Çenesini ovaladı ve güldü, "Seni şimdiden sevdim."
Yanaklarımın yandığını hissettim ve hızlıca başka yöne döndüm.
"Arada takılmak ister misin?" diye sordu bir süre sonra.
"Uhm.. tabi." dedim gülümseyerek.
James ve arkadaşları bu konuşmadan kısa bir süre sonra futbol antrenmanı için gittiler. Kızlarla ben yemeğimizi bitirdikten sonra zil çalana kadar konuştuk. Sonra dünya tarihi dersim vardı.
Gürültülü sınıfa yürüdüm ve boş yerlere baktım. Birkaç tane vardı fakat biri gözüme takıldı. Calum yanını boş bırakarak tek başına oturuyordu. Kağıttan bir uçak sırasına konduğunda kafasını kitaba gömmüştü. Kağıdı aldı, açtı ve okumaya başladı.
Kağıdı buruşturup atıp kitabına dönmeden önce sadece birkaç saniye geçmişti. Arkasındaki çocuklar ona gülmeye başladı. Yavaşça ona doğru ilerledim. Yanına vardığımda yukarı baktı ama bir şey söylemedi.
"Buraya oturabilir miyim?" diye sordum elimde yanındaki boş yeri göstererek.
"Sanırım evet." diye mırıldandı.
Oturdum ve çantamdan ders kitabımı çıkardım. Gözümün ucuyla ona baktım ama çoktan kitabına dönmüştü.
"Ne okuyorsun?" diye sordum.
"Hiçbir şey." dedi göz teması kurmadan.
Tekrar sormadan önce bir an sessiz kaldım, "Yani seninle hiç mi arkadaş olma şansım yok?"
Basitçe başını salladı.
"Nedenini öğrenebilir miyim? Beni rahatsız edici mi buluyorsun?" diye sordum.
Kitabını bıraktı ama bana bakmak için dönmedi. "Benim hakkımda bilmediğin çok şey var."
"Bunu söylemiştin. Ayrıntı alabilir miyim?"
"Sana söyleyemem." diye fısıldadı.
"Neden?"
"Çünkü istemiyorum."
"Neden?"
"Neden bu kadar çok soru soruyorsun?" diye sordu bana dönerken.
"Neden onları cevaplamıyorsun?"
Cevaplamadan önce önüne döndü, "Çünkü bana inanmazsın."
"Neden? Birini mi öldürdün? Hapse mi girdin?"
"Hayır ve hayır."
"O zaman ne?" diye sordum.
"Dediğim gibi, bana inanmazsın." diye cevapladı.
"Eğer bana söylersen inanırım." dedim.
"Söylemeyeceğim."
"Neden?"
"Çünkü."
"Çünkü?"
"Sadece çünkü." dedi tekrar kitabına dönmeden.
Evet, BU yaratıcıydı.
Dersim geri kalanında sessizce oturduk. Zil çalmadan önce sonsuz zaman geçmiş gibi hissettim. Calum ben bir şey söyleyemeden, özür bile dileyemeden dışarı fırladı. Günün geri kalanı hayalde gibi geçti. Son zil çaldı yani eve gidebilirdik. Yaşasın.
Calum aceleyle beni geçtiğinde dolabımda kitaplarımı yerleştiriyordum. Dolabına vardı, hızlıca şifreyi girdi ve kapağı sertçe açtı. Kitapları alıp çantasına doldurmaya başladı. Gerçekten acelesi varmış gibi görünüyordu.
Kağıtlarından biri düştü ama farketmedi. Gitmeden önce çantasını fermuarladı ve dolabın kapağını çarparak kapadı. Onu çıkışa koşarken izledim ama yolunu kestiler.
"Bu ne acele?" dediler alayla.
"Beni yalnız bırakın." diye onlara tısladı.
"Bu eğlenceli olur muydu?"
"Beni yalnız bırakın." diye tekrarladı.
Onu duvara yapıştırıp yakasından yakaladılar.
"Benimle böyle konuşma." dedi biri.
Geri çekilip Calum'ı bıraktı ve gitmesine izin verdi. Arkadaşı Calum'a yumruk attığında Calum yeterince hızlı değildi ve yumruk sertçe yanağına çarptı. Biraz sendeledi ama kalabalığın arasından geçebildi. Hırladığını duydum.
Calum'ın da ona bir yumruk atmasını bekledim ama atmadı. Onun yerine dudağından aşağı akan kanı sildi. Kapıya gitmeden önce hepsine ölümcül bakışlar attı.
"Evet, sen en iyisi kaç! Korkak!" diye bağırdılar.
Yüzlerinde gülümsemeyle yürürlerken onların tarafına baktım. Sonra da Calum'ın kağıdını alıp peşinden koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Not Me | Çeviri
Roman pour AdolescentsThis book belongs to @fratboyashton, thank you for your permission. ''Git, Ashton. Seni incitmek iste-'' diye başladım ama çok geçti. Tekrar canavarın beni ele geçirdiğini hissettim. Çok sinirliydim. Ashton'ı sertçe duvara ittirdim. ''Calum! Savaş o...