Yurda döndüğümde hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım. Şuanda uyuyor olması gereken Hyeri uyanıktı ve Jungkook ile konuşuyordu. Suga da benim günlüğümü bulmuş okuyordu. Suga'nın yanına gittim ve elinden günlüğümü almaya çalıştım. Onun benim hastalığımı öğrenmemesi lazımdı. Ama bırakmıyordu günlüğümü sımsıkı tutmuş ve kaşlarını çatarak önündeki satırları okuyordu. Birden beni arkama döndürüp sarılan Hyeri ile şaşırdım.
"Nerdeydin ya sen. Gecenin köründe nereye gittin? Bir de hiç haber ver-Bir dakika. " dedi Hyeri. Aniden söylenmeyi bırakmıştı. Biraz geri çekildi ve üstümü kokladı. İstediği sonucu almamış olacak ki ağzımı zorla açtırdı.
"Üfle. " dedi sertçe. Ne yaptığını hala anlamadığım için dediğini yaptım. Gözleri kocaman açılırken bana şok ve kırgınlıkla bakıyordu. Ne yapmıştım ki?
"SEN SİGARA KOKUYOSUN!?!" Dedi. Gelirken ağzıma sakız veya kokulu bir şey atmayı unuttuğum için kendime küfrettim. Şimdi odadaki herkes -Junkook, Hyeri, Suga- bana şok, kızgınlık ve öfke gibi garip duygular içinde bakıyordu. Allah aşkına alt tarafı sigara içtim böbreğimi satmadım ya ? Bu ne öfke?
*10 dk sonra*
Gergindim. 10 dakikadır yapılmasını beklediğim şiddetli azar olmamış ondan daha kötü olan bakışmalar yaşıyorduk. Aldığım her nefesi bana işkence eden dakikalardı bunlar. Kısık bir ses işittim Hyeri'den.
"Neden?" Dedi. Bunu Suga ve Jungkook'un yanında söyeleyemezdim. O yüzden sadece sustum. Sigara içtiğimi anladığından beri bana bakmayan Suga bileğimi tutup beni ayağa kaldırdı. Ne olduğunu anlamak için ona baktığımda bana değil etrafa bakıyordu. Bileğimi kırarcasına sıkarak dışarı çıkardı beni. Şuan bizim yurdun deposundaydık. Beni fırlatırcasına karanlık depoya itince sendeledim. Karanlıkta birbiriminin yüzlerini zor görüyorduk.
"Neden ? " öfkeli , soğuk , sert sesini işittim. Cevap veremedim.
"BANA SÖYLEMEDİĞİN HANGİ S*KTİĞİMİN DERDİ VARDI SİGARA İÇMENİ SAĞLAYACAK KADAR!? " Aynı sorunun açılımı olacak şekilde tekrar konuştuğunda gözlerim doldu. Etrafındaki ne olduğunu bildiğim şeylere tekme attı. Ona ilerde onu bile unutacak kadar hasta olduğumu nasıl söyleyecektim ?
Derin bir iç çektim. Zorlukla hareket ettirdim dudaklarımı.
"Sırf son hatırladığım anı, mutlu bir anım olsun diye size tutunmam yanlıştı. Özür dilerim. "Dedim tek söyleyebildiğim buydu. Verdiğim her nefeste geri nefes alamıyormuş gibi boğuluyordum. Kalbim her attığında senden o kadar nefret ediyorum ki senin ile aynı bedende kalmak bana işkence mesajı veriyordu. Bana saf öfke ile bakarken tek yaptığım kendime olan nefretimi büyütmekti. Yavaşça gözlerimi kapadım ve kendime kızgınlığımla doku olan bir gözyaşının gözlerinden firar etmesine izin verdim. Ardı arkası kesilmeden gelen gözyaşlarım ağlarken sesimin çıkmamasına ve odanın karanlık olmasına şükretmemi sağlıyordu. Suga tarafından deponun ışığı açıldığında hızla gözlerimi sildim ve arkası döndüm ona . Ağladığımı bilmesini istemiyordum. Beni kendine çevirdi. Kızarmış gözlerime, siyah az öncekinin aksine kırgınlıkla bakan gözleriyle bakıyordu. Ellerini yanağıma getirip yarım yamalak sildiğim gözyaşlarımı sildi. Ona ne oluğunu anlatmam gerekiyordu, biliyordum fakat yine de anlatmak istemiyordum. Yanaklarımdaki ellerini tuttum ve yanımızdaki sandalyelere oturttum onu. Bende karşısına oturdum.
"Her şey 5 ay önce -yani sizin konuşmaya başlamadan 1 ay önce- başladı. Ilk önce Alzheimer olduğumu öğrendim. 1 hafta sonra da hastalığımın durmadan ilerlediğini. Bu yüzden sizle konuşmaya başladım zaten. Hatırladığım son anıların mutlu olması için. Şuan hatırladığım en son anı 10 yaşıma ait. Ve ben 19 yaşımdayım. Her 2 ayda 1 yılımı unutuyorum. Ve yaklaşık 1,5 yılda seni bile unu-" derken birden susturuldum Suga tarafından dudaklarıyla.