Hakkınızı Helal Ediyormusunuz?
-Helal olsun!
Hakkınızı Helal Ediyormusunuz?
-Helal olsun!
Hakkınızı Helal Ediyormusunuz?
-Helal olsun!Hocanın sorduğu soru ile yeşil örtülü tabutun içinden kefenlenmiş genç beden yavaşça çıktı.
Sessizce yatırıldı kara toprağın altına.
Ne annesinin çığlıkları engel olabildi gitmesine nede yıllarını paylaştığı arkadaşının gözyaşları.
Yavaşça üzerine atılan her toprak parçası soyutlama ya başlamıştı Kaan'ı bu yalancı dünyadan.Bağırmamak için ısırdığım dudağımdan yayılan kan tadı,daha ağır bir tat bırakmaya başlamıştı ağzımda.
Sevdiğim insanın bedeninin yavaşça kayboluşunu görmek...
Kaan'ın üstüne atılan toprak,soğuk bedenini bir örtü gibi kaplamaya başladığı sırada. Yaşlı bir amca elindeki küreği Alp'e uzattı. Alp sessizce küreği eline aldı ve yavaşça yere bıraktı.
Toprağın altında yavaşça kaybolan arkadaşının üstüne birde omu atmalıydı o toprak parçasından?Yapmadı,yapamadı imkansız olduğunu bilmesine rağmen belki arkadaşı çıkar umuduyla arkadaşına zorluk çıkartmak istemedi imkansız olduğunu bile bile...
Toprak tamamen üstünü kapatmıştı genç bedenin.
Artık onunda bir kefeni ve içine girdiği bir mezarı vardı. Ölüm genç,yaşlı demeden onu da almıştı bu yalancı dünyadan...Yağmur damlaları yavaşça yeryüzüyle buluşmaya başlayınca. Duasını okuyup yavaşça dağılmaya başlayan insanlar daha da hızlanmaya başlamıştı.
Semra teyzenin 'Getirmeyin oğlumu!!!' diyen çığlıkları atılan topraklar arttıkça fenalık geçirip bayılmasına sebep olmuştu.
Kaan'ın mezarının başındaki insanların hepsi gidince Büşra'nın elini yavaşça omuzumdan çekip. Beni yanlız bırakmasını istedim. Başta bırakmak istemese birkaç ağaç ötede yıllarını paylaştığı arkadaşını az önce toprağın altında bırakan Alp'in yanına gitmeye karar verdi...
Kaan'ın mezarına yavaşça yaklaştım,öyle bir güzel kokusu vardı ki toprağın,yağmur damlalarıyla karışmış bu güzel kokuya Kaan'ın kokusuda eklenmişti.
Yavaşça yere çöküp beyaz mezar taşının üzerinde gezdirdim parmaklarımı.
Kaan'ın ölüm haberini aldığım esnadan beri boğazıma tıkanan düğümler yavaşça açılmaya başlamıştı. Yavaşça üzerine atılan toprağı avuçlarıma aldım.
''Kaan gözlerine gizlice bakmaya çalışıp hep yakalandığım,pamuk gibi uçuşan dağınık saçlarını hep tutup okşamak istediğim adam.
Gizlice gözlerine nasıl bakabilirim daha. Sesini nasıl duyabilirim?
Kokunu akciğerlerim dolup taşana kadar nasıl gizlice içime çekebilirim?
Her duyduğumda huzura kavuştuğum sesini nasıl duyabilirim Kaan!!!
Toprağın altında,tek başına,nasıl bırakabilirim seni o karanlık çukurda Kaan!!!
Ses versene bana Kaan!!! Konuşsana benle!!!
Gözlerinin rengine,kokuna,sesine,ruhunun hasretine nasıl dayanabilirim?
Konuş sana hadi bişeyler söyle...Yağmur damlalarına karışan göz yaşlarım yavaşça çamurlu toprağın üstüne düşerken gerçek hayatta asla yapmaya cesaret edemeyecağim şeyi yaptım.
Kollarımı kocaman açıp Kaan'a sarılırmışcasına üstüne atılan toprağa sarıldım.
Zaman geri alınabilseydi söylemek istediğim kelimeyi yavaşça toprağına fısıldadım duymayacağını bile bile.
"Seni seviyorum Kaan, seni seviyorum Kaan,Seni seviyorum Kaan♥..."
"Toprak sevdiklerimizi aldığı için mi, böyle güzel kokar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki De.,
Teen FictionNasıl gittiklerini görmeyelim diye vardır belki de Göz kapakları...