3- Breakdown

193 19 21
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini araladı Issy. Neredeyse bütün gecesini tavanı seyrederek geçirmişti. Düşünebildiği tek şey Zayn'nin şuanda nerede ve ne yaptığıydı? Acaba Bradford'a, annesinin yanına geri mi dönmüştü? Eğer öyleyse 'sevgili' annesinden tonlarca beddua almış olmalıydı. Panjurun arasından giren kesik kesik güneş ışınları gözlerini kamaştırdı. Elleriyle gözlerini ovuşturduktan sonra yorganı boylu boyunca kafasına kadar çekti. Kalkmak, hatta uyanmak bile istemiyordu. Ama sorumlulukları vardı. Hem kendine, en çokta çocuklarına karşı. Kafasını sola doğru, Zayn'nin yattığı tarafa  çevirdi. Eskiden, her sabah Zayn'nin narin ama etkili öpücükleriyle uyanırken şimdi tek başına uyumak ona çok ağır geliyordu.

Neden ayrılmışlardı?

Neden araları birden bire tam tersine dönmüştü?

Neden birbirlerinin yüzüne her baktıklarında sinir küpüne dönüyorlardı?

Bunlar cevabı bilinmeyen güzel sorulardı.

Kapının iki kere tıklatılmasıyla birlikte onu ele geçiren düşünceler tıpkı Zayn'in evden gitmesi gibi yok oldu. Yatağından doğrulan Issy kafasını kapının açıldığı tarafa doğru çevirdi. Violet bal rengi gözleriyle meraklı bir şekilde annesini boylu boyunca süzdü ve yanına yaklaştı. Issy ise çaresizliğini bir gülücüğün altına gizlemeyi tercih etti.

"Günaydın." diyebildi sakince Violet.

"Gel buraya." dedi Isobelle sağ elini yatağın boş kısmına vurarak. Violet annesinin yanında 5 dakikadan fazla kalınca tedirginleşiyordu çünkü 5 dakikanın geçmesi demek asıl konuşmanın başlaması, asıl konuşmanın başlaması ise ağlama, mızmızlanma ve teselli gerektiriyordu. Violet daha ne kadar teselli göstereceğini, neler söyleyeceğini bilemez olmuştu. Ayrıca bir konuda annesine sinirliydi. Madem bu kadar depresyona girecekti neden kavga ediyorlardı, madem gitmesine bu kadar üzülecekti neden anlaşmanın bir yolunu bulamamışlardı?

"Anne?" dedi yanakları kızara kızara.

"Efendim hayatım?" kızının saçlarını bir elinden öbürüne geçirdi.

"Neden anne? Bu kadar birbirinizi severken neden?" Violet elini gözlerine götürene kadar ağladığının farkında bile değildi. Bunu gören annesinin içi bir kez daha küçük parçalara bölündü. Kollarını Violet'e dolayarak yorganın içine çekti.

"İnsanlar ne kadar tuhaf. Bir an mutlusun bir an üzgün. ilk başta seversin, sonra ona bakmaya bile tahammül edemezsin. Hayatın değerini bilmek gerekir Violet. Hayatın, sevginin, ailenin, dostluğun, şu dünyada sahip olduğumuz her şeyin kısacası. Hayat gerçekten çok acımasız. Herkes, bir şekilde hayatın bir yerinden tutunmaya çalışıyor ama tabi ne kadar sıkı tutunabilirse.  Her şeye rağmen direnebiliyoruz. Öyle ki yaşanılan zorluklar pes ettirebiliyor biz insanları. Pes etmek kolay geliyor bazen. Boş vermek her şeyi.  Kendini veya çevrendekileri suçlamak, her şeyi karşı tarafa yıkmak rahatlatıyor bazen içimizi. Kendimizi haklı çıkartmanın bizi güçlü kıldığını sanıyoruz bazen ama bir bakmışsın ki içinden çıkamayacağın bir labirente girmişsin. Bağırıyorsun, bütün gücünle sesini duyurmaya çalışıyorsun. Daha sonra kimse gelmeyince anlıyorsun ki senin haklı olman insanları etrafından koparıp atmış. Kimsecikler kalmamış." Violet anlamıyordu ve ya anlamak istemiyordu. Boş ve anlamsız geliyordu ona bu cümleler. Okulda öğretmenlerinin dersleri boş geçirmemek için verdiği saçma sapan hayat dersleri gibi.

"Peki ama neden?" dedi yine. Cevabını almak istiyordu. Bilmek hakkıydı.

"Biliyorsunuz babanla sizin yaşınızdan beri tanışıyoruz. Onlar, gerçekten" gülümsedi. "Güzel günlerdi. Yine tahmin edeceğin gibi bir kavga sayesinde birbirimizi tanıdık ama o zamanki kavgalar yalnızca.. nasıl denir, çocukçaydı. Kendini bir gençlik dizisinde gibi hissederdin. Hatta bazen tıpkı bir büyük adam gibi. 'Hey bize bakın. Büyüdük de kavga ediyoruz. Siz hiç sevgilinizle kavga ediyor musunuz?' gibi. Biz babanla birlikte büyüdük. Birlikte öğrendik yaşamın zorluklarına nasıl katlanacağımızı, nasıl daha ileri yürüyebileceğimizi. Bu tartışmalar birlikte olduğumuz sürece hep devam etti. Anlamamıştık tabi o zamanlar bu kadar ciddiye bineceğini. Hep bir anlaşmazlık çıkardı ama en sonunda bir ortak nokta buluyorduk. Aynı şeylerden zevk almayı, heyecanlanmayı öğrendik. Ben kendimi onun sayesinde geliştirdim, o da benim. İkimiz de birlikte büyüdük ve değiştik." Anne kız ikisi de karşılıklı göz yaşlarını pıtır pıtır düşürüyorlardı. Elde değildi. Onlara artık bir aile denilemeyecekti sonuçta.

"İstersen" dedi Violet. "İstersen anlatma." Kafasını hayır anlamında salladı Issy.

"Hayır. Siz haklısınız. Bunları bilmeye hakkınız var." Elini yanağından yavaşça geçirerek akan yaşları topladı ve devam etti.

" Bu aynı zamanda da zor kısmıydı zaten işin. Büyümek ve birbirimizden uzaklaşmak. Diğerini önemsemeden değişmek. İnanır mısın, o gittiğinden beri hala arada sırada kafamın içinde.. onunla konuşuyorum. Tartışmalarımızı düşünüyorum. Hala söylediği şeylere karşın kendimi haklı çıkarmaya çalışıyorum. Hani o gitmeden bir gün önce, biz yine-"

"Siz yine kavga ederken biliyorum." diye bilmişçe kesti Violet.

"Logan orada yapabileceği en cesur davranışı sergiledi. Yani bir düşünsene ikimizden birisinin bu evden gitmesini bile istedi. Bunu bana daha önceden söylesen hadi oradan derdim. Ama o dedi. Logan göründüğü kadar güçlü değil Violet. Hep bebeklikten gelen  sert bir duruşa sahip olabilir ama içini kimse bilemez ki kendisinin bile yeterince iyi bildiğini sanmıyorum."

Violet, dün Logan ile aralarında geçenleri hatırladı. Ona karşı söylediği korkunç şeyler geldi aklına. Bu, içinin ürpermesine neden oldu. Doğru olabilirdi. O, çoğu kez saatlerce içini dökerek Logan'a ağlamış, yakınmıştı ama bir kez bile Logan ona böyle bir yaklaşımda bulunmamıştı. Annesinin konuşmaya devam etmesiyle soruları kafasında ki eski yerde saklanmaya devam etti.

" İşte o gece ilk defa kavga etmemiştik. İkimizde sessiz sakince yatmaya hazırlanıyorduk. İçimden küçük bir ses her şeyin yatıştığını ve bu ilişkinin kurtulabileceğini ümit ediyordu. Belki dedim içimden. Belki her şey yoluna girer. Bu sessizlik ikimiz tarafından atılan bir barış tohumudur diye geçirmiştim içimden. Bu konuda yanılmam çok gecikmedi. Hatta iki dakikamı bile almadı. Kafamı yastığa koydum ve gözlerimle onu takip etmeye başladım. Hafiften beyazlaşmaya başlayan gür saçları ama hala eskisi gibi yerinde kalan fit vücudu ve keskin bakışlı ela gözleriyle o, bana göre hala 17 yaşında ki Zayn'di ve öyle kalacaktı. Arkasını döndü ve ona baktığımı gördü. Yakaladı diyememem çünkü gizlice bakmıyordum hatta ona baktığımı görmesini bile istemiştim. 'Ne' dedi bana merak edermişçesine yalnızca omuzlarımı silkmekle yetindim ama sonradan ona sesimi duyurma ihtiyacı duydum. Normal konuşma tonunda. 'Bir şey yok' diyebildim güçsüzce. Odanın kapısını kapadı ve yatağın kenarına oturdu. Elleriyle dağınık saçlarını biraz daha birbirine doladı. İç sesim bir şey söyle diye yalvarıyordu. Ne diyebilirdim ki? Diyebileceğim en ani cümleyi dile getirdim. 'Eski seni, bizi özledim.'"

"Ne?" diye bağırdı Violet. "Sen ciddi misin?" Kafasını salladı Issy utanç içince.

"Aynen öyle söyledim. Yavaşça kafasını bana doğru döndürdü gözlerini  benimkilere kenetledi. O an kafamdan hemen bir senaryo yazmıştım bile. O da bana seni özledim diyordu. Yatağa tırmanıp, kollarını eskiden yaptığı gibi boynuma doluyordu ve yaşadıklarımızın geçmişte kaldığını  ve yepyeni, yıpranmamış, baskıdan yeni çıkmış taze kokulu bir sayfa açtığımızdan bahsediyordu. Adı üstünde bu benim tek kişilik senaryomdu. Onun ise bambaşka bir kurgusu vardı aklında. Derin bir nefes alıp saniyesinde verdi ve konuştu." Violet'in kalbi daha önce hiç bu kadar yüksek atmamıştı. Babası, mektubunda gitmek zorunda olduğunu yazmıştı. Eğer zorunda kalmak derken annesinin söyleceyeceği cevabı kastettiyse onu gerçekten tanımadığını anlayacaktı.

"'Ben seni bir türlü anlayamıyorum, gerçekten. Artık çok yoruldum. Uyumak istiyorum ve artık evli olmak istemiyorum. İyi geceler.' Aynen kelimesi kelimesine bunu dedi. Ertesi gün çekip gidebileceğini nerden bilebilirdim Violet?  Bu kadar çabuk pes edebileceğini."

Herkese merhabaa :) Hepinizden bu zayıf ve sıkıcı bölüm için özür dilerim. bir türlü kafamı toplayamadım ve bugüne yetişsin diye de biraz aceleye geldi sanırım. :( Gerçekten üzgünüm. Bir de bir şey söylemek istiyorum. Biricik arkadaşım @peetasmellark'ın Sophie Arden'in Hayatı adlı bir hikayesi var. Yanlış anlamayın reklam falan yapmıyorum veya o istediği için yalnızca gerçekten çok kaliteli bir hikaye ve herkesin en azından şöyle bir göz gezdirmesini isterim. :) Değerli yorumlarınız için teşekkür ederim <3 Zayn'in evden gitmesi ile ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum benimle paylaşırsanız sevinirim. Sizi çook seviyorum <3 Ve bu bölümü en büyük destekçilerimden bir tanesine ithaf ediyorum <3

More Than 5 Friends 2: The Search For ParadiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin