3 Bölüm
Sabah olduğunda zindanda hareketlenmeye başlamıştı. Kara yattığı yerden doğruldu. Eloy ise gözlerini yeni yeni açıyordu. Bir grup muhafız merdivenleri inip Kara’nın hücresinin önüne gelmişti. Kara somurturken Eloy gülümsüyordu.
‘’Sana söylemiştim Kara yaptıklarını bir İspanyol veya bir Portekizli yapsaydı bu ülkede kahraman ilan edilirdin fakat sen bir Türksün ne kadar yardım edersen et sonuçta bütün dünya senin barbar olduğunu biliyor.’’ Dedikten sonra bir kahkaha patlatmıştı. İçinde bulunduğu durumda bile bu haber onu sevindirmeye yetmişti.
‘’Haklıymışsın’’ sinirlice dedi ve sonra ayağa kalktı. Hücrenin kapısı açıldığında Kara’nın kollarına girip merdivenden yukarıya çıkardılar, kapıyı açtılar. Dışarıda bir bölük asker onu bekliyordu. Askerler Kara’yı aralarına alarak zindanlardan uzaklaştılar, Gırnatanın arka sokaklarında ilerlemeye başladılar. Gırnatanın arka sokakları bile iyi durumdaydı bir zamanlar buralarda Müslüman yaşadığı her halinden belli oluyordu. İspanyollar buranın mimarisine dokunmamışlardı ama yüz yıllardan Müslümanlara işkence eziyet devam ediyordu, hala buralarda bir yerlerde Müslümanlar olduğuna inanıyordu. Onların inancını yüzyıllarca gizleyerek de olsa koyuyorlardı. Sokaktan son köşeyi döndükten oldukça kalabalığın arkasından çıkmışlardı.
Kalabalık arkasına dönüp mahkûmu yuhalarken bir yandan da askerlere yol açıyordu. Kara askerlerinin içerisinde kalabalı yararak ilerken bazı ateşli halk ona küfürler savuruyor onu aşağılıyordu. Kara oldukça sinirlense de elleri bağlıydı yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onlarla söz dalaşına da girmek istemiyordu. Kalabalığı yarım merdivenleri görebilmişti. Kara’ya iki kişi eşlik edip merdivenlere çıkmasına yardımcı oluyordu. İdam yeri yerden birkaç metre yükseklikteydi, arkasında şehrin iç surları vardı. Yukarıya iki adam ellerinde uzun mızraklar ile bekliyorlardı. İspanyollar idamlıkları asmaktansa akciğerlerine mızraklar sokup öldürüyorlardı. Bu bir insanın asılmasından daha korkunç bir şeydi. Halk yıllardır böyle korku içinde tutmayı başarmışlardı. İspanyollar her ne kadar İngilizlerden önce yenidünya’yı keşfetse de buradan getirdiklerini halkı ile paylaşmamıştı. Birleşik Krallığa göre halkın refah seviyesi çok daha düşüktü. Üstelik mezhep ve ırk çatışmalarına hala son verebilmiş değildiler.
Merdivenlerin sonuna geldiğinde zirveye ulaşmıştı. Onu peşinden gelen askerler hızla aşağıya iniyordu. Halkın önünde olan bir asker elindeki kâğıdı açıp;
‘’Kaptan Kara 25 Portekiz mürettebatını öldürüp 100 İspanyol kürekçiyi ve Prenses Cristina’yı esir alıp Gırnata Dükü Anton’a kafa tutmaya çalıştığı için yakalanmıştır. İsaya şükürler olsun ki Kara kötü emellerini gerçekleştiremeden etkisiz hale getirilip halka açık idamına karar verilmiştir.’’ Dedikten sonra halk galeyana gelip hep bir ağızdan ‘’İdam!’’ diye haykırmaya başladı. Kara ise gülümseyip iki muhafızın arasına girmişti.
‘’Bunu böyle yapmayı ben bile düşünmemiştim’’ derken muhafızlar ona susmasını söylemişti. Kara bir adım öne çıkarak
‘’Suçlamaları kabul etmiyorum’’ dedikten sonra sağında ki muhafıza kafa atarak platformdan düşürdü diğer adam mızrağı ile saldırıya geçtiği sırada Kara tekmesi ile mızrağı yere düşürmeyi başarmış zıplayıp adamın göğsüne attığı sert tekme ile onu da platformdan aşağıya atmayı başarmıştı. Kara arkasına dönüp surlara geçti. Şaşkın halk’a selam verip kendini surlardan aşağıya attı.
…
Uyandığında yattığı yataktan doğruldu kafası zonkluyordu. En son surdan atlayıp bir binanın üzerine düştüğünü hatırladı. Odada iki kişi masanın etrafında toplanmış kâğıt oynuyorlardı. Kara’nın uyandığını fark edip başına geldiler. Bunlar asker değildi ama normal sivil gibi de gözükmüyorlardı. Üzerlerinde yıpranmış eski elbiseler vardı. Kara yattığı yerden doğrulup sırtını duvara yasladı ve konuşmaya başladı.
‘’Hırsızlar mısınız?’’ dedi iki adamdan biri tekrar masasını geçti. Diğeri olmayan dişleri ile gülümsedi.
‘’Evet, Hırsızız’’ diye cevap verdi.
‘’Peki, beni neden kurtardınız?’’
‘’100 İspanyol’u esir alıp Gırnata düküne kafa tuttuğun için’’ diye cevaplayınca Kara gözlerini biraz kısmıştı. İspanyolların yalan söylemesi ilk defa işine yaramıştı. Kolunda derin bir acı hissediyordu. Bir elini ile kolunu tutup.
‘’Ama işe yaramadı görüyorsun bir kolum kırık üstelik aranıyorum’’ dedi. Soluklandıktan sonra ‘’Siz kim oluyorsunuz?’’ dedikten sonra karşısında ki adam kahkahayı kopardı.
‘’Bizler hırsız çetesiyiz aslına bakarsan senden bir şey isteyeceğiz’’ dedi.
‘’Anlıyorum hiçbir şey bedelsiz değil’’ dedi. Adam gülerken Kara sadece sırıtmıştı. ‘’Benden tam olarak ne istiyorsunuz?’’ dedi. Adam elini Kara’nın bacağına birkaç defe nazik bir şekilde tokatladıktan sonra
‘’Önce iyileş gücünü toparla sonra ne istediğimize geliriz’’ dedikten sonra odadan bütün adamlar çıkmış Kara yalnız kalmıştı. Acaba ondan ne isteyeceklerdi? Hırsız olduklarına göre geminin altınlarını isteyebilirlerdi. Dük çoktan gemiye el koyup altını hazineye göndermiş olabilirdi. Saray’ı gizlice girip altınları çalmayı teklifte edebilirlerdi. Ne isterlerse isteyin kaybedecek şuan hiçbir şeyi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaptan Kara'nın Yeni Dünya Macerası[Bitti]
Aventuraİki kelimeyle ''Soluksuz macera'' geçmişte kalan intikam ve babadan kalan altın dolu adanın peşine düşen Kaptan Kara'nın Yeni dünyada hayatta kalma serüvenine ortak olun.