Part 10

428 67 8
                                    

Başını çantasından kaldırıp bana baktı. Biraz kaybolmuş görünüyordu ve dürüstçe, eğer bana bağırırsa ne diyeceğimi ya da yapacağımı bilemedim.

''Ah.. önemli değil. Ben Calum.'' dedi gülümseyerek.

''Peki.. Calum tekrar teşekkürler.'' dedim çantamı kapıp sınıftan koşarak çıkmadan hemen önce.

Bağırmak istedim. Bu utanç vericiydi. Teşekkür etmek ve sınıftan kaçmak. Bunu kim yapardı ki? Evet, muhtemelen çok kaba olduğum için benimle bir daha konuşmayacak. İç çektim ve spor salonunun kapısının hemen yanındaki dolabıma gittim. Evet iğrenç, hergün yanımdan geçen terli insanlar olacak. Daha da kötü olabilir miydi?

Bomboş dolabımı açtım ve içine bir şeyler doldurmaya başladım. Aklıma boş zamanımda dolabı düzenlemem gerektiğini yazdım. İkinci zil çaldı yani İngilizce dersinin zamanıydı. Dolabımdaki dağınıklıktan gerekli kitabı aldım ve kapadım. İngilizce sınıfını bulmak zor değildi. Dolabımdan sonraki köşeyi dönünceydi.

SKOR! Beyaz tahtayı görüşümü engellemeyeceğine emin olduğum ince bayan öğretmen. Adı bilmem ne bilmem neydi. Hatırlamamak beni rahatsız etmedi. Beni bir kızın yanına oturttu, adı Sonia'ydı. Sonunda duyarlı bir öğretmen!

"İlk günün şimdiye kadar nasıldı?" doye sordu, tahtadaki egzersizleri yazarken.

"Güzeldi." dedim bir gülümsemeyle.

Kapının açıldığını duyduğumda kitabıma dönmüştüm. Yukarı baktım ve Calum'ın uzun vücudunun omuzlarından sarkan sırt çantası ve elinde kitaplarıyla kapıda durduğunu gördüm. 

"Ah Calum, görüyorum ki yine geç kaldın." diye homurdandı öğretmen.

"Üzgünüm."

"Sana bunu kaç defa tekrarlamam gerek?" diye sordu tahtaya egzersiz yazmaya dönerken.

Calum orada sessizce ayaklarına bakarak durdu. Onun için kötü hissettim.

"Git yerine otur." dedi Calum'a bakmadan.

"Tamam." diye cevapladı içeri girdiği sırada.

Benim sıramın önünden geçti ben de ona gülümseyerek kısaca el salladım. Daha önce onunla konusurken kaçıp gittiğimi unutmuş olmasını umuyordum. Kısa bir an durup bana geri el salladı. Sonra o yürümeye devam etti ve ben yanımda oturan Sonia'dan sert bir tokat yedim.

"Bu ne içindi?" diye tısladım ona.

"Sen onun kim olduğunu biliyor musun?" diye fısıldadı.

"O Calum, değil mi?"

Yüzünden bir şok ifadesi geçti, "Onu tanıyor musun?"

"Um, cebirde beraber oturduk." dedim ona.

"Onunla konuştun mu?" diye sordu.

"Biraz. Neden? Yanlış olan ne?"

"O biraz...garip. Tamam, biraz değil. O TAMAMEN garip. O çocukta yanlış bir şeyler var." diye açıkladı.

"Ne?" diye sordum. Kafam karışmıştı.

"Calum tuhaf bir çocuktur. Okul saatleri içinde ortadan kaybolur. Neredeyse her zaman derslere geç kalır. Hiç arkadaşı yoktur ve insanlara bakış şekli ürperticidir."dedi bana.

"Ama bu tuhaf olduğu anlamına gelmez ki. Belki sadece yalnızdır."

"Hayır Sophia, o kötü haberdir." diyerek sözümü kesti.

"Ama bugün bana karşı çok iyi davrandı. Notlarını kopyalamama izin verdi."

"Bak, o çocuk deli. Onun sorunları var. Ben intihara meyilli ya da katil olduğunu düşünüyorum."

"Ne? Onu tanımıyorsun bile." diye karşı çıktım.

"Gerek yok. Yeterince tanıyorum." dedi.

Tekrar karşı çıkmak için ağzımı açmıştım ki öğretmenimiz tarafından susturuldum. Onunla tartışmak yerine susmayı tercih ettim. Sonia bundan sonra bana bir şey söylemedi ama dedikleri aklımdan çıkmıyordu:

"O çocukta yanlış bir şeyler var...O kötü haberdir..."

Calum öyle kötü bir çocuk gibi görünmemişti. Ama emin değildim. Öğretmen başka notlar yazmak için arkasını döndüğünde ben de Calum'a baktım. Kafasını kitaba gömmüş egzersizleri yapıyordu. Arkasındaki çocuklar kafasına kağıt toplar atıyordu ama onun umrunda değil gibiydi.

Şimdi onun için çok kötü hissediyorum.

"Kaybeden." diye fısıldadı biri.

Partneri ondan biraz uzaklaştı ve onu tamamen yoksaydı. Calum'a çok uzun süre bakmış olmalıydım çünkü başını kaldırıp bakışımı yakaladı. Yanaklarım domates kırmızısına dönerken kafamı başka yöne çevirdim.

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp kitabıma döndüm. Hala bana baktığını hissedebiliyordum. Şansımı deneyerek yavaşça arkamı döndüm ve ona baktım. Gözlerimiz buluştuğunda küçük bir gülümseme gönderdi. Tamam, aslında tam olarak bir gülümseme değildi. Daha çok dudakları biraz yukarı kıvrıldı ve kaşlarını kaldırdı. Bir benim-için-kötü-hissetmek-zorunda-değilsin bakışıydı.

Bir kez daha önüme, kitabıma geri döndüm.

***

Selaam. Bundan önceki bölümü çooook geç paylaştığım için bunda vote'un artmasını beklemedim ama bundan sonraki bölümleri +50 oy gelmeden paylaşmayı düşünmüyorum djfjdjfsh

Bu arada tatilden dönünce yeni hikaye çevirmeye başlıycam aklımda bir iki tane var, siz de istediğiniz hikaye varsa adını/yazarını yazabilirsiniz :d

I'm Not Me | ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin