10 Bölüm
Düşman gemileri hızlıca kanatlardan ilerlerken Ölüm tamamen kendini çevirmişti. Kara’nın o ‘’ateş’’ haykırışı ile birlikte normal toplar büyük bir gürültü ile dışarıya çıkmış hedefine gitmek için san atıyordu. Kara ve güvertede kiler topların gidişini seyrederken;
Kara
‘’Şahileri hazırlayın!’’ dedi. Giden topların birçoğu sağ kanatta ki gemilere isabet etmişti. En sağda kalan geminin pruva direği devrilmiş denizcilerin bağırış seslerini rahatlıkla duyuluyordu. Geminin su aldığı açıkça belli idi. Savaş gemileri karşı bir saldırıyı bu kadar erken yapacaklarını beklemiyorlardı. Onlar saldırı yapmak için menzilleri yetmiyordu, en kısa sürede aralarında ki uzaklığı kapatmak ve saldırmak zorun dalardı. Açıkça tuzağa düştüklerini yeni anlıyorlardı. Şaşkınlıklarını engelleyemedikleri için denizciler birbirlerine bağırıyorlardı fakat bu kaptanları için normaldi. Karşılarına çıkan bir gemi normal bir kalyon gemisinin 3 katı kadar büyüklüğündeydi. Şüphesiz ki bu okyanuslarda ki en vurucu gemi unvanına sahip olması çok uzun zaman almayacaktı.
Alt katlardan gelen ses ile Kara sırıtmaya başlamıştı. Toplar hazırlanmış kaptanın atış izni vermesini bekliyorlardı. Kara ‘’Ateş’’ dediğinde gök sanki yarılırmışçasına çıkan dev gülle hızlı bir şekilde hedefe doğru gidiyordu. Güverteki korsanlar hayranlık ve sessizlik ile dev güllenin düşman gemisinin üzerine gidişini izliyordu. Bu gülleler Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’un döktürdüğü şahi toplarından daha büyüktü. Sardunya da tek bir şahi topu büyük suru yerle bir ettiğini görmüştü. Gülle yine sağ kanatta ilerleyen son geminin tam ortasına düşmüş gemi iki parçaya ayrılıp hızla batmaya başlamıştı. Diğer gemiler gittikçe yaklaşıyordu. Sağ taraf etkisiz hale gelirken Kara geminin dümeninin sola doğru çevrilmesini istemişti. Savaşı korsanlar içinde birebir izliyor ve yönlendiriyordu. Korsanlar daha şimdiden onun ileri görüşüne hayran olmuştu. Henüz 17 yaşında olması birçok insan tarafından hoş karşılanmasa da tayfanın ön yargısı yavaşça eriyordu.
Geminin yönünü değiştirmesini fırsat bilen düşman gemileri sol kanattan saldırı pozisyonu almış ve ateşe başlamıştı. Gülleler topların içinden çıktığında Kara elinde ki dürbünü açıp onların geldiği yöne doğru göz attı. Güverteye ummalı bir hareketlilik başlamıştı. Dümenci olabildiğince dümeni çeviriyor arkadaşlarından yardım istiyordu. Kısa sürede yapılması gereken bir manevra vardı. Kara ise kendini korumak için saklanmamıştı. Atılan güllelerin isabet etmeyeceğini çok iyi biliyordu ve düşündüğü gibide oldu. Denize birçok top isabet etti. Sadece bir top geminin kıç tarafını sıyırabilmişti. Zamanında yapılan manevra geminin hasar almasını engellemişti.Gemi tam anlamıyla döndüğünde hedefinde ki 4 savaş gemisi net bir şekilde görülüyordu.Toplar hazırdı,Kara birkaç dakika düşündükten sonra ‘’Ateş’’ emrini verdi.Bu sefer toplar şahiler ile birlikte patlamıştı. Gökyüzünde çıkan gülleler tekrar gemilerinin üzerine bir yağmur gibi düşüyor değdiği her tahta parçasını yok ediyordu.
Gemiler birer birer batıyordu geriye kalan son iki gemi kaçmak için geriye dönmeye karar vermişti fakat uzun menzilli toplar onları kesinlikle affetmedi. Savaş oldukça kısa sürmüştü. Yavaş batan gemilerden birine yaklaşılıp bordalama yapıldı, içinde ki ganimetler alındı. Bu savaşta hiçbir esir alınmamıştı.
20 Ağustos 1655
Savaştan sonra tekrar Da Barra adasına döndük.8 geminin batırılış haberi çok çabuk yayılmıştı. Her ne kadar yanımızda kelle getirmemiş olsak ta ailenin bize güvenebileceğini düşünüyordum. Bu gece şehrin uzağında bekleyeceğim sanırım.
21 Ağustos 1655
Sabah ilk işimiz geminin rutin kontrollerinin yapılması idi. Vipezzo ailesinin her bireyi beni oldukça iyi karşılamışlardı. Bu arada Eleni’nin ufak bir kızı daha olduğunu öğrenmiştim. Acaba bu aile erkek var mı? Diye sormaya yeltenecekten Cucie abisinin öldüğünün pat diye söyleyivermişti.
22 Ağustos 1655
Aile ile epey yakınlık kurmuştuk yinede bize karşı temkinli davranıyorlardı. Kız durumu ise öylece kalakaldı, onları fazla zorlamadım ve o gün erzak cephane stoklayıp yola çıktı yenidünya’ya Portekiz sömürgelerine.
23 Ağustos 1655
İlk durağımız Azor adaları olacak orada birkaç gün kalıp güney’e yöneleceğiz. Her şey kontrolüm altında gelişiyordu.
24 Ağustos 1655
Bugün Azor adalarına varmayı planlıyorduk fakat gemide bir gümbürtü koptuğu anda kendimi dışarıya attım.
Fırtına geliyordu, gökyüzü tamamıyla kararmıştı henüz ikinci suları olmasına rağmen gece gibi etraf karanlıktı. Fırtına olabildiğince gemiye sert vuruyordu. Denizde de hareketlenmeye başlamıştı. Gemi sanki devrilecekmiş gibi bir saha bir sola yatıyordu. Böylesine ağır ve güçlü gemiyi kolayca sallayabilmesi fırtınanın ne kadar güçlü olduğu bir kez daha gözler önüne seriyordu. Korsanlar geminin yelkenlerinin dağılmasını önlemek için ipleri sımsıkı tutmaya başlamışlardı. Kara hemen üst kata çıkıp dümeni eline aldı.
Denizde oldukça hareketliydi dalga boyları gemiye kadar yetişiyordu ve şiddetli bir şekilde çarpıyordu. Lumbarların hepsi kapalı olmasına rağmen alt katlara su girmeye başlamıştı. Alt katlarda suları kovalar ile üst katlara taşıyıp oradan tekrar denize döküyorlardı. Fırtına ve dalgalar iki yönden de sıkıştırıyordu. Kara geminin dümenini sol tarafa doğru kırmaya başladı. Fırtınanın karşıdan gelmesi geminin hızını tamamen kesmişti, gıdım ilerleyemiyorlardı bu da onları yüksek dalgaların esiri yapıyordu. Dalgalar güverteye kadar çıkmaya başlamıştı. Kara
‘’Sıkı tutunun büyük dalga geliyor’’
Söylediğinde geminin boyu kadar büyük dalgayı korsanlar görünce gözleri pörtlemişti. Herkes güverteye bir şeylere sıkıca tutunmaya başladı. Kara kendini dümen ve direk boşluğa saklamış dümeni sıkıca tutmaya başlamıştı. Dalgalar dev bir el gibi gemiyi ortadan ikiye parçalamak istercesine güverteye direklere, yelkenler çarpmıştı. Görünene tek şer geminin sular altında kalmış olmasıydı. Yarım saniyelik bir olay olmasına rağmen güverteye birkaç kişiyi alıp götürmüştü. Kara’nın yaptığı manevra ise ikinci bir dalganın gelmesini önlemişti. Dalgalardan kaçmışlardı ama fırtına gemiyi yanlardan dövmeye devam ediyordu. Bir kaç saat böyle geçecekti anlaşılan.
25 Ağustos 1655
Sonunda Azor adalarına varmıştık geminin bir şeye ihtiyacı olup olmadığı kontrol ettiktik. Gerekli erzak ve cephaneyi aldıktan sonra hiç beklemeden yola çıktık. Yazın olmasına rağmen fırtınaya yakalamak okyanusların çok farklı bir deniz olduğunu bir kez daha göstermişti bize.
26 Ağustos 1655
Rüzgârı bu sefer tam arkamıza almıştık, buluduğumun rotadan yapmadan en yüksek hızla ilerliyorduk birkaç gün daha böyle olsa Eylül’ün başı gibi yenidünya’ya varmış olacaktık.
27 Ağustos 1655
Gemimiz ilerledikçe geçen günkü fırtınadan dağılmış batmış gemilerin batığına gelmişti. Okyanusun bu bölgesine ada olmamasına karşın sığ su bölgesi olduğunda batık gemiler buraya sürülmüş ve burada kalmıştı. Adamlarımı gönderim batan geminin mallarını yağmalayıp epeyce ganimet elde etmişti. Fırtına sonra gemi sessizdi.
Akşam olduğunda Kara top sesi ile uyanmıştı. Kafasının masanın üzerinden kaldırdı. Ayağa kalktı dışarıdan korsanların bağırışları yükseliyordu. Ali aniden odadan içeriye girip
‘’Kaptan baskın yedik!’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaptan Kara'nın Yeni Dünya Macerası[Bitti]
Adventureİki kelimeyle ''Soluksuz macera'' geçmişte kalan intikam ve babadan kalan altın dolu adanın peşine düşen Kaptan Kara'nın Yeni dünyada hayatta kalma serüvenine ortak olun.