Selam. Yeni bölüm yazmayalı epey uzun zaman oldu üzgünüm. Umarım seversiniz. Koyduğum şarkıyla dinleyebilirsiniz. İyi okumalar (Bu arada hikeyeyi okuduktan sonra yorum kısmına koyduğum link Harry'nin kızı Chealsea'nin resmi. Resim buraya konulmuyor hani bakmak isterseniz diye ben yoruma koydum.)
Lily's POV
Lezzetli bir kahvaltıdan sonra deniz kenarına inmek üzere hazırlanmaya, odalarımıza çıktık. Logan ve Violet'in yaptığı bu davet hepimiz için iyi bir fırsat oldu gerçekten. Hem yıllardır görüşmediğimizden dolayı herkes özlemini giderirken, bir yandan da denizin, güneşin tadını çıkarıyorduk.
Neredeyse hazırlıklarımızı tamamlarken kapıda minik bir tıklatma duyar gibi oldum. Niall'a aşağıda buluşalım demiştim. Hiç dinlemiyor mu? Adımlarımı hızlandırdım ve Issy'ye kapıya bakıcağıma dair seslendim. Kapının kulbunu çevirmem ile gözlerimin fal taşı gibi açılması bir olmuştu.
İki çift birbirinin aynısı su yeşili gözleriyle Chelsea ve Meredith çevrelerine ışık saçarcasına gülümsüyorlardı.
"Mere, Chelsea aman tanrım nereden çıktınız böyle?"
"Beklenmiyorduk sanırım. Kocanın sana söylediğini ummuştum," bi adım geri gitti ve gülümsedi. "İyi bari bizde gidelim o zaman." Blöfleri bile fazla şirindi. Her zaman aramızda en iyi niyetli ve en sakin kişi olup, insanlara yardım etmek adına varını yoğunu ortaya koyardı. Tabi yalnızca sevdiği insanlara.. Öbür taraftan eğer gerçekten sevmediği, hoşlanmadığı biri olursa davranışları tamamen değişir ve tanınmaz bir hale bürünürdü.
Harry ile birbirleri için mükemmel bir uyum oluşturuyorlardı. Her ikisi de doğal, samimi ve sevgi doluydu. Her şeyden önemlisi onlar gerçekten aşıktı.
Harry karanlık çöken geceyi aydınlatan dolunaysa, Meredith sadece geceleri ortaya çıkan ve dolunaya karşı taparcasına guguklayan baykuştu.
Mere kakaolu, içi krema dolu bir Oreo'ysa , Harry de soğuk bir bardak süttü.
Kötü bir anda bile bunu etraflarına yansıtmamayı, daha sonra aralarında sorunsuzca çözmeyi kendilerine hedef edinmiş gibiydiler.
"Tabiki de geleceğinizi biliyordum. Liam söyledi ama bu kadar çabuk gelebileceğinizi düşünmemiştim." Kollarımı boynuna sararak sıkı sıkı sarıldım. Ayrıldığım da annesinin ve babasının bir karışımı olan Chealsea'ye göz gezdirdim. Gözlerine baktığım da sanki Harry'ye bakıyor gibiydim. Diğer bir yandan saçları da tıpkı Meredith gibi buğday sarısıydı. Cildi pürüzsüz, yüzündeki hatlar porselen bir bebeği andırıyordu. Babasından aldığı en önemli şey ise güldüğünde yanaklarının her iki tarafında da beliren gamzelerdi.En son 2 yıl önce görüşmüştük Bu kadar kısa bir zamanda fazlasıyla büyüyüp güzelleşmişti.
"Chealsea, hayatım. Harika görünüyorsun. Ne kadar da büyümüşsün!"
"Ah yapma Lily o kadar da olmadı görüşeli, ben hala aynıyım. Ayrıca sen daha genç kategorisine giriyorsun bu yüzden 'ne kadar büyümüşsün' polemiği yapmamalısın. Uyarıyım dedim." Kahkaha patlattım. "Çok konuşma da ihtiyar Lily'ye bir kucak ver." Meredith Amerikalıydı. Bu yüzden işi dolayısıyla orada yaşıyorlardı. Bu da, uzun mesafeden dolayı çok sık görüşememize neden oluyordu.
Hemen arkamızdan Issy çıkmıştı ve sevincini belirtmek için minik bir çığlık atmıştı. Herkes bir nevi Issy için burada toplanıyordu. Sonuçta kötü şeyler yaşıyordu ve dostu olarak onun yanı başında bulunmamız zorunluydu. Yinede aldığı bu kadar ilgi beni birazcık da olsa kıskandırıyordu. Aslında tam kıskandırma da diyemem. İmrenmek desek daha doğru olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than 5 Friends 2: The Search For Paradise
FanfictionZayn ve Isobelle.. Onlar birbirlerine ölesiye bağlanmışlardı. Hiç bitmemek, sona ermemek üzere. Kim bilebilirdi bu büyük,sevgi dolu ailenin hızla inişe geçip bir anda yok olabileceğine. Aslında onlar bile bilmiyordu. Birbirlerine karşı ne kadar öfke...