(No.16) Rory J. Foster

2.5K 293 273
                                    

"Gerçek aşkın..." Harry, kızarmış ekmeğinden bir ısırık almışken saniyelik duraksadı. Eğer Louis, onu bu kadar dikkatli izlemeseydi, fark edemezdi. Harry'den devam etmesine yönelik onaylayan bir ses geldiğinde arkasına yaslandı. "Onu bulduğunda ne olacak?"

Harry'nin bakışları düşünceli bir şekilde tavana doğru çıktığında Louis çayını yenilemek için kalkmıştı.

"Bilirsin eğer anlaşabilirsek sanırım onu bırakmam ama diğer türlü-"

Louis, fincanıyla masaya dönerken oturmadan önce bitmiş sigara paketini çöpe yolladıktan sonra mutfak dolabına taşıdığı zulasından yenisini aldı.

"Diğer türlü? Nasıl yani? Gerçek aşkını bulduğunda anlaşamama gibi bir seçeceğin mi var? Ruh eşi olayının anlamı bu zaten, aptal."

Harry, sanki Louis dünyanın en absürt şeyini söylemiş gibi gözlerini devirdi. "Hayır, öyle değil." diye karşı çıktıktan sonra saatine bakıp hala biraz daha vakti olduğunu görüp kahvesini yeniledi.

"Bak şimdi, malum yirmibirinci yüzyılda insanların aşka hiç saygısı kalmadı. Beni beklemiyor olabilir veya bilmiyorum işte."

Louis aklına gelen şeyle kaşlarını çattı. "Harry?" Harry, iştahla yediği kahvaltısına iki saniye ara verip karşısında oturan çocuğa baktı. "Listende evli biri yok değil mi?"

Harry'nin yüzünü kaplayan gülümsemeyle ona bakarken, hayal kırıklığıyla başını salladı. Harry, sanki sır verir gibi kendisine eğildi. "Eski patronum. Bildiğim kadarıyla bir tek o evli."

"Sana inanmıyorum."

"Her neyse." Harry, uzatarak söylediği tek kelimeden sonra hızla kahvesini içti.

"Şimdi utanmazca şu kapıdan çıkıp aynı utanmazlıkla iş yerime gideceğim. Sonra yine aynı şekilde eve gelip duşumu alıp, üzerimi giyinip, randevuma yetişeceğim. Beni özle."

Yerinden kalkıp uzun siyah kabanını giyerken Louis, kımıldamamıştı bile. Son cümlesinden sonra Louis'nin yanağına sulu bir öpücük bırakmış ve evden çıkmıştı.

Louis o gün öğlen üçe kadar ki süresini yatağında yatarak ve eski model bilgisayarından favori dizisinin kaçırdığı birkaç bölümünü izleyerek geçirmişti.

Yorganının altında kaybolmuş telefonunun melodisi duyulduğunda hızla yerinde doğruldu.

"Hey!" Zayn'in uykulu sesi hattın diğer ucundan duyulduğunda Louis de aynı şekilde cevap vermişti.

"Dün akşam düşünüyordum da, aramızda bir sorun yok değil mi?"

Louis, yatakta oturuşunu düzeltirken, dizleri üzerinde duran bilgisayarını yatağa koydu. "Bilmem, evimi terk eden sendin. Sen karar ver."

Zayn'in derin bir nefes verdiğini duyduğunda Louis telefonu kapamayı düşündü. Çünkü gerçekten mi? Bir özür dileme cümlesi kurmak bu kadar mı zordu?

"Tabii ki de yok. Louis sen benim en yakın arkadaşımsın, böyle bir olayın aramıza girmesine izin vermem."

Louis, Zayn'e karşı sinirli olan kısmının bu kadar kolay yumuşayacağını biliyordu. Ona asla kızgın kalamazdı. "Hayır, Zayn. Zaten bu konu da çok kötü hissediyordum. Sana öyle davranmamam-"

Louis'nin cümlesi Zayn'in konuşmasıyla kesilmişti.

"Asıl ben suçlu hissediyorum. Ona karşı hislerin olduğunu söylemeliydin Lou. Senin hislerini göremeyip randevuya çıktığıma inanamıyorum."

Louis, Zayn'in cümlesiyle birkaç dakika irileşmiş gözlerini telefona yöneltti. "Ne? Dur bir dakika sen neyden bahsediyorsun?"

"Louis, bak sorun değil. Ona karşı bir şey hissetmen falan önemli değil. Zaten benim tipim bile değildi o."

Somebody Else l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin