ACI FERYAT...

120 22 8
                                    



Derin, acı bir mateme bürünmüş bulutlardan şiddetli olarak yağan yağmur yastığımı ıslattığım gözyaşlarımın ağıtlarıydı. Gecenin mahzun sessizliğini bozan ve arşı alayı titreten gök gürültüsü ise içimde kopan velvelelerin görevini yapıyordu.  Artık ağlamaktan kendimi iyice yorgun düşürmüştüm, ıslattığım yastık ise yastıklıktan çıkmıştı. Bu geceki fırtına ise kabus olacak bir güne uyanacağımı bilmişti sanki ve o yüzden böyle çılgınca dünyayı kendine esir almıştı.  Evet sessiz kalmıştım şuana kadar ama ona olan özlemim gün geçtikçe büyürken öfkemde eşlik etmişti. Her yerimi her yerden koparan haberi ise sabah büyük bir huzursuzlukla kalktığımda öğrenmiştim.  Aşağı inerken susadığımı fark edip mutfağa girdim. Elimde bardakla dışarı çıktığımda bir yerlerden konuşma sesi geliyordu. Evet bu Kutup'un sesi idi. Sanırım telefonla konuşuyordu. Açıkçası ne konuştuğunu merak etmiyordum fakat  içimden bir ses dinle yoksa pişman olursun dediğinde ona güvenip kapıya yaklaştım. Kapı hafif aralıktı ama o arkasını döndüğü için beni görmüyordu. Ve az sonra tüylerimi diken diken eden ve ayaklarımı yerden kesen sözler ağzından döküldü "Yağış!! Biri tarafından  en savunmasız yerinden vurulduğunda nasıl hissedildiğini  en iyi ben bilirim. Şimdi bana açıklar mısın onun en zayıf noktası öz annesiyken öldürülüp ve yakılıp,tanınmaz hale getirildiğini  nasıl anlatacağımı? Ahter'in böyle bir şey kaldıramama tehlikesini göz ardı edemeyiz!!"   hayır hayır olamaz!! Böyle bir şey olamazdı!! Elimdeki bardak hızla yerle buluşurken önce bardağa sonra da bardağı düşürdüğüm için beni fark eden Kutup'a baktım. Şaşırmıştı ve sakin olmamı söyleyen bakışlar atıyordu. 'ben seni sonra arayacağım' dedikten sonra telefonu kapadı ve bana döndü. Gözyaşlarım göz pınarlarıma hücum ederken başımı sağa sola salladım. "hayır!!!  hayır bana yalan olduğunu söyle yalvarırım yalan olduğunu söyle!!" Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapadı. YALAN SÖYLÜYORDU!! Gözyaşlarımla son gücümle bağırmaya başladım. "hayır yalan söylüyorsun bana doğruyu söyle ona bir şey olmadı de yalvarırım ona bir şey olmadığını söyle!!!!" gözlerini açtı ve bakışları sanki ' demeyi çok isterdim ' diyormuş gibi bakıyordu. Hıçkırıklarla dış kapıya koştum,peşimden koşacaktı ama umurumda değildi. Benim... benim annem ölmüştü. Öz annem! Semiray annem. Hem de dehşet verici bir an yaşatarak canına kıymışlardı. Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyorlardı?   Onu son görüşümde söylediğim sözler aklıma gelince  nefesimin kesildiğini hissettim.  Ormanlık alana koşarken ne hissettiğimi bilmiyordum. Bir duygu hariç... Canım o kadar çok acıyordu ki keskin bir jiletin bileklerim dahil her yerimi kestiğini iliklerime kadar sarsılarak hissettim. Nereye koştuğumu bilmeden sadece koşuyordum. Düşüncelerim bana koşarsam onu bulabileceğimi haykırıyordu ama kalbimdeki acımasız ses 'o öldü koşarak bulabileceğini mi sanıyorsun?' diyerek acı gerçeği yüzüme vuruyordu ve canımı her saniye daha da acıtıyordu. Peşimden koşan Kutup o kadar çok "Ahter dur!!" diye bağırmıştı ki artık onu duyamıyordum hissizliğim yüzümden . Ben, ben onu nasıl o şekilde bırakmıştım? Son görüşmemizde bana 'gitme' diye yalvaran öz annemi nasıl sözlerimle geride bırakmıştım? Ben nasıl bu kadar acımasız olabilmiştim? Nasıl? Onu öldürenlerden bir farkım olmadığını anladığım an durdum.  Gözyaşlarım beni iyice yormuştu. Kulaklarımdaki acımasız uğultu , gözyaşlarım ve soğuk hava beni o kadar bitkin düşürmüştü ki artık koşmayı bırak adım atacak, gözyaşı akıtacak mecalim kalmamıştı. Acıyla yere çökerken Kutup nefes nefese bana yetişti, derin derin nefes almaya çalışıyordum ama olmuyordu. Dağın başındaki ormanlık alanda nefes alamıyordum. Kutup gelip halimi görünce daha önce beni bu kadar bitmiş, kendimi salmış halimi görmediği için şaşkınlıkla,bir o kadarda acıyarak bakıyordu. ve o müthiş acı çığlık boğazımdan öyle kuvvetli çıktı ki ruhum bedenimden soyutlandı ve geriye kalan kıyafetlerim yere serildi sanki.  "anneee!!" dizlerimin üstüne çökmüş çaresizliği, acıyı, kimsesizliği dibine kadar yaşıyordum. Saniyeler sonra biri kollarıyla beni sardı. Hıçkırıklarla, feryatlarla, gözyaşlarıyla annemin yokluğunun acısını gidermek hiçte düşündüğüm gibi çıkmamıştı. Artık o'nsuzdum . benim artık öyle bir annem olmayacaktı. Onun bana verdiği kolyeye bile sahip çıkamazken onsuzluğu nasıl atlatacaktım ben bir başıma? .  Aciz bir kimsesizdim artık.  Kutup beni kollarıyla sararken çırpınarak kurtulmaya çalışıyordum ama izin vermiyordu. "yalvarırım bırak ne olursun gideyim!". Ona ilk defa yalvarıyordum. Ben güçlü durmaya çalışırken kaderin örümcek ağları kollarımı kenetlemiş gibi  izin vermiyordu. Tıpkı şuan beni kollarından çıkarmamaya yemin etmişcesine sıkan adam gibi. Bırakmadığı için kollarımı sıkıca onun boynuna sardım. Kulağıma fısıldadı "güçlü dur sen bu değilsin!" sözleri bir hançer misali beni yaralarken sarsıla sarsıla ağlamaya başladım. Yaklaşık 30 dakika boyunca o bana ben ona sarılmış bir şekilde durmuştuk. Ağlamam gittikçe iç çekişlere dönmüş, sessiz ormanda hıçkırığım yankılanan tek şeydi. 30 dakikanın sonunda belimden ve dizlerimden tutup beni kucağına aldı ve eve doğru adımladı. Başımı göğsüne dayayıp iç çekişlerime devam ettim. Eve girdiğimizde beni yatağıma bıraktı ve üzerimi örttükten sonra odadan çıktı. Bulutlar yavaş yavaş gökyüzünde yerini alırken gözyaşlarım benden habersiz yastığıma damlamaya başladı. Yastığıma sarılırken bir süre öylece kaldım. Odamın kapısı açılırken "Ahter " diye seslendi. Seslenmesiyle yastığıma biraz daha sindim ve gözyaşlarımı koy verdim. Adımları baş ucumda sonlandı ve beni kendine çevirdi. Ruhsuz gibiydim şuan ve en ufak hareketinde ona dönmüştüm. Derin bir nefes aldı,yanıma oturdu. Beni sırtımdan tutarak kaldırdı ve sarıldı. Ani hareketiyle şaşırmıştım ama bu bana daha çok acı hissettirmişti. Kollarımı ona sararken kulağına fısıldadım "ona nasıl kıyarlar?" kolları sözlerimle beni daha sıkı sararken " ağlama gece yıldızı o da her insan gibi kayıp gidecekti gökyüzünden" dedi. Hala kulağının dibindeyken sözlerime devam ettim. " onu son görüşümde hak etmediği sözleri yüzüne haykırdım . bana gitme diye yalvarırken gururuma yenik düşüp ardıma bile bakmadan yanından ayrıldım." sözlerimin sonuna doğru sesim kısılmıştı. " ağlama sen bu değilsin Ahter sen güçlü bir kızsın" "O benim annem Kutup! annem. O benim en zayıf noktam. Beni küçükken bırakırken şimdiye kadar onun özlemiyle yanıp tutuştum ben. Ya şimdi? " o benden ayrılırken parmağıyla gözyaşımı sildi. Yaşlı gözlerimle ona bakarken bana baktı ve  ağır bir hareketle tekrar sarıldı. Göğsünde ağlamama devam ettim. T- shirt'i ıslanırken bana daha da sıkı sarıldı ve fısıldadı. "gökyüzü gözlerine yağmur yakışmıyor güzel kadın" ne kadar süre böyle kalmıştık bilmiyordum ama göğsünde uyuya kalmıştım. Bana seslenmesiyle yerimde sıçradım. "sakin ol benim hadi biraz dinlen hiçbir şey yemedin zaten" başımı sallayıp başımı yastığıma gömdüm. Üzerimi örttükten sonra odadan çıktı. Saat kaçtı bilmiyordum ama uykuya ihtiyacım vardı. Dün gece içimde huzursuzluk cirit atmıştı ve beni uyutmamıştı. Bugünse bunun sebebini öğrenmiştim ve acı gerçek ile sarsılmıştım. Ruhsuzluk üzerime çığ gibi düşerken gözlerimi sonsuzluğa kavuşmak arzusuyla kapadım. Ve o an şuana kadar yaşadıklarımı gözden geçirdim . Gerçekten hayatım acıya, korkuya, hüzne, çaresizliğe programlanmış mıydı? Ya da ben öyle mi düşünüyordum? Üvey babamın beni yerden yere vurması, anneme uyguladığı şiddet, öz annem tarafından yetimhaneye bırakılmam, annemin üvey babamı öldürmesi ve hapse atılması, evlatlık alınmam. Belki küçücük de olsa bu arada mutluluk yaşamıştım ama kısa sürmüştü işte. Yurt dışında üniversite okumam, Türkiye ye döndüğümde kaçırılmam... Gözyaşlarım yine yastığımla buluşurken  tekrar gözlerimi kapattım ve hayatım bir film şeridi gibi önümden geçti.

Kutup Ahteri; Bedensiz (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin