Sessizliğin pençesinde, karanlığın zorlu yokuşunda kalakalmıştım. "anne nerdesin? Kurtar beni! Anne!" korku, keskin bir jilet gibi bileklerimi kesmek üzereyken önümde beyaz bir elbiseyle güzelliğini koruyan melek görünümlü anneme bakıyordum. Öz annem... Görüntüsü şeffaflaşıyor, bana hem kızgın hem kırgın, hem de sevgiyle bakıyordu. Üzerimdeki kan sezgisinden dolayı aramızdaki silueti kayboluyordu. "anne nerdesin annee?" her yaklaştığımda bastığım yerden kan fışkırıyor, annemin kıyafetine sıçramasın diye kıpırdayamıyordum. Sonunda annemin ağlamaklı sesi eşsiz bir melodi gibi kulaklarıma ilişti. "Affet beni kızım! Ne olur affet!" etrafıma baktım ama yoktu hiçbir yerde. Dizlerimin üzerine çöktüğüm anda baştan sona kana bulandım. Ellerim bilmediğim bir keskinlikle kesilirken acıyla çığlık attım. "anne nerdesin? Kurtar beni lütfen! Anne!" silueti yavaş yavaş gözümün önünde belirdi. "affet kızım ama sana hayatım boyunca yalan söyledim. affet" ona çektiğim acının verdiği gözyaşlarımla baktım. "neden anne? Neden? Affettiğimi sende biliyorken neden kurtarmıyorsun beni?" o da yaşlı gözleriyle bana bakıp kafasını sağa sola salladı. "Üzgünüm kızım. Ama kurtaramam seni. Yalan söylediğim için affet. Çok yakında kızım, Öğreneceksin. affet lütfen!. Nefret etme benden" başımı sağa sola salladım. "hayır anne beni bırakma. Bırakamazsın. Beni ikinci kere yüzüstü bırakıp gitme." Yutkunup gözlerini kapadı. "affet kızım ama sen bir cinayetin kurbanı değilsin. Sen cinayetin ta kendisisin. Yapamam kızım" tekrar silueti kayboldu ve duman kara bir toz bulutu gibi gökyüzüne yükseldi. Bir an gözlerim kollarıma kayarken acıyla ve korkuyla inledim. Kollarımdaki kan ,damarlarım izasında beyaz vücudumun üzerinde yol çizdi. Yavaş yavaş kan gölüne batıyordum ve sonum kaçınılmazdı. Bir ağlama sesi sesiyle kafamı sağ tarafa çevirdim. Maskeliydi ama yüzünün yarısı görünüyordu ve çok tanıdıktı. Fakat o kadar tanıdık olmasına rağmen çıkaramamıştım. Az sona ağzından fısıltı halinden çıkan sözcükler tüylerimi diken diken etti. "affet kardeşim. Üzgünüm." Sessizlik yine susturmuştu beni. Kurtarılmayı artık beklemek istemeyen bedenim kabullendi sessizliği ve derin bir sükuta büründü. Usulca ölüme teslim ettim ruhumu ve bedenimi. Derken bir el kolumu tuttu. Bakışlarımı çevirdiğim an gördüğümle nefesim kesildi. Ama bakışları bende değildi. Çünkü onun bir bedeni yoktu. "Bedensiz" diye haykırdı düşüncelerim. Hızla bedenimi sahiplenir gibi sararken kulağıma fısıltısı ulaştı. "kurtarılmayı bekleyen gece yıldızının her zaman peşinde Azrail olacak." ...
* * *
Gözlerim karanlığın pençesinden kurtarılmayı beklerken bir makine sesi geldi kulağıma. Yavaş yavaş kendime gelirken gözlerim uzun zaman karanlıkta kaldığı için aniden açtığımda gelen aydınlıkla şakaklarıma ağrı saplandı. Dudaklarımı gerdiğimde ise canım yandı. Uzun zaman hareket ettirmediğim için kurumuş, gerdiğim içinde canım yanmıştı. Gözlerimi etrafta gezdirdikten sonra hastanede olduğumu anladım. Yavaşça bedenimi hareket ettirdiğimde hissettiğim acı ile ağzımdan bir inilti çıktı. Dakikalar sonra odaya giren doktorla olduğum yerde kalakaldım. Beni görünce şaşırmıştı ve hemen dışarı çıkıp haber verdi. İçeri Dolunay ve Yağış girerken Dolunay koşup sarıldı. Sarıldığımda omzumdaki sızı yüzünden hafifçe irkilip inledim. İnlememle hemen geri çekilip sordu. "çok özür dilerim. Ne oldu? İyi misin? benimki de soru mu? Ahter iyi misin?" güldüm ve "bitti mi?" dedim. gözyaşları akarken gülümsedi. "sana bir şey olacak diye çok korktum" elini tuttum ve gülümseyerek "iyi ki varsın" dedim. gülümsedi ve gözyaşlarını sildi. Yağış bana bakarken ona döndüm. "iyi misin?" diye sordu. başımı salladım. "biraz sızı var sadece. Onun dışında iyiyim" gülümsedi ve "Dolunayda senin kadar olmuş oldu" dedi. Kaşlarımı çattım. Dolunay hemen düzeltti. "ya abartama. Ona bir şey olursa ben yaşayamazdım. Herhalde üzüleceğim" güldüm. Yağış derin bir nefes alıp "Ahter" dedi. Ona döndüm efendim anlamında. "Kutupun gelmesini ister misin?" gülümsemem anında solarken başımı sağa sola salladım. Dolunay "hangi yüzle?" dedi. "hangi yüzle abi. Dinlemeden etmeden zarar verdi. Nasıl bir de gelmek ister?" gerçekten dinlemeden zarar vermişti. İnanmamıştı. Belki de ona göre haklıydı. Bilmediğim bir cinayette suçluydum onun gözünde. Ya da bir katilden farksızdım. Öğrenecektim. Neden beni kaçırdığı ortadaydı ama bunu kimin yaptığını bulacaktım. Kimdi hayatımı karartan zaten yeterince karanlıkken? Deri bir nefes alıp bakışlarımı kaçırdım. Yağış "tamam" dedi. "Dolunay tamam ama merak ettiğini söyledi." Dolunay güldü. "Gerçekten geri kafalı bu çocuk. Ona zarar vermeye kalktı ki zaten verdi de. Ya ona bir şey olsaydı?" Yağışın gerildiğini fark ettim. Karın kasları keskin bir nefes aldığında belirginleşmişti. "Dolunay sandığın gibi değil." dedi. "ne olduğunu bilmiyorsun. Bence önyargılı davranma!" kaşlarımı çattım. Ne demekti bu? Ne demek sandığımız gibi değildi? Dolunayda anlamamış gibi kaşarlını açtı ama bana bakınca "endişelenme" dedi. "bir şey yapamaz artık. Hastaneden bugün çıkmamız gerekiyor. Benimle birlikte kalacaksın zaten" başımı salladım. Sonra ona döndüm tekrar "biraz uyumak istiyorum lütfen!" gülümseyip alnımdan öptü ve odadan çıktı. Bu da evet anlamına gelince derin bir uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Ahteri; Bedensiz (Düzenleniyor)
Fiksi RemajaCehennemi cennetleştirmek kadar imkansızlık gölgesinin kavisli ruhlarıydı onlar... Cenneti cehennemleştirmek isteyen bir adam... Ve adamın cehennemine girmek isteyecek kadar aptal aşık bir kız... Sessiz çığlıkların arkasına gizlenen ölü duygular ru...