Yasemin yatağında gözlerini açtı. Gece yatmadan önce penceresini açık bırakmıştı. Kim kapatmıştı ki onu? Pencereyi yeniden açmak için ayağa kalktı. Pencereyi açtığı anda odasının ışıkları yandı. Hem esen hafif rüzgar hem de ışıkların açılması titremesine sebep oldu. Arkasına döndüğünde içindeki korku daha da arttı. Çığlık atacağı sırada Cihan onun boğazını sertçe sıktı. Artık çığlık atamadığı gibi normal bir şekilde nefes de alamıyordu. Tuhaf bir şekilde canı yanmıyordu. Adamın kolunu itmeye çalıştı; ama beceremedi. Cihan ona göre güçlüydü.
"Beni böyle mi karşılıyorsun Yasemin?" diye sordu Cihan. Ses tonu kızı daha da korkutuyordu.
"Be...n... Nef...es..."
"Boğazını bırakacağım. Çığlık atacak olursan arkadaşlarından birini daha kaybedersin."
Yasemin bu anlaşmayı kabul ettiğini belirtmek için gözlerini kapatıp açtı. Cihan onu bıraktığı an ciğerlerinin havayla dolması öksürmesine sebep oldu. Kendine geldiğinde yaptığı ilk şey Cihan'a saldırmak oldu. Cihan Yasemin'i çabucak engelleyip duvara yapıştırdı. Kızın omuzlarından bastırıyordu.
"Ne konuşmuştuk biz?" dedi. Yasemin hala çok hızlı nefes alıyordu. Cihan hafifçe tebessüm etti. Yasemin neden hala Gök ve Rima'nın uyanmadığını merak ediyordu. Uykuları bu kadar ağır olamazdı.
Cihan Yasemin'in gözlerine bakarken başını hafifçe yana eğdi. "Gözlerin... Tıpkı anneninkiler gibi. Yeşil... Bir kaplanın göz aralığı kadar kusursuz." dedi.
"Annemden bahsedecek kadar karakterin yeterli değil." diye karşılık verdi Yasemin. Bir yandan da nefesini düzeltmeye çalışıyordu.
Cihan kafasını kısa bir müddet öne eğip tekrar Yasemin'e baktı."Hazan hep Bahar'ın ne kadar güzel olduğunu söylerdi. Balder gibi ha?"
"Kes sesini!"
"Bu konuşmayı hatırlıyorsun değil mi? Aylar önceydi. Gücümü benden aldığınız zamandı."
Cihan kafasını her neyse anlamında salladı. Eskisi gibi güçlü olmasına az kalmıştı.
"Biliyor musun, bence Hazan yanılıyordu. O Bahar'dan daha güzeldi. Bakışları daha özeldi. Ona bunu hep söylerdim. Birileri onu elimden almasaydı sonsuza dek mutlu olacaktık. Sonsuza dek!"
Cihan'ın bağırması Yasemin'i ürkütüyordu. Kız onu daha fazla dinlemek istemiyordu. Ağlama isteğiyle yanıp tutuşurken arkadaşlarını düşündü. Ya Cihan Gök ve Rima'yı uyuttuysa? Daha da kötüsü onları öldürdüyse?
"Evime nasıl geldin?" diye sordu.
Cihan pis pis sırıttı. Az önceki ciddiyeti hala yüzünün içinde saklanıyordu. "Evine gelmedim. Zemine bak, ayaklarımıza bak. Nasıl hissediyorsun?"
Yasemin ayaklarına baktı; ama bir şey anlamadı. Kızın kaşları çatılırken Cihan onu bıraktı. Gidip çalışma masasının üzerinden bir kitap aldı ve Yasemin'e uzattı. Kız ne olduğunu anlamaz vaziyette kitabı aldı.
"Kitabın kapağındaki yazıyı oku."
Yasemin kapağa baktı. Birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. Harfler gözlerinin önünden dökülüyor gibiydi. "Oku... Okuyamıyorum." diye kekeledi.
"Bir insan ne zaman okuyamaz biliyor musun?"
Yasemin kafasını elinde tuttuğu kitaptan kaldırıp Cihan'a baktı. Cevabı biliyordu. Farkındalığı oluştuğu için zemin ve ayak olayını artık biliyordu. Zemine tam olarak basmıyordu. Sanki zemin ve ayak tabanı arasında ince bir hava tabakası vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEPELERİN KIZI 2
FantasiaMacera kaldığı yerden devam ediyor. Gök ve Melisa'nın başı dertte. Tabii tüm kasabanın da... Cihan içindeki intikam ateşiyle kasabanın felaketini getirmek için geliyor. Üstelik bir müttefikle... Bu seferki düşmanları geçen seferkine hiç benzemiyo...