Dışarıdan olduğu belli olan mide bulandırıcı sesler kulağımı tırmalamaya başladığında gözlerini açtım. Başımdaki ağrı artarken dün gece olanlar beynime hücum etmeye başlamıştı. Karşımda duran iğrenç varlığa bakıp korkuyla ayağa kalktım. Buran çıkmak zorundaydım.
"Bana ne yaptın pislik!"dedim. Pislikçe sırıttı. İçimi bir korku sararken gözlerim dolmuştu.
"Merak etme. Sana bir şey yapmadım. Sana yapacağım her şeyi hatırlamanı istediğim için uyanıkken yapmayı tercih ettim. Ama biraz tadına bakmış olabilirim. " ayağa kalkıp yanıma gelirken söyledikleri ondan gerilememe sebep olmuştu. Etrafına bakıp kurtulacak bir şeyler ararken açık pencereyi fark ettim. O tarafa doğru kaçacakken yatağa itilmem ile korkuyu tüm iliklerimde hissettim.
Yatakta geri geri giderek en köşeye geçtiğimde o iğrenç varlık yanıma ulaşmıştı ve onu itmeme rağmen bana yaklaşmaya devam ediyordu. Irene varlığın yüzüme yaklaştırdığı yüzüne tokat attım ama durmadı. Hata üzerime daha çok gelmeye başladı. Dudaklarını dudaklarıma değcekken parmaklarımı iğrenç varlığın gözlerine soktum. O elini gözüne götürünce ve eri çekilince tekrar kaçma girişiminde bulundum fakat bu benim turuncu saçlarımın geriye doğru çekilmesi ile son bulmuştu.
"Seni küçük sürtük. " iğrenç adamın iğrenç ötesi sesini duyuldu odada. Beni saçımdan tutarak kendine çekti ve yüzünü boynuna gömdü. Çığlık atarak ağlarken bu kar güçsüz olmama lanet ediyordum. Boynuma sayısız morluk bırakınca geri çekildi ve dudaklarıma saldırmaya başladı. Kafamı deliveries sallayıp beni öpmesini engellemeye çalışıyordum fakat çenemde sıktığı eli buna engel oluyordu. Bedenimi yatağa sabitleyip üzerime çıkması daha çok ağlamamı sağlıyordu.
Birden bulunduğumuz odanın kapısı açıldı ve üzerimdeki baskı azaldı. Duyacak ya da görecek kadar enerjim yoktu. Bende kendimi etraftaki seslere kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Dilerim kendime çektim. Kafamı dizlerime gömdüm. İçimden beni kurtaran kişiye teşekkürlerimi sunsam da dışımdan ağlamak dışında bir şey yapamıyordum.
Yerden havalandırma hissetsem de kafamı kaldırıp beni taşıyan bakmadım sadece kollarımı o kişinin beline doladım ve başımı göğsüne gömüp ağlamaya devam ettim. Ağlarken aldığım kesik nefeslere karışan güzel koku benim kurtatıcıma aitti. Mükemmel kokuyordu. Çünkü güven kokuyordu. Tüm bendenimi esir alan korkuyu burnumdan girip beynimden başlayarak tüm vücumdan kovuyordu bu mükemmel koku.
Aklıma o an Suga geldi.
Ne düşünmüştü acaba?
Beni merak etmiş miydi?
Etrafıma her baktığımda Suga'yı görmem normal miydi?
Beni kurtaran kişinin Suga olmasını istemem normal miydi?
Ve kafamı kaldırdığımda kurtarıcımın yüzünü gördüm. Gördüğüm yüz vücuduma şaşkınlık hormonunu salarken ağlamam sonunda durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mrs. Aptal // MİN YOONGİ - Texting
FanfictionOnların birleşmesi ayrılması kadar zordu.