken vazgeçmişti sanki, içinde kurduğu uzun bir mahkemeden sonra konuşmaya devam etti,

GECEYE MAHKÛM GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin