"Onu bırakmıyorum!"diye tekrar bağırdı
"Ashton?" hıçkırarak ağlıyordum.
Ashton bana doğru koştu ve yanıma eğildi. "Söz verdim."
*Sophia'nın anlatımı*
''Sophia! Son kutuyu arabadan çıkardın mı?'' diye evin içinden seslendi annem.
İç çektim ve arabaya yöneldim. Perth'den Sdyney'e yeni taşınmıştık. Babam burada özel bir hastaneye transfer olmuştu böylece tüm aile buraya taşındı. Her şeyi geride bırakmam gerekti. Arkadaşlarım, sosyal hayatım..
''Sophia!'' annem tekrar bağırdı
''Geliyorum''
Son kutuyu da kapıp içeri girdim. Ev yeni boya ve eşya kokuyordu. Kutuyu yere bırakıp odama çıktm, kapıyı itip içeri girdim. Oda çok büyüktü! Eski odamdan büyüktü, kendi banyom, balkonum ve müzik sistemim vardı! Tamam belki taşınmamız o kadar da kötü değildir.
Yerde açılmamış kutular vardı. Yere oturup birini açtım. İçinde kitaplarım vardı. Dışarı çıkartıp düzenlemeye başladım.
O sırada kapı çaldı, ''Bayan, kitaplığınızı getirdik.''
''Ah, tamam. İçeri gelin''
Kapı açıldı ve iki erkek kitaplığımla birlikte içeri girdi. İkisi de genç görünüyorladı. Belki benim yaşlarımdalardı. Biri sarışındı, uzun kahkülü gözlerinin bir kısmını saklıyordu. Uzun ve yapılıydı. Soluk mavi bir tişört ve sörf şortu giymişti.
''Nereye koymamızı istiyorsun?'' diye sordu
''Hemen orası, pencerenin yanına.'' elimle göstererek söyledim.
''Peki'' diye homurdandı partneriyle birlikte kitaplığı taşımadan önce.
Kitaplığımı bırakıp yatağımı kamyondan getirmek için tekrar dışarı çıktılar. Kapıyı açık bırakıp bekledim. Başka bir kutuya gittim bu daha küçüktü. Bütün okul eşyalarım burdaydı. Test kitapları, egzersiz kitapları, dosyalar, programlar ve diğer ıvır zıvırlar. Kitaplara göz atmaya başladım, bazı yerlerini okuyordum
''Nereye koymamızı istiyorsun?'' dedi aynı ses
''Köşeye, hemen orası.'' işaret ettim
''Teşekkürler'' dedim onlar yatağı taşırken
''Önemli değil'' dedi diğer çocuk
Sarışın olanın gözü kitaplarıma takıldı.
''Sydney lisesine mi gidiyorsun?'' diye sordu
''Evet, pazartesi başlıyorum.''
''Ben de oradaydım. Geçen sene mezun oldum.''
''Güzel. Ben Sophia-''
Birinin telefonu çaldı, diğer çocuk cebinden telefonunu çıkarıp açtı ve dışarı çıktı.
''Ben Sophia'' dedim bir süre sonra sarışın çocuğa.
''Tanıştığımıza sevindim. Ben Ashton.'' dedi elini uzatırken.
Elini sıktım, ''ben de sevindim''
''Kaçıncı sınıftasın?'' diye sordu
''11''
''Oh...'' bir şey söylemek istiyormuş gibi ağzını açtı ama tekrar kapayıp sadece gülümsedi.
''Ashton! Gitmeliyiz!'' diye koridordan seslendi arkadaşı
''Geliyorum!''
''Hey, tekrar teşekkür ederim.'' dedim gitmek için döndüğü sırada
''Önemli değil'' dedi dışarı çıkıp kapıyı arkasından kapamadan önce.
Tekrar yalnızdım. Eşyalarımı kaldırmaya başladım. Kitaplarımı düzenledim, yatağıma çarşafı örttüm ve müzik setini fişe taktım. Bitirdiğimde etrafıma bakıp yaptığım işe gülümsedim. Hızlıca Ashton'ı düşünmeme sebep olan kitaplığıma da baktım. Onunla ilgili ne olduğunu anlayamadığım bir şey vardı, korkmuş ve yalnız, bir şeyler saklıyor gibiydi.
Ama onu aklımdan uzaklaştırmalıydım. O daha yeni tanıştığım bir çocuktu.
*Calum'ın anlatımı*
Kan heryerdeydi. Duvarlarda, yerde, giysilerimde. Heryerde. Başım dönüyordu ama yine de ayakta duruyordum. Bacaklarım güçsüzdü ve destek için duvara yaslandım. Tekrar kulaklarım çınlamaya başladı. Kulaklarımı acıtıyordu. Sesi engellemek için bağırdım. Dişlerimi sıktım ve çenem acımaya başladı. Arkama dönüp duvarı tüm gücümle yumrukladım. Büyük bir delik yaratmayı başarmıştım. Tekrar yumrukladım, parmaklarım acıyor ve kanıyordu. Kendime zarar vermek çınlamanın durmasına yardım etti. Çınlama sonunda durdu ve daha net bir görmek için gözlerimi ovaladım. Ellerime baktığımda kesikleri gördüm, bıçak kesiklerini. Hala kanıyorlardı. Mutfak lavabosuna gidip ellerimi soğuk suyun altına soktum. Acıyordu ama iyi geldiğini biliyordum. Başım hala ağrıyordu ve hala çok güçsüzdüm.
Kapının açıldığını duydum ve Ashton paniklemiş bir şekilde bağırdı, ''Calum! Yüce Tanrım! İyi misin?''
Burada duramazdı. Gitmesini istedim. Ona zarar verebileceğimi biliyordum. Ama bunu ona kardeşçe bir şekilde söyleyemedim. Hala tamamen ben değildim. O benim kardeşimdi ama çok sinirlenmiştim.
''Beni yalnız bırak! diye ona hırladım.
Beni duymamış gibi davrandı. Yanlış adım kardeşim. Canavar beni ele geçirdi ve engel olamadım. Onu incitmek istemedim ama yaptım. Ona doğru gidip duvara yasladım.
''Git, Ashton. Seni incitmek iste-'' diye başladım ama çok geçti.
Tekrar canavarın beni ele geçirdiğini hissettim. Çok sinirliydim. Ashton sertçe duvara ittirdim.
''Calum! Savaş onunla! Bundan daha iyisin!'' diye bağırdı
Ama umursamadım. Boğazını sıkıyordum.
''Calum! Kim olduğunu hatırla!'' dedi boğuk bir sesle
''Ben..Calum..değilim!'' diye hırıldadım onu boğarken..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Not Me | Çeviri
Teen FictionThis book belongs to @fratboyashton, thank you for your permission. ''Git, Ashton. Seni incitmek iste-'' diye başladım ama çok geçti. Tekrar canavarın beni ele geçirdiğini hissettim. Çok sinirliydim. Ashton'ı sertçe duvara ittirdim. ''Calum! Savaş o...