ODAK

78 8 3
                                    

Bacaklarımı arabadan cıkarmak için cam kırıklarının arasında debeleniyordum. Sol bacagımı zar zor cıkardım. Sağ bacağımı da zorlarken dönüşen kaynım sıkıştığı yerden cıkıp ayağımı tuttu. Sert bir tekme atıp bacağımı hızlıca çektim. Yer yer kesilmis, pantolonumun kumaşı kana bürünmüstü. Sendeleyerek ayağa kalktım. Arka kapıdan arta kalan ne varsa onu çekip yeğenime baktım. Baygındı. Kucaklayıp çıkartmaya calıştım. O sırada kardeşimin boynuna bir demirin girip arkadan cıktığını farkettim. Yeğenim annesini bu halde görmemeliydi. Kardesimle kücükken parka gidişimiz geliyordu gözlerimin onüne. Kaydıraga cıkmasına yardım eder, onu koruyup kollardım. Üzulmek için vaktimin yoktu artik. Yegenimi arabadan cıkarmalıydım. Zarar vermemeye calısarak cıkardım . Nefes alısıni hissediyordum sadece. Yere bırakıp arabaya döndum. Yegenim uyanmadan halletmeliydim bu isi. Bagajdan etrafa saçılmış cantanın birinden bıçağın birini alıp arabaya gittim. Ilk once kaynımi halletmeliydim. Şöfor koltugunda debelenen kaynımı tutup gözlerine baktim. Alışık oldugum hayat , renk yoktu gözlerinde. Kanlıydı, boştu, açti gözleri. Kaynım coktan ölmüştü aslında. Geriye kalan bedeni ruhtan artakalan boşluğu etle doldurmaya çalışan bir canavardı. Bıçağı havaya kaldırıp hızlıca indirdim. Gözyaşlarım yanaklarımdaki kan lekelerini yıkıyor, temizliyordu yüzümü. Arka koltukta boynunda kanlı demir parçasıyla uzanan kardeşime baktım aglayarak. Kendimde  sarhoş gibi dolaşıp hayatta kalanları çiğneyen bir zombiye dönüşmemesi için kardesimi haklayacak gücü bulamıyordum . Demir parcası boynunun arkasından çıkıp onu koltuğa mıhlamıştı. Onu burda bırakamazdım bu halde. Dönüşüpte küçüklüğünden beri masum bir pırıltıyla bakan gözleri ölüm dolu bakışlar atmaya baslayınca onu öldüremezdim. Gözlerini açmadan halletmeliydim bu isi.
tek tek kaybediyordum sevdiklerimi. Yegeniminde kafasını deşip bu berbat dünyada yaşayamazdım. Bıcağımı kaldırdım sonunda. O an kıyametin insanların birbirini parçalamasi degil sevdiklerini öldurmek zorunda olmasi oldugunu farkettim. Kıyamet kesinlikle buydu. Kardesinin kafasina bıçak sokmak zorunda kalmak. Gözyaşlarımın görüşümü bulandırması umrumda degildi. Kafasına hizaladım bıçağı. Kaldırdım kaldirabilecegim kadar. Artık bizim olmayan gökyüzünü görebilecek kadar kaldırdım bıçağımı. Saniyeler ateşten oklardi artık. Sesler yoktu. Sadece bıçak... havada ıslık çalarak inen soguk çelikin etle buluşma sesini duydum en son. Artık bir kardeşim yoktu. Artık hiçbir şeyim yoktu. Kıyamete tanıklık edecek iki üç insan kırıntısından biriydim sadece. allahın belası bu dünyayla aramdaki tek bağım yeğenimdi bundan sonra.  her şey sona erip dünya artık yüzyıllardır girdiği heryere kan ve acı getiren, ve kendi elleriyle kendini boğazlayan bizleri taşıyamaz hale gelinceye kadar yeğenim yaşayacaktı. Sevdiklerinin avuçlarının arasından kayıp gidişini izleyecekti. belkide bir gün eline kardeşinin kanı bile bulaşmış bedenimi o ortadan kaldıracaktı.  şimdi orada baygın halde yatarken neden halletmiyordum bu işi.yerde baygın bir halde uzanmış,daha kaybetmenin acısını yaşamamış yeğenimi  öldürmeliydim belkide. bunları yaşamayı hak etmiyordu ki o.hem sonlar çocuklara göre değildi. dünyanın sonunda ne için yaşayacaktı? her gün o yaratıklardan ne farkı olduğunu kendinden iğrenerek düşünmesi için mi ? dayısı gibi ölmemek için öldüren biri olmak için mi? rüzgarın sertleşen uğultusu düşüncelerimin puslu duvarını yırtmayı başardı. kafamı zorlanarak yegenime cevirdim.kulaklarım uğulduyordu. kalkıp yeğenimi yerden aldım.aklıma kim bilir hangi saçma dizinin saçma bir repliği yansıdı:

" iç kanaması var !!

fazla dizi izlemenin zararlarından biri daha dedim içimden. Olamazdi öyle bir şey.içimden bir ses hiç de güvenilir olmayan bir tonla neden olmasın diye fısıldadı. aah kafamı çarptım herhalde diye geçiştirdim o sesi. Buradan bir an önce çıkmalıydım.bir açıklık aradım. uçurumun kusursuz derinliğini bozan bir delik... sonunda sağ tarafımdaki kayaların arasında küçük bir geçit gördüm. koşmak için hareketlendim fakat bacaklarım bunun iyi bir fikir olmadığında hemfikirdi. Feci ağrıyorlardı. Kucağımda taşıdığım narin yükü incitmemeye çalışarak yürüdüm. kayalarin soğuk yüzeyine değmemeye çalışarak geçiti geçtim. uçurum burada kısmen dikliğini kaybetmişti. aman ne güzel... şimdide tırmanılacak bir uçurum vardı karşımda. Hayatımın en berbat gecesi buydu kesinlikle. bundan sonrakilerin daha kötü olmamasını  umarak dua ettim ve yeğenimi usulca yere bıraktım. Uçurum sanki benim bu berbat durumuma kahkahalar atıyormuşcasına  sivriliyordu. İlerileri  kontrol ettim. birkaç sert çalı dışında hiçbir şey yoktu. Tırmanmak için ip olsa bile bu halde tırmanamayacağım kesindi. hele yeğenimi hiç çıkaramazdım yukarıya . geceyi burada geçiremezdik. iyice bak iyice bak diye mırıldanarak etrafta dolaştım bir süre. ne kadar baksamda bu çukur gibi yerde ölmek kaderimiz gibi gözüküyordu. Bu kadar kolaydı aslında. Arabayla bir uçuruma yuvarlanırdın,ölmemek için kardeşini bile öldürürdün. ama uçurumu çıkamaz, ölmeyi beklerdin. 

YÜRÜYENLER VE YAŞAYANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin