Siyaha bürünmüştü gökyüzü.
Ayın en sıcağı,
Gökyüzünün en mavi olduğu anlardı.
Bir deniz ülkesiydi
Uçan kuşların verdiği özgürlük,
Ve gençliğin verdiği neşe,
Çocukların verdiği yaşama sevinci.
Denize bakarken anlardım,
Anlardım, bunlar umutlarımdı.Siyaha bürünmüştü gökyüzü.
Hava kıştan ayazdı.
Al yanaklı sevgilimin yanakları kardan beyazdı.
Ürkmüştü, açmış ellerini gökyüzüne,
Kurumuş dudaklarıyla yalvarıyordu.
Yalvarıyordu ve yalvarıyordu...
Olmaz, dedim. Olmaz.
Hak etmeyene yardım yapılmaz.
Tuttum yumuşacık elini, koydum göğsümün soluna.
Korkma dedim. Korkma
Nefesini hissettiğin vakit burada.
Evet, işte tam orada,
Ne olduğunu anlayacaksın.
Bileceksin ve göreceksin.
Kırılmıştı yüreğim, parçalanmıştı.
Ama hâlâ umutlarım vardı.Siyaha bürünmüştü gökyüzü.
Ama hâlâ gökyüzüne mavi bakan bir adam vardı.
Ne kadar da yalnızdı.
Çünkü umutları vardı.
Ne kadar da kocamandı.
Elleri,
Hayalleri,
Ve yüreği...Siyaha bürünmüştü gökyüzü.
Soğuk namlular üzerimize savrulmuştu.
Ne kadar da korkunçtu.
Ben kırmızıyı ilk defa görmüştüm.
Parçalanmış yüreklerde ve delinmiş alınlarda
Sokaklar taşmıştı
İnsanlar ne kadar da acayipti!
Hava ısınıyordu.
Namlular inmiş ve soğukluk gitmişti.
Gökyüzü maviydi.
Fırtınadan geriye kalanların arasından bir adam,
Yüreği kocaman adam,
Ellerini uzatmış tebessüm ediyordu bana.
Eğilmiş ve fısıldamıştı kulağıma.
Yüreğim titremişti o vakit.Mavi bakarsan gökyüzüne çocuk,
İşte o zaman anlayacaksın ve bileceksin,
Güneş her zaman doğacaktır.
Zifiri karanlıkta olsa her yer çocuk,
Bir kıvılcım,
Bir kıvılcım mutlaka büyük yangın doğuracaktır.Maviydi gökyüzü.
Ve mavi kalacaktı.
Ve mavinin en sevdiğim tonu,
Yârin devrilmeye hazır gözleri olacaktı.Bir deniz ülkesiydi.
Uçan kuşların verdiği özgürlük,
Gençliğin verdiği neşe,
Ve çocukların verdiği yaşama sevinci.
Daima var olacaktı.
Var olacaktı, maviyse gökyüzün.
Var olacaktı, kırık olsa bile yüreğin,
Var olacaktı insanlarından varsa umudun.