*****
Baekhyun sabah vardiyasına yeni gittiğinde polis merkezinde büyük bir kargaşa görüyordu. Sehun hızlıca ona yaklaşarak elindeki anahtarları verdi."Mahkumları sen sal, ben gidiyorum."
"Nereye? Bu kargaşa da ne?"
"Bir grup serseri çatışmaya girmiş. Sabah sabah bile huzur yok!"
"Bana ihtiyaç var mı?"
"Sen ve acemiler grubu burada, mahkumlarla kalıyor. Dikkatli ol."
"Siz de."
Sehun ve diğer polisler koşturarak merkezden çıktığında Baekhyun umursamazca ofisine girdi ve kahve makinasını çalıştırdı. Böyle olaylı yerlere ne zaman gidebileceğini merak ediyordu.
Mahkumları yemeğe ve bahçeye yolladıktan sonra hapishanede gezmeye başladı. Üç saat kadar sonra polis grubu gelmişti. Sehun elinde kurabiyeyle Baekhyun'un yanına geldiğinde nefes nefeseydi.
"Nasıldı?""Çok eğlenceliydi."
"Ölü var mı?"
"Sekiz tane."
Baekhyun şaşkınca ona baktı. "Ciddi misin? Çok fazla!"
"Altı tanesi bir evin içinde yanmış zaten. Biri vurulmuş.."
"Diğeri?"
"Aslında diğer cesedi bulamadık, evin yanında büyük bir kan gölü vardı ama ceset yoktu. Yine de, o kadar kan kaybeden biri ölmüş olmalı."
"Kimseyi yakaladınız mı?"
"Çete başını yakaladık ama buraya göre daha katı bir hapishaneye götürüldü."
Baekhyun başını sallayarak kahvesinden bir yudum aldı ve heyecanla ona baktı.
"Olay yerinin fotoğraflarını çektiniz mi?""Tabii ki çektik."
"Bakabilir miyim?"
"Çok meraklısın sen."
Baekhyun gülerek Sehun'un omzuna vurdu.
"Sizin gibi bir polis olmaya çalışıyorum.""Beni mi örnek alıyorsun? Gururum okşandı." Sehun da gülerek belindeki küçük çantada duran kamerayı çıkardı. Baekhyun heyecanla küçük ekrana bakarken garip bir hisle olduğu yerde sallandı. Burayı tanıyormuş gibi hissediyordu. Yarısı tamamlanmış, diğer yarısı iskeletiyle duran eski binayı daha önce gördüğünü adı gibi biliyordu.
Resimleri geçtikçe binanın boşluğundan görünen sokak dikkatini çekiyordu. En baştaki kapısı olmayan pembe evi tanıyordu. O evde yaşayan yaşlı kadına battaniyesini verdiğini de çok iyi hatırlıyordu.
Baekhyun'un aldığı nefes boğazında kalırken titreyen elleriyle kamerayı Sehun'a uzattı.
"İyi misin Byun?""Ben... Evet..." Ellerini saçlarından geçirip derin bir nefes aldı. Chanyeol'la ilgisi olmayabilirdi, başka bir serseri grubu olabilirdi. Kendini sakinleştirmeye çalışırken her hücresi Chanyeol'un da orda olduğundan emin gibiydi. Sehun'a gülümseyerek kendi ofisine girip kapıyı kapattı. Dirseklerini masaya yasladı ve kafasını avcunun içine aldı.
Sekiz kişi ölmüştü. Sekiz kişiden hiçbiri Chanyeol olmayabilirdi. O kadar insan varken Chanyeol ölmezdi. Bir şekilde kaçmayı başarmış olmalıydı. Gözlerinin yandığını hissederken kendisine su doldurdu.
O gün akşam olmak bilmemişti. Çıkış saatinin geldiğini belirten zil çaldığında ceketini giydi ve dışarı çıktı. Sehun ona el sallayarak yanına geldi.
"Bizimkilerle akşam yemeği yiyeceğiz, gelmek ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARRESTED ||CHANBAEK
Fanfic"Seni sevdiğimi söylememi istiyorsan beni öldürmen gerekecek, çömez." "İyi. O zaman seni öldüreceğim."