Bölüm 2

388 6 0
                                    

Telefonum çaldığında uyuyakaldığım banktan uyanırken buldum kendimi. Hızla telefonumu aramaya başladım ve bulduğumda bir numaranın aradığını gördüm. Kimdi acaba? Telefonu açtım ve "kimsiniz?"i yapıştırdım direkt. " iyi günler. Kampanyalar hakkında daha fazla bilgi almak ve kampanyalardan faydalanmak için..." Derken telefonu kapattım. Yine o salak telekomünikasyon şirketlerinden gelen saçmasapan bir telefon.

Akşam olmak üzereydi. Soğan ne yapmıştı? Arkadaşım gelmiş miydi acaba? Tekrar eve dönme vakti geldi sanırım. Eve giderken iki ekmek bir de hazır dönerlerden aldım. Akşam yine ziyafet çekmeyi umuyordum. Apartman kapısına geldiğimde bir köpek yerde nerdeyse ölmüş vaziyette yatıyordu ve kuyruğunu o kadar güzel sallıyordu ki... Büyük ihtimalle karnı açtı ve artık yalvaracak takati bile kalmamıştı. Bu yüreğim senin burda can vermene dayanmaz deyip aldığım hazır döneri açtım ve önüne bıraktım. Gerçekten sanki ağlıyor gibi bana baktı ve döneri kokladıktan sonra teşekkür eder gibi bir kaç kelime söylemeye çalıştı. Sus dedim. Bir şey söylemene gerek yok. Peki abi der gibi kafasını eğdi ve yemeye devam etti.

Apartmana girip daireme çıkarken ikinci kattan bağırışlar geliyordu. Boş ver dedim sanane. Karı koca arasına mı gireceksin sanki. Daireme girdiğimde henüz ev arkadaşım eve gelmemişti. Zaten çok sık da gelmezdi ama geldiğinde tam gelirdi, helal olsun çocuğa. Salonun kapısını açar açmaz "miyav!" Diye bacağıma sarıldı güzel arkadaşım Soğan. Yapma dedim sonsuza kadar birlikte olacakmışız gibi davranma bana. Sarılmayı bıraktı. Mutfağa girdim ve baktım ki Soğan'ın yemeği bitmiş. Yani Soğan'ın soğanı bitmiş. Hemen dolaptan bir avuç soğanı bıraktım tabağına. Kokuyu alır almaz damladı mutfağa benim sevgi yumağım.

O yemek yerken ben de kendi midemi düşünmeye başladım. Evde yiyecek bir şey yoktu zaten döneride haytanın birine kaptırdık yine. Neyse iki yumurta benim karnımı çok güzel doyurur. Öyle de oldu. Soğan ile aynı anda yemeğimizi bitirdik ve o kendini, ben de bulaşıkları yıkadıktan sonra odama geçtim. Kapıyı kapattım fakat Soğan seslendi "miyav!". Bunun anlamı beni tek başıma burda bırakma demekti. Onu da aldım odama ve ortalığı karıştırmamasını tembihledim. Hemen anladı beni ve kitaplıkta boş bir yer bulup kendini oraya bıraktı ve beni izlemeye başladı.

Pijamalarımı giydikten sonra masamın başına geçtim. Önümdeki 14 kata baktım ve dedim ki "kaldığım yerden devam mı edeceğim yoksa yeni bir başlangıç mı yapacağım?" Tabi ki burdan devam edecektim. Ve bu 14 katın yanına simetrik olacak şekilde bir 14 kat daha çizmeye karar verdim.

Bu yolda o kadar uğraştım ki uzun bir vaktimi aldı bu 14 kat. Saatlerce günlerce uğraştım. Eskisi gibi hızlı değildim artık. Çok uğraştım hızlı yapmak için fakat 1 haftadan aşağı sürmedi ve sonunda iki binaya öyle bakakaldım. Geçen zamanda bir Soğan'ı besledim bir de kendimi. En azından bir süre rahatça uyuyabilirdim.

Büyük bir gürültüyle uyandım. Uyandığımda salondan sesler geliyordu. Girdim ve sesi sonuna kadar açık olan televizyonu kapattım. Yine evde miydi arkadaşım. Sehpa da bira şişeleri vardı. 10'dan sonrasını saymadım. Yine ne yaptın sen arkadaş. Çocukluktan arkadaşım olmasaydın şimdiye çoktan yolları ayırırdım da seninle. Neyse... Mutfaktan gelen sesler üzerine oraya yöneldim ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Bayanın biri bulaşık yıkıyor. Bana dönmeden "uyandın mı canım?" Dedi. Bende bi an boş bulunup sanki evde başka biri de varmış gibi dönüp arkama baktım. Sanırım bana seslenmişti. "Sen kimsin?" Dedim uykudan yeni kalkmış kart sesimle. "Şaka mı yapıyorsun?" Dedi bana. "Evet, şaka yapıyorum." Dedim, "kimsin?" Soruma cevap vermekten kaçınmak için miydi yoksa gerçekten ortalıkta garip şeyler döndüğü için mi attı o kahkahayı bilmiyorum ama gülerek döndükten sonra attığı çığlık kulak zarları mı yırtacak seviyedeydi ve bana elindeki büyük tavayı fırlattı. Tencere miydi yoksa? Tabak? Sanırım kepçeydi. Ne olduğunu kestiremiyorum ama kafamı çok acıttığını söyleyebilirim.

Kendimde miyim? Yoksa rüya mı? Neden hareket edemiyorum? Tabaklar havada mı uçuşuyor? Tava da geldi bak. Aaa tencereyi Soğan mı sürüyor? Yoksa tencere onu esir mi aldı? "Soğaaaaan!" Gitme ne olur uzaklaşma benden. Şimdi de çatal, kaşık, bıçak takımı rendenin önderliğinde vücudumun üzerinden geçiyor. Kıpırdarsam öleceğimi söyledi sayın bira şişelerinin başındaki teneke bira. Tamam dedim ve suskun, hareketsiz öylece yerde yattım. Galiba düşerken masayıda üzerime kapatmayı başarmış olmalıyım. Üzerimde büyük bir ağırlık var.

Genç MimarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin