Yeni Bir Sayfa

169 3 1
                                    

@Sevdaamine'ye ithaf edilmiştir.

Kar neden beyazdır? Bu kara hayatımızı beyaz göstermek için illa üzerine kar mı yağması gerekiyor? Yoksa gerçekten beyazlaştırmak mı gerkiyor? Siyaha boyadığımız sayfayı vazgeçip beyaza boyamak yerine bence yeni bir sayfa açmalıyız. Eğer hayatınız benim hayatım gibi kara bir hayat ise kendinize yeni, beyaz bir sayfa açın.
  Çünkü ben öyle yaptım...

******************************************

Küçüktüm. Küçük bir kız çocuğu... Yani fazla küçük olmasam da... Çocukluktan tek farkım her çocuk gibi gülüp eğlenemem, oynayamamamdı. 'Ağlama köşesi' diye adlandırdığım odamın köşesine sığınıp ağlıyordum. Ve bu hergün oluyordu. Neden mi? Üvey annem yüzünden. Hergün iftiralar, haksızlıklar, işkenceler...

Babam... Babam bunların hiçbirini bilmiyor. Sabah erkenden işe gidiyor, akşam geç saatte dönüyor. Ben de söyleyemiyorum ki. Korkuyorum. Üvey annemin beni dövmesinden değil, bunu zaten hergün yapıyor. Babamın bana inanmamasından ve bundan sonra bana güvenmemesinden korkuyorum. Zaten varsa yoksa karısı!

Üvey annem bana bütün evin temizliğini yaptırır, yemek yaptırır, ayakkabılarını temizletir, çamaşırlarını yıkattırır... Ve daha neler neler.

Bazı şeyleri tam düzgün yapamadığım için beni döver. Ben de küçüğüm tabi, yapamıyorum. Kolay değil benim için. Ben anne sevgisinden ziyade annemi bile göremedim. Bu yüzden bilmiyorum ki neyi nasıl yapacağımı. Elimden gelenler sadece bu kadar...

••••••••••••••••••

Yine beni saçımdan tutarak uyandırdı. Canım acıyordu. "Kalk kız! Bir de seni mi bekliyeceğim? Açım ben kalk kahvaltıyı hazırla!" dedi. Eziliyordum. "Peki Pervin abla" dedim istemsizce. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Düştüğüm zaman dizi yırtılmış olan pantolonumu ve çiçekli t-shortümü giyip üzerine bir hırka giydim. Saçlarımı hızlıca at kuyruğu yapıp mutfağa ilerledim. Kendisi oturmuş, ayaklarını uzatmış televizyon izliyordu. Mal, gerizekalı, salak!.!.!

Kahvaltıyı hazırlayıp sandalyeye oturdum. "Ne oluyo ya? Neden oturuyosun masaya?" "Kahvaltı yapacağım Pervin abla?" dedim. Şaşırmamıştım tabi ki de. "Kalk çabuk! Sonra yersin. Aç kal bi zahmet! Ben tek yemek istiyorum bugün." dediğinde içimden küfürler sayıklayarak odama çekildim. Fırsat bu fırsat deyip kitabımı açtım. O kahvaltısını yaparken ben de ödevlerimi yapacaktım.

Yarım saat sonra falan o kulak tırmalayıcı sesi ile yanına gittim. "Sen neredesin?!?! Çabuk topla şu masayı!" deyince toplamaya başladım. Bittikten sonra çaydanlığın kapağını açtım. Mal! Bitirmiş çayı! Mutfaktaki masaya onun yarım bıraktığı yumurtayı ve bir bardak su ile birlikte ekmeği indirdim. Oturup yemeye başladım.

En fazla 3 dakika sonra gelip önümdeki suyu yüzüme döktü. "Ne yapıyorsun sen? Sabahtan beri kahvaltı ediyorsun! Kalk şu bulaşıkları yıka!" dedi. Off bu kadının ben...

Herzaman ki gibi ona yenik düşüp bulaşıkları yıkadım. Üstüm ıslak bir şekilde. Sonra evi süpürmeye başladım. Tam karşımda oturmuş, bisküvi yiyerek televizyon izliyordu. Sonra elinde, yarısını ısırdığı bisküviyi kırıp ufalayarak yere serpti. Boş boş ona baktım. "Ah! Görüyor musun? Yere döküldü." dedi alayla. Ananın...

Bütün evi süpürüp sildim. Akşam yemeğini de yaptım. Odamda oturup açlıktan guruldayan karnımın sesinin rahatsızlığıyla uyumaya çalışıyordum. Çok geç olmuştu. Kapı zilinin çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kapıya koştum. Babam gelmişti. Elindeli poşeti alıp "Babacım bu ne?" dedim. "Hani sen kahveyi çok seviyorsun ya? İşte sana kahve aldım." deyince sarılma faslını geçip mutfağa gittim. Kendime su ısıtıp kahveyi doldurdum. Pervin gerizekalısı gelip "Seni aptal! O kahveyi içeceğini mi sandın? Ver çabuk onu bana!" dedi ve içti.

Kısa Hikayeler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin