Sanki ağlama sesi gibiydi. Ama bir insan böyle ağlayamazdı. İnsanın doğasına aykırı, böyle bir sesi çıkarması mümkün değil. Sanki biri... Sanki biri cenaze marşını söylemek istemeye istemeye haykırıyor. Kalk diyor durma yerde hareketsiz. Soğan!
Başımda kendinden geçmiş gözleri yaş içinde benim zavallı arkadaşım. Gel sarılayım sana. Karnı da acıkmış sanırım. Soğanlarından vermek lazım. Afiyet olsun Soğan.
Ne kadar zamandır yerdeyim acaba? Neden hep böyle oluyor? Birileri benim haberim yokken benim haberim varmış gibi davranıp hayatını güzel güzel yaşıyor. Sanki ben hiç olmamışım olsam da farketmezmiş gibi... Bu yaptığınız nedir lan nedir! Ahh... Başım... Evet kafamı vurmuştum düşerken. Düşerken mi? Düştüğümü hatırlamıyorum ama siyah bir cisim hızla gelmişti. Evde yer bulamayıp mutfağa mı yattım yoksa? Tabi ki hayır. Saçmalama! Kafam... Uff... Neler dönüyor yine içinde "napıyosun" bi' bilsem.
Salon tertemiz. En son gördüğümde berbat haldeydi ve evet, sanırım hatırlıyorum, evde birisi vardı, kafama vurdu. Sonra? Ne sonra? Sorma. Bi' anda bu kadarı geldi. Sokak da gayet normal. Sıkıntı nerede o zaman? Neden sıkıntı yok. Böyle hayat mı olur lan? Nasıl yaşıyorlar bu halde? Neden bu temizlendiiiiii...? Kafamda binbir soru var, kimdin ve burda ne yapıyordun, bir de evi neden temizledin manyak mısın ya? Odaları da temizlemiş, evet. Bak seeen... Bir tek mutfak dağınık onu da ben yaptım sanırım. Kafama da kendim vurmuşumdur. Bunları yapan bir insan bana nasıl zarar verebilir ki? Nasıl zarar verebilir? Zarar... Nasıl vere... Proje!...
Proje, proje, proje, proje, proje, proje... Ohh... Burdaymış. Projemde burada ve en son çizdiklerim... Çizdiklerim... Bu iki bina arasında... Çizdiklerim... Bunu ben çizmedim, evet. Bu iki bina arasındaki en üst ve en alt katı birleştiren "\" şeklindeki yapı... Bu, bu... Benim değil. Buna da mı el attın yoksa? Ama güzel çizmişsin, her kimsen, tam benim stilime göre. Farklı olduğumu biliyordum ama benim gibi insanların varlığını bilmiyordum.
Mutfağı toplamaya başladığımda Soğan'da sanki bana yardım ediyordu. Bana yine arkadaşlık ediyordu. "N'aber?" "Ben de iyiyim ne olsun." "Evet biraz yoruldum galiba." "Neden yaptığımı bilmiyorum ama yapmam gerektiğini hissediyorum." "Garip mi dedin?" Soğan beni garip bulmuş. Bulaşık yıkamanın nesi garip? Tamam pek yapmadığım şeylerdir, fakat hiç yapmayacağım anlamına gelmiyor bu. Nereyi temizlemeye başlasam peşimden Soğan da geliyor. Ama o kadar akıllı ki kirli yere basmıyor ve bana "miyav!" diyerek temizlenmeyen yerleri işaret ediyor. "Aferin kızıma." diyorum, bana "miyav!" diyerek yaşlı gözleriyle bakıyor. Yapma diyorum ama dinlemiyor, yine yapıyor, yine yapıyor.
Gözyaşı hiç eksilmiyor. Ona baktıkça içimi görüyorum, o da bana baktıkça üzüntülerimi... Sahi sıkıntı nerde? Yine nereye gitti... Onsuz yaşayamayacağımı bilmiyor mu? Bu rahatlık fazla bana... Resmen proje yarışmasına 3 hafta kala proje mi bitirmiş televizyon karşısında çay keyfi yapıyorum. Soğan da kanepenin kenarında televizyona bakar gibi yapıp tatlı tatlı kestiriyor. Ev, ben ve düzen süper üçlü olarak Soğan'ın rahatlığı için her şeyi yapıyoruz. Tebrikler bize, keyifler sana gelsin Soğan'ım benim... Kapı çalıyor, galiba ev arkadaşım geldi. Evi bu halde görünce çok şaşıracak! Bir de sıkıntısız beni tabi.
Kapıyı açmaya giderken Soğan "mrrrrr" diye içinden konuşmaya başlıyor. Ben de ağzım kulaklarımda kapıyı açıyorum pat diye, ama... Ama... Bu o değil! Bu, bu... O!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Mimar
TeenfikcePek genç değil. Bir oda bir kedi hayat. Sıkılmış. Tek amacı bir şeyler üretmek. Ama hiçbir hayat engel tanımaz değildir ve olaylar gelişir. Bir mimarın iç dünyası denebilecek kadar sıradışı bir hikaye.