Yorucu ve sıkıcı geçen derslerin ardından, günün bittiğini bildiren zille Chanyeol çantasını sırtlayıp, sınıftan herkesten önce çıktı.Fazlasıyla bunalmıştı.Sabah belki Baekhyun'la aynı sınıfta olurum umuduyla girdiği müdür odasından, elinde ders programı ve hayal kırıklıklarıyla çıkmıştı.İlk dersi geometriydi...
Yine de yılmamış, ilk tenefüsten itibaren okulda Baekhyun'u aramıştı.Arkadaş da edinememişti zaten.Sınıftakilerin hepsi kendisine burun deliklerinden anten çıkıyormuş gibi baktıktan sonra, kendi işlerine dönmüş ve onu umursamamışlardı bile.Sadece Kyungsoo denen iri gözlü hobbit çocuk (Allah affetsin.) sorular sormuş ve saçma sapan gülmüştü.Sonunda öğle yemeğinde, Baekhyun'u görmüştü.Ya da gördüğünü sanmıştı.Çünkü neredeyse yirmi kişinin oturduğu masada onu ayırt etmek, pembe saçları olmasa imkansızdı.Baekkie'sinin ne kadar sosyal olduğunu gördüğünde, iyiden iyiye umutsuzluğa gömülmüştü.Günün geri kalanını sınıfta, kafasını sıraya gömülü şekilde geçirmişti.
Bahçedeki kalabalıktan sıyrılıp, çıkış kapısına vardığında, birisi omzuna dokunmuştu.Arkasını döndüğünde, bunun Hobbitsoo olduğunu gördü.
Tek kaşını kaldırıp baktığında, Kyungsoo önce bu görüntü karşısında yutkunmuş sonra da sırıtmaya başlamıştı.
"Chanyeol, biz arkadaşlarla bir yerlere gidelim diyorduk.Hadi sen de gel."
Baygın bakışlarla arkadaşlarını gösterdiği tarafa bakınca, az kala kendi tükürüğünde boğuluyordu.
Pembiş Yari ve zenciden dönme biri az ileride bekliyorlardı."Tamam olur."
Düşnmeye gerek bile duymadan hemen yanıtlamıştı.
"Harika, çok eğleneceğiz.Gel seni bizim tayfayla tanıştırayım."
Soo biasını gören oppacı kızlar gibi yerinde zıplamaya başlayınca, gözlerini devirmemek için kendini zor tutmuştu.
Her adımda ruhundan biraz biraz geride bırakarak, Baekkie'sine ulaştı.Baekhyun onu görünce, gözlerini iyice kısıp, inci dişlerini gözler önüne sermişti.
Tamam...Artık Tanrı canını alabilirdi.Oracıkta ölse sesi çıkmazdı.Canına minnet, son gördüğü şey miniğinin gülüşleri olurdu.
"Baek ve Jongin bu kişi-"
"Chanyeol! Nasılsın? İyi misin? Bugün okulda sana baktım ama göremedim.Sınıfta mı oturdun bütün gün? Ee tabi ilk günün çekingenliği."
Baekhyun gülümseyerek Chanyeol ile konuşurken, biri kendine diğeri Chanyeol'e yöneltilen kötü bakışların farkında değildi.Ama Chanyeol, Jongin'in ona tek lokmada yutacakmış gibi bakmasından rahatsız olmuştu.
Kyungsoo ise, tırnaklarını avuçlarına gömmüş Baekhyun'a bakıyordu.Al işte yine aynısını yapıyordu.Bütün ilgiyi çalıyordu.Halbuki Chanyeol'ü davet eden oydu.İlk yaklaşan da oydu.'Bana ne o benim!' diyip ayaklarını yere vurarak ağlamak istiyordu.Chanyeol daha sınıfa girdiği ilk anda, ilgisini çekmişti.Kendini bildi bileli uzun boylu erkeklere zaafı vardı.Chanyeol'ün kendisininkine kıyasla epey iri vücudu ve sevimli yüzü onu hemencicik etkisi altına almıştı.Amacı onu davet edip ilgisini çekmek, şansı varsa birazcık da flört etmekti.Fakat daha ilk saniyeden Baekhyun, geri plana atılmasını sağlamıştı.
Chanyeol Baekhyun'un yine üst üste konuşmasını dinlerken, yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirmişti.Şu an ciddi anlamda onu yemek istiyordu.Yemeye öncelikle şu sanat eseri ellerden başlayabilirdi.Zaten iki saattir gözünün önünde sallıyordu.
"Pişt Dev Çocuk! Bak ya uyudun mu ayakta? Gözler de açık ama..."
"Pardon ya bir an öyle dalmışım.Yorgunluktan herhalde."
"Ee hadi, bütün gün burada bekleyecek halimiz yok değil mi? Chanyeol bak seni harika bir mekana götürüyoruz.Çok güzel pasta yapıyorlar, tabağını yersin o derece."
Kyungsoo hem konuşup hem de Chanyeol'ü ittirerek okuldan çıkmalarını sağladı.Bütün ilgisi kendi üzerinde olmalıydı.Bu çocuğu da Baekhyun'a kaptıramazdı.
O kendi kendine planlar yaparken, Jongin arkadan feci bozulmuş suratıyla onları takip ediyordu.Tam üç yıldır Kyungsoo'ya aşıktı.Aslında iki ay sonraki okul festivalinde itiraf etmeyi düşünüyordu.Ama güzel gözlüsünün şu Dobby kılıklı şeye bakışlarını görünce kafasını duvarlara sürte sürte eve koşası gelmişti.Kyungsoo'nun uzunlara olan zaafını iyi biliyordu.Öyle ki sırf uzamak için lisenin ikinci yılında zorla basketbol kulübüne girmişti.Tamam, Dobby kendinden daha uzundu ama kendisi de hem uzun, hem seksi, hem yakışıklı hem de bronz tenliydi.Bunları neden görmüyordu Kyungie'si?
Baekhyun arkadaşının sessiz ve düşünceli halini farkedince, dirseğiyle kolunu dürttü.Kaş göz işaretleriyle neyi olduğunu sorduğunda karşılığında bir omuz silkme aldı.
Kyungsoo Chanyeol'e bir şeyler anlatırken, onun aklı arkasındaki güzellikteydi.Arada bir dönüp bakmak istese de yanındaki çocuk sürekli çekiştirip saçma sapan şeyler söylüyordu.Kyungsoo'nun konuşması, Chanyeol'ün sürekli kafa sallaması ve arkadakilerin sessizce takip etmesi ile sonunda kafeye varabildiler.O arada Chanyeol hızlıca babasına geç kalacağına dair mesaj çekip, eve gidince çekileceği sorguyu kafasından atmıştı.Telefonu cebine koyup kapıdan girdiğinde, Kyungsoo hala yanında bir şeyler anlatıyordu.Bu çocuk ne çok konuşuyordu yahu!Tamam Pembiş Yari'de çok konuşuyordu ama onun konuşması bir meleğin şarkı söylemesi gibi geliyordu kulağına.
Bir masaya geçtiklerinde, Kyungsoo cam kenarına oturup hemen yanına Chanyeol'ü çekti.Jongin'de hızlı davranıp Kyungsoo'nun karşına otururken, Baekhyun'a Chanyeol'le karşılıkla oturmak kalmıştı.Chanyeol bütün süre boyunca miniğiyle göz göze oturacağını farkedince, bugünün bir an önce bitmesi için dualar etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LETTERS / ChanBaek
FanficHayran Kurgu içinde #74 -050617- Park Chanyeol'ün yeni okulunda; Byun Baekhyun'u görmesi 3, Ona aşık olması ise 2 dakika sürmüştü. Toplam beş dakika içinde, Baekhyun Chanyeol'ün bütün hayatı olmuştu.