Asılsız bir gecenin karanlığında,yıldız gibi parlayan güzellikteydi gençliği..
İstanbul'un suskun sokaklarıydı.Kışları bir hayli ayaz,bir hayli soğuktu.Rüzgarların esintisinde savaşan bir kadın vardı.Akşamların serseri haykırışları,sokaklar tüm iğrençliğiyle kötülüğü çağırıyordu adeta.Gökyüzünün beyazı,mavisi bile dumanlı,sis çölüne dönüyordu bu sokaklarda.Gecenin gizemli feryadı sessizlikte kayboluyordu.Kir,pas içindeydi buradaki hayatlar.Hayaller bir hayli umut,gerçekler ise uzaktı bu şehire..
Bu sokakların harcadığı bir kadın vardı.Bu kadın olması gerektiğinden daha güçlü,daha hırçın ve en beyaz olanıydı.Masum bir fok balığının çırpınışları gibi boğuşuyordu tüm grilerde.Bir kadın siyahla beyazın ortası gri olmamalıydı!Ya beyaz gibi temiz ya da siyah kadar net olmalıydı..
27 yaşlarında genç bir kadındı Berrin.Güçlüklerle savaşamayacak kadar yorgun ve bitkindi.Hayatın hilelerinden sıkılmış ve boğuşamadığı kötülüklerin pençesine takılmıştı.Rengi soluk ve göz çevrelerinin etrafı koyu halkalarla çevriliydi.Esmer diyebileceğimiz bir tipdeydi.Göz kapakları gri farlara bezenmiş,pembe ruju tümüyle hayatın zevksizliğinin perdesiydi.Gülüşleri adeta meleğin kanatlarını açarcasına bir his uyandırıyordu.İnci gibi dişleri tüm yorgunluğunu unutturuyordu insanın.Tabi güzel gülüşünün yanağında oluşturduğu gamzeyi unutmamak lazım.Dudakları iki kirazın yan yana oluşturduğu oyuk kadar etkileyici,bir o kadar kalın ve hacimliydi.Böylesine güzel bir kadının gri far ve pembe ruj kullanacak kadar zevksiz olmasa gerekti!Hayat şartlarının getirdiği bir neticeydi bu.Yüzünün yorgunluğunun yanı sıra vücudu kar parçası gibi beyaz ve eti çürümüş ısırık ve mor izlerle doluydu.Evet bu kadın güzeldi fakat hayat şartlarının çirkinliğini giyinmişti üzerine..
Günlerin günleri kovaladığı aylardan biriydi.Kışın ayazlı bir ayıydı bu ay.Berrin bu sokakta bulunan bir pavyonda çalışıyordu.Kadınların özgürlüğünü unuttuğu ve hayatlarından vazgeçtiği 100 dolarlık gecelerle dolu bir evdi burası.Yine kadınların yalan kahkasıyla dolu bir gecede Berrin fenalık geçirmişti.Devlet işlerinin genelde gizli yapıldığı bu evde tüm yolsuzluk ve usülsüzlüklerin yanı başında hastaneye kaldırıldı.Aşırı heyecan,sinir,korku ve tabi ki zora koşan bir ilişki kalp yetmezliğini tetikleyen en baş nedenler arasında yer alıyordu.Kadının güzel gözlerinin kapanışı,fenalaştığını gözler önüne seriyordu.Öylesine güzel gözler kapanabilir miydi destursuz hiç?
Günün tüm tetkik ve tahlillerin yapıldığı bu akşamda Dr.Yekta gerçekleştiriyordu bu tedaviyi.Dr.Yekta delicesine etkilenmişti böylesine güzellikten.Kaşlarının tıpkı bir yay gibi ince ve uzun saçlarının angora gibi yumuşak halinden etkilenmişti.İşin kötü yanı bu kadının nereden geldiğini biliyordu.Beyaz vücudunun çürük ısırıklarına da şahit olmuştu.
İki hayatın farklı karakteriydi Yekta ve Berrin.Biri İstanbul'un Avrupa izlerinde büyümüş diğeri ise bu şehrin karanlığında boğulmuş doğu izlerini yansıtıyordu.
Soğuk günler ayazlı akşamları kovaldı.O gün bitmişti.Şimdi yeni bir beyazın ve günün başlangıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZIN SİYAHINDA
Teen FictionGrilerde kaybolmuş bir hayatın içinden.. Beyoğlu sokaklarında beyazlığı arayan siyahın hikayesi.. Bir o kadar masum bir o kadar kirli..?