Part 11

383 53 5
                                    

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp kitabıma döndüm. Hala bana baktığını hissedebiliyordum. Şansımı deneyerek yavaşça arkamı döndüm ve ona baktım. Gözlerimiz buluştuğunda küçük bir gülümseme gönderdi. Tamam, aslında tam olarak bir gülümseme değildi. Daha çok dudakları biraz yukarı kıvrıldı ve kaşlarını kaldırdı. Bir benim-için-kötü-hissetmek-zorunda-değilsin bakışıydı.

Bir kez daha önüme, kitabıma geri döndüm.

Günümün kalan yarısını derslere giderek ve aralarda Sonia'yla konuşarak geçirdim. Öğle yemeği için zil çaldığında Sonia'ya onunla kantinde buluşacağımı söyledim çünkü dolabımdan almam gereken kitaplar vardı.

"Hemen soldayım, tamam mı?" dedi bana.

"Tamam. Sonra görüşürüz." dedim gidişini izlemeden önce.

Dolabıma gittim ve şifreyi tuşladım. Cebir kitabımı içine koyup Dünya Tarihi kitabımı çıkardım. Birinin beni izlediğini hissettim. Dolabımdan kafamı çıkardım ve Calum'ın doğruca bana baktığını gördüm. Gözlerimi yakaladığında hızlıca başka yöne dönüp kafasını dolabına soktu.

Bir süre onu beceriksizce kitaplarını ararken izledim. Birkaç iri yarı çocuk onun yanından geçerken bacaklarına vurdular ve dengesini kaybederek yere düşmesine ve kitaplarının etrafa saçılmasına sebep oldular. Çocuk üstüne tükürmeden önce güldü. Tamam, kabaca.

Yardım etmek için yanına koştum, tabi ki yüzüne yakın bir yere değil. Oturması için yardım ettim ve ıslak mendil uzattım. İtiraz etmeden aldı ve sırtını duvara yasladı. Kitaplarını hızlıca topladım ve eline verdim.

"İyi misin?" diye sordum onu kaldırmak için elimi uzatarak.

Elimi tutmadan kendi ayağa kalktı, "Evet, ben iyiyim."

"Bunu bir öğretmene ya da başkasına söylemelisin." dedim ona.

"Umurlarında değil." dedi gitmeden önce.

Peşinden gittim, "Hey, bekle! Öğle yemeğine gitmek ister misin?"

Calum döndü ve bana baktı, "Sophia. Sophia'ydı değil mi?"

"Evet." diye fısıldadım.

Sesini alçaltı ve fısıldamadan önce sessizce iç çekti, "Arkadaş olmak isteyeceğin türden biri değilim."

"Neden?" diye sordum.

"Benim hakkımda bilmediğin çok şey var. Ve ben de bilmeni istemiyorum." dedi fısıldayarak.

"Calum.."

"Dinle. Sen ve ben asla arkadaş olamayız. Bu hikayenin sonu. Üzgünüm." dedi ve arkasını dönüp gitti.

Gidişini izledim. Bu kadardı. Somurtarak dolabıma gitti ve çarparak kapattım. Kantine doğru ilerledim. Sola döndüm ve bana el sallayan Sonia'yı gördüm. Onun masasına gittim ve bana yer açmak için yana kaydı. Masada üç kişi vardı. Bazılarını derslerdem hatırladım. Sadece isimlerini bilmiyordum.

"Sophia, bu Corey." diyerek beni karşımdaki esmer olanla tanıştırdı.

Sonia diğerlerine geçmeden önce ona küçük bir gülümseme yolladım ve el salladım.

"Bu Marsya ve bu da Kristiane."

Tanıştığıma memnum olduğumu mırıldandım ve çantamdan sandviçimi çıkardım. Küçük ısırıklar aldım, Calum'ın arkadaş olamayacağımızı söylemesi iştahımı kaçırmıştı. Sonia, Corey, Marsya ve Kristiane benimle küçük bir muhabbet kurdular.

"Okula alıştın mı?" diye sordu rulo köftesini çiğnerken.

Başımla onayladım ve gülümsedim.

Bir çocuk sözünü kabaca kesmeden önce bana başka bir şey daha soracakmış gibi görünüyordu. Sonia'nın adını kantinin öbür ucundan bağırdı ve bu tarafa geldi. Okul ceketini bol pantolon ve bereyle birlikte giymişti. Sırt çantası geniş, kaslı omuzlarından sarkıyordu. Uzun ve  bronzlaşmıştı. Tatlı bir yüzü ve açık kahverengi gözleri vardı. Okul takımında olduğunu söyleyebilirdim.

"Selam bayanlar." diye bizi selamladı.

"Hey, James." dedi Sonia.

Yanında iki arkadaşı duruyordu. Uzun ve kaslı.

"O da kim?" diye sordu gözleriyle beni göstererek.

"Sophia." dedi Corey.

"Peki, selam Sophia." dedi sıkmam için elini uzattığı sırada.

Elini yavaşça sıktım. Benim yanındaki boş yere oturdu. Diğer iki arkadaşı Corey ve Kristiane'a yanaklarından birer öpücük verdiler.

"İğrenç. Eğer yiyişecekseniz bunu insanların yemek yemediği bir yerde yapın!" diye bağırdı Sonia.

"Neşe-kaçıran." diye tısladı çocuklardan biri.

Sonia onun omzuna sert bir yumruk attı ve patates püresine geri döndü.

"Ben James." dedi parıldayan bir gülümsemeyle.

"Evet duydum."

Çenesini ovaladı ve güldü, "Seni şimdiden sevdim."

Yanaklarımın yandığını hissettim ve hızlıca başka yöne döndüm.

"Arada takılmak ister misin?" diye sordu bir süre sonra.

"Uhm.. tabi." dedim gülümseyerek.

I'm Not Me | ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin