Bölüm 11 - Final

111 8 0
                                    

Ben mutfakta deli gibi bağırırken yanıma ev arkadaşım geliyor. "Ne yaptın? Bitirdin mi işlerini?" Diyor. Önce o kadar gürültüyü duymadığını, bana mimari projelerim hakkında soru sorduğunu düşünüyorum. Zaten adam da salak elimdeki kanı görmüyor. "Ben ne yaptım?" Diyorum, bana "içindekileri dışına vurdun merak etme" diyor. Sonra elindeki çantayı görüyorum. Bana gideceğini söylüyor. "Geldiğim yere geri dönüyorum" diyor ve üzerime doğru yürüyor. Bir anda üzerime çullanıyor ve dünyam kararıyor. Hiç bir şey hissetmiyorum. Gözlerimi sımsıkı kapatmışım. Bir açıyorum gözlerimi ev arkadaşım yok. Ama ellerim hala kanlı, yoksa onu da mı öldürdüm? Koşarak odasına gidiyorum ve kapıyı açtığımda boş bir odayla karşılaşıyorum. Elime bakıyorum hala kanlı. Ya diyorum, ya her şey bittiyse? Salona koşup Soğan ve Sıkıntı'nın cesedini görmemek istiyorum. Kapıyı kanlı ellerimle açtığımda kanepenin arkasında kırmızılar içinde yatan iki hayat arkadaşımı görüyorum. O kadar korkuyorum ki hemen odama girip eşyalarımı topluyorum. Projeyi de hemen çantaya atıp adımı soyadımı kanlı ellerimle, projeyi kirletmeden, özenle yazıyorum.

Odadan çıkıp şöyle bir salona baktığımda kendime aferin diyorum. Keşke burayı yakacak kadar cesaretim olsaydı. Ellerime bakınca hala kanlı olduklarını görüyorum ve banyoda iyice yıkıyorum. Hatta çamaşır suyunu da boca ediyorum ki onlardan bir eser kalmasın. Koşarak eve bir daha dönmemek üzere evi terk ediyorum. Aklıma ilk gelen soru ev arkadaşım gerçekten nereye gitti? İkinci soru ise ben neden sevdiklerimi hep öldürüyorum. Hızla en yakındaki postaneye gittim ve projeyi yarışma için şirkete gönderdim. "N" şeklindeki binam, biliyorum ki umurlarında olmayacaktı.

Annemin mezarını görmek için memleketime, 8 saatlik yola, bilet alıyorum. Otobüse bindiğimde öyle bir uyuyorum ki beni muavin uzun dürtmeler sonucu uyandırabiliyor. Güneş daha yeni doğarken tepelerin ardından, ben soluğu mezarlıkta alıyorum. Annemm... Ben çok kötü şeyler yaptım. Beni affetmeyeceksin biliyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Burda sana ağlamamın da kimseye faydası yok. Bana asla yardım edemeyeceksin, hoşçakal. O mezara el sallarken, sanki Soğan ve Sıkıntı mezarın üzerinden bana el sallıyorlardı. O gün çok üzülmüştüm ki bu üzüntümü kimse tarif edemez.

Bir ay sonra kendimi başka bir ülkede köşe bir lokantada bulaşık yıkarken buluyorum. Kaçmaktan başka çarem yoktu ve doğru düzgün bir kimliğim olmaması sebebiyle sadece bu işi bulabilmiştim. Tüm gün bu işte çalışıyordum ve kimsesizlerin kaldığı bir sokakta ben de kendi köşemde yaşam mücadelesi veriyordum. Ellerim artık kanlı değildi fakat yüreğim kana bulanmıştı. Hayata kapatmıştım bütün algılarımı.

Bir gün gazete manşetinde bir resim dikkatimi çekti. Benim evime çok benziyordu. Olamaz! Evi bulmuşlar. Yazdığına göre evden çok kötü kokular gelmesi üzerine komşular kapıya dayanmış ve sonunda polise haber vermişler. Polis kapıyı kırıp içeri gaz maskeleriyle ancak girebilmiş. Bir kedi ve bir kadın cesedinden bahsediyor. Ama kimin yaptığı belli değil. Ev sahibimin hiç bir şeyden haberi yok ve bu ayın kirasını iki hafta önce verdim ki adam kıllanmasın.

Artık yapabileceğim hiçbir şey yok. Polis büyük ihtimalle çoktan beni aramaya başlamıştır. Fakat ben kimseyi incitmek istemedim. Artık böyle yaşlanmaya devam edeceğim. Ne kimse yerimi bilecek, ne evimi, ne okuduğum üniversiteyi, ne mimar olduğumu, ne de adımı... Adım... Ben aslında kimse değilim evet. Hepinizin dünyasında kaçmakla direnmek arasında seçim yapmaya zorlandığı anlar vardır. Ben kaçıyorum... Yeterince direndim. Bundan sonra şapkanın altındaki kelim ben. Ben... Evet ben. Kim miyim ben?

Ben her zaman yükselmek için bastığın o merdivenim

Ben görmeden ezdiğin, öldürdüğün bütün karıncalarım

Ben asla göremeyeceğin gözünün arkasıyım

Ben dinlenmek için oturduğun koltuğum

Ben uykularınıza gelen ak sakallı dedenin sopasıyım

Ben umursamadığınız

Ben yeni dünyanıza açılan kapı koluyum

Ben telefondaki # tuşuyum

Ben dışardan gelen yabancı sesim

Ben farketmediğiniz o uçan kuşum

Ben halınızın altındaki kirim

Ben bastığınız beyaz yol çizgisiyim

Ben korktuğunuz ciğere kaçan kedi tüyüyüm

Ben parkta çocuklarınızı eğlendiren salıncağım

Ben karşı komşunuzun kapı ziliyim

Ben hızlanmak için bastığınız gaz pedalıyım

Ben gözlerinizi kapattığınızda dahi gördüğünüz lekelerim

Ben öldürmediğiniz her şeyim

Ben öldüremediğiniz her şeyim

Ben bastığınız toprağın altındaki bitki tohumuyum

Ben elini tuttuğunuz sevgilinizim

Ben hasretle sarıldığınız anne şefkatiyim

Ben içinizdeki hayvanseverim

Ben içinizdeki ideal sevgiliyim

Ben içinizdeki baba yüreğiyim

Ben içinizdeki hayvanım

Ben içinizdeki katilim

Ben beyaz bir sayfayım

Ben hayatım

Ben sağlığım

Ben kaderim

Ben zamanım

Ben nefretim

Ben sevgiyim

Ben aşkım

BEN SENİM!!!

Ve hayat benim için sensen Soğan, öbür tarafta görüşürüz Soğan.

(Serüvenin bittiğini bildiren cümle.)

Genç MimarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin