3 aydır girmediğim odasına girip eşyalarına dokundum. Her bir eşyasına dokunduğumda ellerim titriyor, gözlerim doluyordu. Masasındaki kitapları, günlükleri, kalemleri, maketleri... Hepsi... Hepsi yüreğimde bir acı oluşturuyor, boğazımı düğümlüyordu.
Beyaz örtüyü kaldırıp çizdiği resimlere baktım. Hayatını resimleriyle anlatmıştı resmen. Çizdiği resme anlam katan karakalem çizimi sararmış kağıdın üzerinde muazzam bir görüntü oluşturmuştu.
Dolabındaki fotoğraf albümünü çıkarıp sayfalarını yavaşça çevirdim. Bütün fotoğraflarda ben ve o vardık. En son sayfaya geldiğimde bir cümle gördüm.
En sevdiğim arkadaşım Aylin ile fotoğraflarımız...
İçim içimi kemiriyordu. Canım yanıyordu. Bunu ne o hak etmişti ne de ben.
En sevdiği sandalyesini çekip oturdum. Gözyaşlarım sel gibi akmaya başladı. Böyleydi işte. Durup durup ağlıyordum. İnsan en yakın arkadaşını kaybetmiş durumda iken başka bir şey yapamazdı zaten. Onu bekliyordum. Yine "KANKA" demesini bekliyordum. Ama mââlesef o kara toprağın bir esiri olmuştu artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler (TAMAMLANDI)
Short StoryBütün kategoriler içinde aslında. Kısa kısa hikayeler var. Korku hikayesi az var. Romantizm de az var. Ama hepsi biribirinden güzel. Okumanızı tavsiye ederim. Hepsini bizzat kendim yazdım. Umarım beğenirsiniz. İYİ OKUMALAR... 📖📖📖