Aradan tam dört yıl geçmiş. Çok şey değişmişti. Tek şey değişmemişti 'hayalim'.
Bir çok arkadaşım vardı ama pek değil çünkü bir şekilde annemin deli olduğunu öğrenmişler bana sırtlarını dönmüşlerdi. Aslında annemin deli olduğunu herkese yayan kişileri tahmin edebiliyorum. Annemi deli zannediyorlardı aptallar. Annmin o güzel yüzünü görseler deli diyemezlerdi zaten. Bazen onlara benim yaşadıklarımın iki katını yaşarsınız umarım, demek geliyor içimden ama benim yaşantımın iki katınını düşününce onlara olduğundan fazla acıyorum ve kendimi bed dua etmemek için biraz daha zorluyorum.
Okulumda kendini bir halt zanneden , aynı zamanda dünya güzeliymiş gibi düşünen.(Aslına bakarsak kafalarını tezeğe sokup çıkarmıslar ve kafalarını çıkartırken beyinleri tezekte kalmış.) Dört beyinsizle aynı sınıftayız ve beyinziz olduklarından sürekli bana ve Yağmur'a bulaşıyorlar." Çünkü beyinleri yok ve kiminle uğraştıklarının farkında değiller."
Yağmur' la ortaokulda da aynı sınıftaydık bana en çok sabrı da o veriyordu ama benden çok sinirlendiğide bir gerçek.
Ders zili çaldı ve sınıfa girdik. İki beyinsiz benim ve Yağmur' un arkasında, diğer ikiside onların arkasında oturuyordu. Dersin sonlarına doğru geldiğimizde sırtımda bir şey hissettim ama arkamdaki beyinsizlerden biri yine herzaman yaptığı gibi dokunup ben arkamı dönüncede; ne var ,ne bakıyon?diyeceğini düşünüp arkama bakmayıp onunla uğraşmadım.
Ders bittiğinde; " Beste ben tovelete gidiyorum tamammı? Yoksa altıma sıçacağım. "Tamam bekle beraber gidelim Yağmur".
Tovelet aşağı kattaydı, o yüzden merdivenlerden koşarak indik, Yağmur'a zor yetişiyordum. Koşarken herkes bize bakıp gülüyordu. Ne var yani koşuyoruz. Her halta gülmeleri oldukça saçmaydı. Birbirlerinin nefes, alıp verişine bile gülüyorlardır bu manyaklar.
Yağmur kapıyı açmak için arkasını bana döndüğünde arkasında bir kağıt ve kağıdın üstünde bir yazı olduğunu fark ettim. Kağıtta;" Alimizden gelen bir özürlülüğümüz var... Bilmenizi istedik" yazıyordu. Yağmur o kadar aceleyle tovelete girmişti ki ona sadece Ya... diye seslenebildim. Sinirli bir şekilde Yağmur'un çıkmasını bekledim. "Bu surat ne ? Bana falan mı kızdın? Noldu?".dedi ve bana da yapıştırdıkları için arkamı dönüp kağıdı gösterdim. Ağazı açılmış' kaşları çatılmış, nefretle kağıttaki yazıyı okudu. Dişlerini sıkarak; "Beste... Ben bunların ağazına sışçam biliyorsun dimi? "Biliyorum kanka". Kolumdan sinirini çıkarır gibi sıkarak beni koşturtmaya başladı. Tabi amacı canımı acıtmak değildi. Sınıfa koşturup Yağmur herkese;" Millet beni dinleyin. Bizim beyinsizlere dayak yedircez, acıkmışlar biraz. Onların karınlarını doyurmak isteyen..." desiğinde herkes yerinden fırlayıp yanımıza geldi."Neredeler?". " Arka tarafta takılıyor bunlar hep oraya bakalım" dedi Yağmur.
Salaklar herkese kendilerini gıcık ettirmeyi iyi biliyorlar ama birilerini dövmeyi tam olarak bilmediklerinden sayemizde bir, iki hareket öğreniyorlar.
Aslında beyinleri olmadığı için acıyıp bunu onlara yapma bilirdik ama ( Ailemizden gelen bir özürlülüğümüz var...) yazmışlardı. Yani annemize ve babammıza da hakaret etmişlerdi. Bu yüzden bu sefer onlara acıma gibi bir şansımız yoktu ya da onların artık bir şansı kalmamıştı.
(Yağmur aslında çok zengin bir ailenin çocuğuymuş. O gün Yağmur'un doğum günüymüş ve eve tüm akrabalarını çağırmışlar. Babası içki ve sigara tiryakisiymiş, amcasıda aynıymış ama içkiyi daha çok özel günlerde içiyormuş bu yüzden Yağmur'un doğum günde de içki içmiş. Sarhoş olmuş ve içkinin yere döküldüğünün farkında bile değilmiş amcasıda sigarasını son kez içine çektikten sonra çöpünü alkolülün üzerine atmış ve evin içindeki herkes.... Bunların hepsi olmadan 3,5 dakika önce Yağmur bahçede bembeyaz bir kedi görmüş ve kedileri de çok sevdiğinden oldukça ilgisini çekmiş. Bu yüzden kediyi sokağın sonuna kadar takip etmiş. Sokağın sonuna geldiğınde kulaklarını agrıtacak yüksek bir patlama...Yağmur korkarak eve gittiğinde ise ev cayır, cayır yanıyormuş. Yağmur baya bir süre kendisi yüzünden olduğunu ve hatta en başta doğmasının bile hata olduğunu düşünmüş. Böyle düşünmesi onu fazlasıyla kötü etkilemiş. Ama daha sonra hiç bir şeyin geri dönüşü olmadığını düşünüp kendisine yeni bir hayat çizmiş.)
Yağmur;" bizim beyinsizler bize ergen şakası yapmışlar anlaşılan şimdi ergenliklerinin kim bilir kaçıncı dayaklarını yiyecekler.
Sürüyle bizim beyinsizlerin yanına giderek ne olduğunu bile sormadan Yağmur kızın suratına uçarak yumruk attı. Diger kızlarda bizim sürüye kalmıştı. Malum sürü zaman içinde acıkıyor. Şaka bir yana çok güzel dayak yemişlerdi.
Biri müdür bu gün izinde ilduğu için koşarak müdür yardımcısına yetiştimiş, koşturarak geldi ve bizi zor ayırdı.
Müdür yardımcısı Yağmur ve benim bazı sorunlarımız olduğunu düşünüyor ve sadece kızıyor ama kağıt üzerinde bir işlem yapmıyordu. Öyle olmasa belki beyinsizlerle beraber bizide disiplinlik yapardı ama malasef müdür yardımcımızın acıma duygusu fazla olduğu için bize fazla acıyordu. Galiba yetimhanede yaşamanın bir olumlu yönüde bu.
Ertesi gün bizim beyinsizler heryerlerine makyaj yapmış, suratlarındaki yaraları kapatmaya çalışmışlar. Tüm gün onların suratlarına gülmekten ölebilirdim.
"Neye gülüyorsun be aptal" dediklerinde hala gülerek" bak şunu ikimizde biliyoruz. Sabahtan beri size gülüyorum. O yüzden bildiğin soru cevaplarını niye sorma gereyi duyuyorsun? Ha bi saniye insanlarda beyin diye adlandırdıgımız şey sizde yoktu dimi yazık. Tamam o zaman söyleyeyim. Tabiki size gülüyorum. " dedim ve küçümseyerek yine bir kahkaha attım.
O kadar insanın içinde rezil etmelerinin bedeliydi yaptığımız herşey .Onlara dahada bir şeyler yapmak gerekiyordu aslında... ama boş insanlarla kafamı yoramıyacak kadar şeyler yaşıyordum. Beyinsizlerin tek katkısı onlar sayesinde biraz gülmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL ET
Teen FictionBir hayaleti bulmaya çalışmak ne kadar zorsa. Benim hayalimin gerçekleşmeside belkide o kadar zordu. Küçüktüm ama 20 yaşındaki bir insandan daha çok şey yaşamıştım belkide. Babam albaydı, albay kızıydım.Ama albay kızı olmak herzaman için güzel...