Bölüm 7

86 4 0
                                    

Sıkıntı ile oturup konuşuyoruz. Çay yapmış ama benim çaylarıma hiç benzemiyor. Hatta bardakları da yıkamış ki bardaktan çay tadı alabiliyorum. Çok merak ettiğim soruyu soruyorum "kimsin sen?" Bana bakıyor ve gülümsüyor. Sonra anlatmaya başlıyor: " ben senin hemşehrinim. Aynı gün doğmuşuz seninle. Annemle annen eski arkadaşlar. Aralarında ne geçmiş bilmiyorum ama o kadar iyi arkadaşlarmış ki beni seni bulmam için gönderdiler ve benim gelir gelmez uyuma sebebim yorgunluktu. Uzun zamandır arıyorum seni. Yaklaşık bir haftadır dolanıyorum. Zor buldum seni. Neden bu kadar ulaşılmaz oldun ki? Birinden mi saklanıyorsun?" Dedikten sonra çayından büyük bir yudum aldı. Ben ise büyükçe yutkundum. Çünkü çok güzel konuşuyordu.

Aslında benim bir şey dememe gerek yoktu. Her şeyim ortada yani. "Ben sade yaşıyorum. Soğan ve ben. Bir de ev arkadaşım var ama pek uğramaz." "Geldiğimden beri bir soğandır gidiyor? Mutfakta çuval çuval soğan var. Neden bu kadar soğanı seviyorsun? Bir de yere filan da soğan koyuyorsun." Ne dediğini anlamadım. Sıkıntı'nın arkasından bana bakan Soğan "ne diyor bu?" Bakışlarını atıyordu. Durdum bir an. Öyle durma değil gerçekten durdum. Hem beynim hem kalbim o an durmuştu. "Soğan" dedim "Soğan benim kedim. Sadece soğan yiyor ve o soğanlar onun yemeği" "peki bu Soğan nerede?" Diye soruyor. Soğan arkasından "miyav!" Diye yoklamaya cevap veriyor, fakat Sıkıntı dönüp bakmıyor.

Aklımda soru işaretleri düzleşerek ünlem işareti olmaya başlıyor. Hatta bir kaç tanesi üçgenlerin içine girip sarıya boyanıyor. Galiba dikkatli olmalıyım, ortalıkta bir gariplik var. "Sıkıntı, annen neden beni bulmanı istedi?" "Sana bir şey getirdim" diyerek çantasına yöneliyor. Hemen elimi koltuğun arkasından tutup her an arkasına atlayacak şekilde tetikte duruyorum. Kız beni öldürecek lan! Şimdi dededen kalma altı patları çıkarım bütün dünyamı delik deşik edecek. Çantasını uzun süre karıştırıyor. Benden soğuk terler, bedenimden buz gibi terler derimi eritiyor. O kadar büyük bir çanta ki bir at pompalı tüfek bile çıkarabileceğini düşünüyorum. Soğan bana bakıyor sandalyenin altından. O kadar korkmuş ki oraya saklanmış. "Nerde bu,nerde bu... Hah buldum" diyor ben kendimden geçiyorum. Beynim bana oyun oynuyor: "yüzüm gözüm şişene kadar, ağlamak istiyorum, içip sabaha kadar, bayılmak istiyorum, caddelerde dolanıp bağırmak istiyorum, müsadenle bu gece dağılmak, çıldırmak, delirmek, adam öldürmek istiyorum! Ama evimde ölmek istemiyorum!!!" Gözlerim sıkıca kapalı. Derin ve hızlı hızlı nefes alıyorum.

"Ne oluyor? İyi misin?" diyor Sıkıntı ve o an farkediyorum galiba en son cümlemi bağırarak söylemişim. Sıkıntı karşımda, elimi sıkıca tutmuş yüzüme bakıyor. Sandalyenin altına bakıyorum Soğan orada değil. Sıkıntı bana bir zarf uzatıyor. Bunu gönderenin annem olduğunu söylüyor. "Annem yıllar önce öldü" diyorum. "Biliyorum. Anneme vermiş bunu fakat sahibi sensin. Ölmeden önce sana söylemek istediklerini yazmış sanırım." Annem mi? Annem o kadar yalnız öldü ki yıllar önce babamın bile haberi olmadı. O kahrolası adam alkol zırvası yüzünden koca bir aileyi mahvetti. Ve o kadar sorumsuzdu ki ben okuldayken bana haber verme zahmetine bile girmemiş. Ben de annemi en son çam ağacına sarılmış beyaz eşarp şeklinde hatırlıyorum artık. Ama bana bunu gönderdiyse gerçekten annem beni seviyormuş. Hemen mektubu açıyorum ve anne kokusu burnuma geliyor:

"Seni o kadar sevdim ki bunu anlatamam

Son kez seni görmeyi koklamayı sarılmayı

Öyle istiyorum ki oğlum

Kuşlar geldi yanıma

Hepsine seni anlattım

Ve bütün kuşları sana gönderdim

Selamımı götürsünler sana

Kokunu getirsinler bana güzel oğlum

Ben bu hastalıkla baş ederdim

Ederdim ama baban olacak beni yıldırdı

Meğer beni hiç sevmemiş şişeleri kadar

Tek bildiği o zıkkımı içmek ve yatmak

Sen bunların hiç birine bulaşma oğlum

Okulunu okuyup vatana millete yararlı ol

Asla baban gibi parazit olma

Şimdi yanımda olmanı o kadar istedim ki

Sana haber vermeyen de bu baban

Onu asla affetmeyeceğim

Sen benden daha çok vakit geçirme sakın onunla

Ben artık ölüyorum oğlum

Canım benim yaşama sebebim

Hayatımın gerçeği ömrümün parçası

Seni seviyorum her şeyden çok

Benim gidişime sakın üzülme

Ben ne yaptıysam senin için

Şimdi gidiyorum ama

Ne zaman istersen beni düşün

Çünkü ben hep seni düşüneceğim

Meleklere seni anlatacağım hep

Dualarım seninle

Hakkımı helal ediyorum ben sana

Sende bana

Hakkını helal et oğlum..."

Genç MimarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin