Zaman akıyordu. Bir karar vermesi lazımdı. Gözlerinin önü pustu, yolun sonunu göremiyordu. Aldığı derin nefes ciğerlerini yaktı. Canlılara hayat veren oksijen bile can yakabiliyordu.
Cihan'ın söylediklerini düşündü. Cihan söylediği şeyi yaparsa belki Barlas onu affederdi. Eski mutlu günlerine geri dönerlerdi. Tek istediği buydu. Eski günler...
Öte yandan Cihan'ın ondan isteyeceği şey de merak konusuydu. Ne isteyebilirdi ki? Daha ne kadar ileriye gidebilirdi bilemiyordu.
Volta atmayı kesip ellerini çalışma masasının üzerine koydu. Cihan'ın geldiğini diğerlerine söylemeliymiş gibi geliyordu. Sonuçta o adam kötü biriydi. Gelişi hayra alamet değildi. Yine yakıp yıkacaktı. Belki diğerlerine söylerse Cihan ve yapacakları konusunda önlem alabilirlerdi. Peki ya Ayberk bunu gerçekten istiyor muydu? İpin diğer ucunda Cerem vardı. Kafası çok karışıktı.
Dün eve gelince Cihan'ın ona verdiği kartı çekmeceye koymuştu. O kartı hatırlayıp çekmeceyi açtı. Kartı eline alıp gözlerini karttaki ismin üzerinde gezdirdi. O isim bugün burada olmalarının sebebiydi. Yasemin'in ailesini katleden kişi dolaylı da olsa oydu. Hazan'ın güç kazanması için ona yardım eden de oydu. Melisa'nın kurban edilmesiyle güç kazanan Drunemeton katil cüceleri kendine çekmişti. O cüceler de Cerem'i onlardan söküp almıştı. Bunların hepsinin sebebi o adamdı. Cihan birçok ipini düğüm olmuş kısmıydı. Ayberk bütün olanları silip atamazdı elbette. Tek bildiği Cerem'i geri istediğiydi.
Kartı cebine attığı gibi odasından çıktı. Evdekilere bir şey söylemeyip fark etmeden kapıyı çarpıp evden çıktı.
Yürünen her yol uzundu. Eğer zihniniz kalabalıksa daha da uzundu. Her bir adımda derde dert eklenirdi.
Ayberk koşar adımlarla pastaneye doğru yürüyordu. Oraya gidip ne yapacağına dair bir fikri yoktu.
Belki sadece oturup bir şeyler yer, Cihan'dan da hiç bahsetmezdi.Pastanenin olduğu sokağa gelince durdu. Köşeden gizlice pastaneyi izledi. Rima heyecanlı bir şekilde karşısında oturan Yasemin'e bir şeyler anlatıyordu. Yasemin onun muhabbetinden sıkılmış gibi baygın baygın bakıyordu. Kerem ve Selim kendi aralarında konuşuyorlardı. Az sonra Gök de masaya geldi. Rima'nın omzuna dokunup kahkaha attı. Onunla beraber diğerleri de kahkahalara boğuldular.
O an Ayberk'in başı döndü. Soğuk terler ensesinden sırtına doğru aktı. Onlar orada eğlenirken o burada can çekişiyordu. İyiyim diyordu; ama ölüyordu. Onlar böylesine eğlenirken onun acı çekmeye hakkı yoktu. Cerem onların da arkadaşıydı. Nasıl olurda böyle gülüp eğlenirlerdi?
Kararını verdi. Yasemin onu fark ettiğinde son sürat koşarak oradan uzaklaştı. Kızın ne hissettiği umrunda bile değildi. Birkaç sokak sonra sırtını bilmediği bir apartmana dayayıp soluklandı. Peşinden kimse gelmemişti. Yanında kimse yoktu. Yalnızdı. Yapayalnız...
Cebinden kartı ve telefonunu çıkarıp titreyen elleriyle karttaki numarayı tuşladı. Arama kabul edildiğinde söylediği şeyle tüyleri diken diken oldu.
"Teklifini kabul ediyorum. Buluşma yerini söyle."
Adamın sinsice gülümsediğini hayal etti.
"Doğru bir karar verdin Ayberk. Gölün oradayım."
"Pekala." dedi çocuk. "Oraya geliyorum."
***
Kayalıkların orada durup etrafa bakındı. Cihan burada yoktu. Boş boş etrafa bakınırken bir ses duydu.
"Pişt!"
Sesin nereden geldiğini bulamadı.
"Buradayım gerizekalı." dedi Cihan. O an Ayberk adamı fark etti. Adam köprünün altında oturuyordu. Çocuk dikkatlice kayalıklarda yürüyüp adamın yanına oturdu.
"Bir daha ki sefer daha görünür ol."
Cihan kaşını kaldırıp yüzünü buruşturdu. "Evet herkes de beni görsün." dedi iğneleyici bir sesle.
"Neyse ne." dedi Ayberk elini sallayarak. "Asıl konumuza dönelim."
Cihan memnun bir şekilde gülümseyip elini cebine attı. Cebinden dörde katlanmış olarak çıkardığı kağıdı Ayberk'e uzattı. Çocuk tereddüt ederek kağıdı alıp açtı. İçinde siyah dumanlarla kaplı iri bir yaratığın resmi vardı. Resmi bile insanı ürpertiyordu.
"Bu ne oluyor tam olarak?" diye sorarken istemeden de olsa sesi titredi. Cihan biraz doğrulup çocuğa yaklaştı. Fısıldadığı o isim Ayberk'in yutkunmasına sebep oldu.
"Karabasan."
Adam kağıdı Ayberk'ten geri alıp cebine koydu. "Bu sadece bir çıktı. Asıl resmi bulmamız gerekiyor. İşte bu konuda sen yardım edeceksin."
"İyi de ben nasıl bulacağım?" dedi Ayberk endişeyle.
"Asıl resmin lisenin kütüphanesinde bir yerde olduğunu biliyorum. Onu bulabilir misin?"
Ayberk ne diyeceğini bilemiyordu. Bir anda içini endişe kaplamıştı. Ne yapıyordu o böyle? Cihan'a yardım etmek istediğinden gerçekten emin miydi? Tüm düşünceleri kenara koyup gözlerini adamın soğuk gözlerine dikti.
"O resimle ne yapacaksın?"
"Resmi bana getirdiğinde ne yapacağımı göreceksin. Kütüphaneye giriş kartım yok, o yüzden oraya ben giremem. Yardımına ihtiyacım var Ayberk. Senin de bana ihtiyacın var. İkimiz birlikte çok güçlü olabiliriz. Güven bana."
Güven bana.
Ayberk bu iki kelimeyi Cihan'la yan yana getirirken zorlanıyordu. Buraya gelirken kendinden çok emin gelmişti; ama kafasının hala karışık olduğunu biliyordu. Cihan'a bir cevap vermeliydi. Gözlerini bağcıklarından çekip sesli bir şekilde nefes verdi. Cihan umutlu gözlerle onu izliyordu. Sonunda çocuk pişman olacağını hissetsede cevap verdi.
"Pekala. Onu sana getireceğim."
***
Merhaba! Biliyorum çok kısa bir bölüm; ama ilerledikçe uzun bölümler olacak. Sınava az kaldı inşallah sınavdan sonra her hafta bölüm atacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEPELERİN KIZI 2
FantasiMacera kaldığı yerden devam ediyor. Gök ve Melisa'nın başı dertte. Tabii tüm kasabanın da... Cihan içindeki intikam ateşiyle kasabanın felaketini getirmek için geliyor. Üstelik bir müttefikle... Bu seferki düşmanları geçen seferkine hiç benzemiyo...