Kedilerin gözlerinin karanlıkta parlamasını yadırgamışımdır hep. Geceleri her tarafa sessizlik çöktüğünde işim gereği ayakta olurdum. Başımı işten kaldırdığımda gecenin karanlığının büyüsüne kapılır,yürüyüşe çıkardım. Karanlık düşüncelerimi dış dünyadan saklayan ürkütücü bir örtüydü benim için. Ne zaman böyle bir yürüşe çıksam bu hayvanlardan biri karşıma çıkıp parlayan gözleriyle bana bakardı. Ürperirdim bu durumdan. Düşüncelerimi okumaya çalışan bir casus olarak görürdüm onları. Şimdi ise koridorun sonundaki karanlığa sinmiş gözler parlamıyordu. O gözlerin yolunu şaşırmıs bir kediye ait olması için neler vermezdim. Ama masum bir kedi olmadığı kesindi. Odadan cıkar çıkmaz koridoru kolaçan etmiştim ama farkedemedim birilerinin beni izlediğini. Simdiyse koridoru yarılamış,hareketsiz şekilde ileriye bakıyordum. İçimden bir ses kapıya koşup hemen içeri girmemi söylüyordu. Bunu yapmanın ölümcül olduğu aşikardı. Fakat birden arkamı dönüp kapıya doğru koştum. Koridorun başındaki beni izleyen her neyse onun da peşim sıra koştuğunu hissettim. Kapıya varmak üzereyken arkamdan koşan şey üstüme zıpladı. Yere feci şekilde kapaklandım. Başımı çevirip yüzüne baktım. Köpek gibi hırlayan cüsseli bir zombi sırıtırcasına dişlerini gösteriyordu. Kafasını göğsüme doğru uzatırken elimi kaldırıp çenesini tuttum. Ağzından sacılan kanlar yüzüme geliuordu. Çenesi gittikce agırlaşıyor, tutmak için var gücümü kullanıyordum. Bir anda yanıma aldığım bıçağı hatırladım. Bıçağı aramak için tek elimi zombinin vahşi çenesinden çektim. Belime soktuğum elim umduğum gibi bıçağımın sertliğiyle karşılaşmadı. Kafamı elimden geldiğince çevirip boğuşurken yere düşen bıçağıma baktım. Tek elimle beni parçalamak için acılıp kapanan çeneyi tutmak çok zordu. Bıçağa doğru bir hamle yaptım. Nefesim kesiliyordu. Zombinin dev cüssesi karşısında benim spor salonun önünden bile geçmemis bedenim zayıf kalıyordu. Bıçağa ulaşmak için son bir gayretle atıldım. Bıçağa değdiğim anda zombinin kafasına sokabildiğim kadar soktum. Vahşice açılıp kapanan gözleri bana öfkeyle baktı. Daha sonra hiçliğe yuvarlandı gözleri. Üstüme yığılmıştı. Yorgun bedenimi bu dev et yığının altından çıkarmak çok zor olacaktı. Bir iki dakika soluklanıp zorlanarak üstümden attım. Bıçağı kafasından tek çekişte çıkarıp tiksinerek baktım. Artık allahın belası zombi kaynayan bu binadan çıkmalıydım. Yüzümdeki az önceki boğuşmamdan kalan kanı temizleyip yürümeye başladım. Koridoru ağır adımlarla geçip merdivenlerin başına geldim. Çok şükür ki buradaki lambalar üşengeç bir parlaklıkta yanıyordu. Işığı görünce bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Merdiven boşluğundan aşağıyı kolaçan ettim. Zemindeki kan lekelerinden başka bir şey göremedim. Çok korkuyordum.Bıçağımı sıkıca kavrayıp merdivenlerden inmeye başladım. Terden sırılsıklam saçlarımı arkaya atıp ilerledim. Havada ağır bir koku vardı. Merdivenlerin sonuna vardığımda şimdiye kadar hiç zombiyle karşılaşmamam şüphelendirmişti beni. Kapıya doğru yürüdüm. Binanın arka kapısına açılan kapıyı hafifce aralayıp dışarı baktım. Otoparktaki lambaların aydınlattığı kadarıyla kimse yoktu.dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Biraz olsun rahatlamıştım. Arabamı park ettiğimi hatırladığım yere var gücümle koştum. Sokak lambalarının titrek ışığında arabamın gri kaputunu görüyordum sonunda. Hızlıca yanına gidip arabanın kapagını açmaya zorladım. Anahtarların cebimde olduğunu umarak elimi cebime soktum. Anahtar cebimde olduğu için derin bir oh çektim. Filmlerdeki klasik numaralardan olan düz kontak yapmayı hemen öğrenmem gerektiğini anlayıp arabama girdim. Koca binaya son kez dönüp baktım. Gecenin karanlığında içindeki ölüm ve vahşeti muhteşem sekilde saklıyordu. Ve benim öldürdügüm bir insanın bedenini. Arabamı çalıştırıp yola çıktım. Otoparkın sonundaki bekçi kulübesi boştu. Gazı kökleyip asfaltın dümdüz dinginliğinde arabamı son sürat sürüyordum. Kafamdaki düşüncelerin arabanın hızına ulaşamayacağını umarak ilerledim arabamla bir süre. Şehrin ışıkları uzaktan göz kırpıp beni kendine çağırıyor gibiydi. Yolun bomboş olmasının verdiği rahatlıkla olabildiğince hızlı ilerliyordum. Önümde uzanan koskoca şehirdeki insanların hiçbir şeyden haberi yoktu. Bilmiyorlardı gözlerinin önünde insanların birbirini yemesinin ne demek olduğunu. Ne kadar sürerdi acaba ? Tüm şehrin zombilerin öfkeli homurtularıyla dolması, sokakların parçalanmış organlarla taşması. Şehrin girişine varmıstım. Tek tük arabalar dışında sokakta hiç bir şey yoktu. Hızımı azaltarak şehir merkezine doğru ilerledim. Şehir merkezindeki parktada bir iki evsiz vardı. Evime vardığımda Arabadan hızlıca inip zili çaldım. Uzun uzun çalmama ragmen kapıyı kimse açmamıştı. Şimdiye kadar gelmeleri lazımdı. Aklımdaki kötü düşünceleri kovup yedek ev anahtarlarını bahcedeki saksının altından aldım. Içeri girince salona gittim. Televizyonun kumandasını kısa bir arayıştan sonra bulup televizyonu açtım. Haber kanallarından birini acıp koltuğa yaslandım.
" Sayın seyirciler, son günlerde sosyal medyada hızla yayılan, sosyal medya kullanıcılarının z video dediği videolar hakkında çalışmalar yapılıyor. Yetkililer saat 12.00 da basın açıklaması yapacak. O saate kadar muhabirimiz Hakan'dan son gelişmeleri alıyoruz. Hakan söz sende."
" evet pelin hanım şuan basın acıklaması icin beklemekteyiz. Z videolar hakkında yetkililerin ne diyecegi konusunda hepimiz merak içindeyiz. Hükümet güclerinin açıklamadan önce aşı geliştirme calışmalarına basladığı söyleniyor. Herhangi bir salgın söz konusu oldugunda askeri güçlerin de hazırlıga geçtiği söyleniyor. Ab birliğinin de bir takım önlemler aldıgı alınan bilgiler arasında. Bunlar resmi olarak teyit edilmiş degil. Basın toplantısinı bekliyoruz."
Televizyonu kapatıp başımı salladım. Çok yakında o videolara gerek kalmayacaktı. O an gelene kadar hazirlıklarımi yapmalıydım. Ama önce üstümdeki berbat kokudan kurtulmalıydim. Duşa gidip suyu açtım. Su vücudumun her zerresine tekrar hayat veriyormuşcasına rahatlatmıstı.bir daha sıcak ve temiz bir suyla dus alabilecegimi hiç sanmıyordum. Suyun altından çıkınca üstüme kalın bir şeyler geçirdim. Birkac sene önce bir hevesle aldiğim dagcı cantasını bulmam uzun sürmemişti. İçine iki üç tane kıyafet gattım. Mutfağa gidip buldugum bıçakları da çantaya attım. Dolabı açtığımda ise tahmin ettigim gibi hic bir şey yoktu. Yeğenimin anne babasiyla kapıdan çıkagelmesini beklemeliydim. Oturma odasina geçip saate göz attım. Basın toplantısına 45 dakika kalmıştı. Saat ilerlememek icin ısrar ediyor gibiydi. Yıllar gibi geçen 10 dakika sonra birilerinin kapıyı çaldığını hissettim. Hemen kosup kapıyı açtım. Üç çift meraklı gözle karsılastım. Tam beni soru yağmuruna tutacakları sırada:
"İçeri girin. Kapıda kaldınız . "
Diyip onları iceri aldım.- - - - - - - - -
eve girdiğimizde annemin dayıma biriktirdiği tüm soruları sormasını izledik. Dayıma çok sinirlenmisti.
" o kadar endişelendim senin icin . Ama bir de ne göreyim beyimiz hasta falan değil sadece küçük(!) bir yalan söylemiş.
Bu zamana kadar suspus oturan babam söze karıştı:
O saçma sapan videoların seni çok etkiledigi aşikar. Oğlum ikna etmeseydi gelmezdim.
Dayımda öfkelenmişti:
O videolar gerçek. Allahın belası zombiler gerçek. Sizin buraya kadar gelmeniz için yeterli bir sebep bu. Bir hafta sonra etrafta insandan çok o yaratıklardan oldugu zaman bana tesekkür edeceksiniz.
Annem daha da şaşırmıştı:
" ne videosu bahsettiginiz?
Dayım bana göster dercesine baktı. Telefonuma kaydettiğim videoyu başlatıp telefonu anneme verdim. Annem daha önce hiç görmediğim kadar korkmuştu. Video bittiğinde dua okuduğunu hissettim. Uzun bir aradan sonra konuştu.
" bu video saçma... çok saçma
Dayım acı acı gülüp televizyonu açtı.
" saat on iki de bir basın açıklaması var. Bu videoların gerçek olup olmadığıyla ilgili yetkililer açıklama yapacak.
Açıklamaya 5 dakika kalmıştı. Hepimiz pür dikkat televizyonu izliyorduk.
"Sayın seyirciler z videolar hakkındaki basın acıklaması başlıyor. Muhabirimize baglanıyoruz."
Muhabir birkaç kelime geveleyip kameranın önünden çekildi. İlk başta karman çorman bir gazeteci yığını gördük. Sinirli sinirli kalemleriyle oynayıp birbirleriyle konuşuyorlardı. Bir anda kadraja orta yaşlı bir adam girdi. Konuşma kürsüsüne varıp gazetecilere baktı.
"Sayın basın görevlileri, yaptığımız uzun çalışmalardan sonra z videoların gerçek olduğunu tespit ettik. Hükümet hastalık hakkında diger devletlerle ortak calışip bir aşı üretmeye calışıyor. Halkımızi sakin olmaya davet ediyorum. Her şey kontrol altında.
Sesler yabancılaşti gittikce. gerçeğin bu kadar sert ve acımasız olmasını ummuyordum.bundan sonra dünyanın o yaratıklara ait olacağını düşünmek bile çıldırtıyordu beni.dayım televizyonu kapattığında annem kaskatı kesilmişti , babam nefesini tutmuş bekliyordu. Hepimiz aşının bulunamayacagını , insanlığın yüzyıllardır ortaya koyduğu vahşetin bedelini ödeyegini biliyorduk. Bundan sonra ne yapacagımızı düşünmekti en acısı. Ne kadar dayanırsak dayanalım eninde sonunda onların arasına katılacaktık. Sevdiklerimizin , sevgilerimizin , insan olmanın hepsinin teker teker yok olacagı bir dünyada yaşayacaktık. Kıyametin nasıl kopacagı hakkında hep düşünmüştüm ama kıyameti yaşayacagımı hiç düşünmemiştim. Insanlarin insan bedenini kullanan canavarlarca yok edildiği bir kıyamet. Hepimizin potansiyel bir canavar olduğu kıyamet. İnsanların açgözlülükle, hırsla , kinle ,nefretle , acıyla doldurduğu dünya çöplüğüne bir kıvılcım atıp yok oluşumuzu izleyecek kıyamet. Eninde sonunda yok olacağımız bir kıyamet.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYENLER VE YAŞAYANLAR
Science Fiction"Küresel ısınma,savaşlar,nükleer santral sızıntıları,deneylerde yapılan hatalar vb. hatalar neden olmuş olabilir. "dedi bir profesör gözlüğüyle oynarken.Eliyle durmasını işaret etti Murat bey :" bunu bizler yaptık"...