18-"Bitti"

2.9K 411 67
                                    

Bölüm şarkısı: YUNG KAFA & KÜCÜK EFENDİ- Rosenkrieg

****
Baekhyun uyandığında ölmemiş olduğu için üzülmüştü. Üniformasını giydi ve arabasına bindi. Polis merkezine girerken korkuyordu. Sehun çoktan her şeyi anlatmış olabilirdi. Baekhyun ondan nefret eden gözleri görmeye alışık değildi.

Ayrıca Chanyeol'a etmesi gereken bir iki laf vardı. İçeri girdiğinde normal bir şekilde arkadaşlarıyla günaydınlaştı.
Sehun'u etrafta göremiyordu. Ona doğru gelen Başkomiser'e gülümsedi.

"Günaydın efendim... Sehun'u gördünüz mü?"

"Günaydın Byun. Çok hasta olduğunu söyledi, ben de izin verdim."

Baekhyun yavaşça başını salladı ve sabah nöbeti için mahkumları gezmeye başladı.
Chanyeol'un olduğu bölüme geldiğinde derin bir nefes aldı. Onun hala uyuduğunu gördüğünde sinirle parmaklıkların önüne gitti.
"Mahkum, uyan! Seni oraya keyif çat diye mi koyduk?"

Chanyeol gözlerini ovuşturarak yataktan kalktı ve ona gülümsedi.
"Günaydın Baek."

Baekhyun dilini ısırdı. Chanyeol hala onun yüzüne gülüyordu... Hala...
"Bana komiser dışında bir şey dersen elektriği yersin."

"İyi misin sen?" Chanyeol bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti.

"Bitti." Baekhyun etrafta kimsenin olmadığını fark ettiğinde parmaklıklara biraz daha yaklaştı.

"Ne bitti?"

"Her şey bitti. Atılacağım. Ve sen... Bir şeyler olduğunu düşünmüştüm Chanyeol! Sevmediğini biliyordum ama en azından bir şeyleri paylaştığımızı düşünmüştüm!"

Chanyeol kaşlarını çatarak parmaklıklara yaslandı.
"Neler oluyor Baekhyun?"

"Sehun bizi dün gördü. Kameraya çekti..."

"Ne?!"

"Ve ben... İzledim..."

Chanyeol ne dediğini fark ettiğinde panikle kafasını salladı.
"Baekhyun, ne gördüğünü bilmiyorum ama-"

"Hiç bu kadar dağılmamıştım... Hiç kendimden bu kadar iğrenmemiştim. Beni başından beri kullanıyordun, değil mi?"

Chanyeol cevap vermedi. Koridordan birkaç görevli geçtiğinde Baekhyun biraz uzaklaştı ve gittiklerinde tekrar Chanyeol'a yaklaştı.
"Birini hiç bu kadar sevmemiştim..."

Chanyeol dudağını ısırıp yere bakmaya başladığında Baekhyun'un parmaklıklara yumruk atmasıyla irkildi.
"Ama aynı zamanda, kimseden bu kadar nefret de etmemiştim! Hayatımı mahvettin, Park Chanyeol!"

"Baekhyun, beni dinle-"

"Umarım burdan atıldığımda... Bir daha asla seni görmem."

"Sehun mu biliyor sadece?"

"Şimdilik.."

Chanyeol derin bir nefes alarak Baekhyun'un yakasını tuttu.
"Hey!"

Onu parmaklıklara yaklaştırdı ve cebindeki anahtarları ve kelepçeyi aldı.
"Gardiyanlar! Gardi-"

Baekhyun ondan kurtulmaya çalışırken bağırmaya başladı. Chanyeol onun kollarını tamamen hareket edemez halde bükmüştü. Bir eliyle sıkıca Baekhyun'u tutarken diğer eliyle kendi hücresinin kilidini açtı.

"Mahkum kaçıyor!"

Chanyeol hızlıca Baekhyun'u içeri sokup parmaklıkları üzerine kilitledi.
"Lütfen sessiz ol, Baekhyun!"

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

"Sessiz ol!"

Chanyeol düşen silahı alıp cebine koydu. Baekhyun'un gözleri yanmaya başlarken parmaklıklara asıldı.
"Eğer buradan dışarı çıkarsan, benim için biteceksin Chanyeol! Bu kadar ileri gidemezsin, bana bunu yapamazsın!"

Hapishanede Baekhyun'un bağırışlarını duyan biri alarmı çalıştırmıştı. Chanyeol üzgünce kafasını sallayıp havalandırma boşluğuna doğru ilerledi.
"Sana yemin ederim Park Chanyeol, gururumu öyle bir yok ettin ki... Ben de seni bir daha görürsem gözümü kırpmadan yok edeceğim!"

Chanyeol hiçbir şey demeden küçük boşluğun içine süründü ve gözden kayboldu. Baekhyun titrediğini hissediyordu. Sinir krizi geçiriyor bile olabilirdi. Hızlıca parmaklıkları tekmeledi ve yere çöktü.

Başına gelenler onun kaldırabileceğinden fazla ağırdı. Etrafta koşturan polisleri gördüğünde gözleri kararıyordu.
****
Hastanenin revirinde gözlerini açtığında başında Jongin dikiliyordu.
"Efendim... Ben...?"

"Ah, uyanmışsın! İyi misin Çaylak?"

Baekhyun ağrıyan başını tutarak yattığı yerde doğruldu.
"Neden buradayım?"

"Sinir krizi..."

"Özür dilerim efendim!"

"Tehlikeli bir mahkum beni de öyle hırpalasa ben de kriz geçirirdim."

Baekhyun olanları tekrar hatırladığında kaşlarını çattı. Chanyeol'u bir daha asla görmek istemiyordu.
"Telefonumu verebilir misiniz efendim?"

Jongin masada duran telefonu Baekhyun'a uzattı. Baekhyun rehberden Sehun'un numarasını buldu ve ekrana dokunarak kulağına götürdü.
Telefon uzun süre çalsa da açılmamıştı. Sehun' un onunla konuşmak istememesi gayet normaldi. Baekhyun tekrar uzandığında Jongin elini onun omzuna koydu.
"Uyandığına göre ben artık dönebilirim."

"Teşekkürler efendim."

Beyaz ağırlıklı odada kafasını tekrar yumuşak yastığa koydu. Gözleri tavanda dolanırken aklına gelen tek bir şey vardı.
Chanyeol hiç bir şeyi inkar etmemişti, onu vazgeçirmeye çalışmamıştı. Bir de üzerine Baekhyun'u hücreye kilitleyip kaçmıştı. Chanyeol'un Ondan istediği her şeyi ikiletmeden yapmıştı... Gerçekten, aptalın tekiydi.  Chanyeol her şeyi planlanmıştı, Baekhyun ise tamamen anın büyüsüne kapılmıştı.
Chanyeol'un koyu, çekik gözlerini, dolgun ve biçimli dudaklarını, pofuduk gür saçlarını ve içini ısıtan gülüşünü düşündü.
Onu gördüğünde kalbinin patlayacak gibi atmasını, karnında oluşan tatlı ağrıyı düşündü.
İlk kez her şeyin çok ani olduğu o gün, Chanyeol'un kendisiyle nasıl bir yapbozun doğru parçaları gibi kenetlendiğini düşündü.
Chanyeol'u nasıl kendinden bile ön sıraya alarak, sırılsıklam aşık olduğunu düşündü.
Düşündü, düşündü...

Ardından kendine geldi.
Park Chanyeol onun düşmanıydı. Başka hiçbir şey değildi. Baekhyun'un duygularını, mesleğini, benliğini, gururunu hiçe sayan bir hilekardan başkası değildi.
Ve, Byun Baekhyun, hiç olmadığı kadar öfkeliydi.

---

ARRESTED ||CHANBAEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin