"Bir şeyler yapmalıyız." dedi Violet yüzüne bakmayan kardeşine doğru.
"Ben yuva yıkıcıyım. Bunu da diğerleri gibi mahvederim en iyisi sen ne yapacaksan yap." Arkasını dönmeye hazırlanırken Violet, Logan'ı kolundan sıkıca yakaladı. Onun yardımına gerçekten ihtiyacı vardı ve en son ihtiyaçları olan ise çocukça hareketler yapmasıydı. Bunun için hiçte iyi bir zaman değildi.
"Tamam. Sen haklıydın. Ben boşboğazlı, düşüncesiz ve acımasız biriyim." Acınası gözlerle kendini affettirmeye çalışıyordu.
"Evet, öylesin ama ne yazık ki zor bir durumdayız ve bir de biz küs kalarak annemi daha da üzemeyiz. Söylemeliyim ki bir daha asla bu dediğini unutmayacağım." Violet, söylediklerini hatırladıkça yerin bin kat dibine girmek istiyordu. Aklına gelen her şeyi söylemekten vazgeçmeliydi.
"Yani barıştık mı?" diye sordu Violet gözlerini kırpıştırarak.
"Evet." dedi net bir şekilde.
"Ne yapmalıyız?" dedi ardından.
"2 gün sonra yaz tatili başlıyor. Annemi tatile gitmek için ikna etmeliyiz. Ama nasıl?" Elini çenesine koydu Violet.
"Ama nasıl?" diye cevap verdi Logan.
Birkaç dakika geçtikten sonra Logan'ın aklına en parlak fikir gelmişti. Bu fikir onun yarım ağızla gülmesine neden olmuştu.
"Neden sırıtıyorsun? Buldun mu?"
"Bizimkileri arasak? Annemi ikna edeceklerine adım gibi eminim ben. Hem bizimle tatile çıkmak isteyeceklerdir. Annem çok sevinir."
"Sen bir dahisin. Bunu en başından düşünmeliydik. Yalnız çok uzun zaman oldu yaklaşık 1 yıl kadar. Geleceklerine emin misin?" diye sordu Violet.
Kendinden emin bir şekilde kafasını hızlı hızlı ileri geri doğru salladı.
"Evet eminim. Bize yardım edebilecek tek onlar kaldı. Onlar da edemezse işte o zaman fişi prizden çekmemiz gerekir."
"Hadi o zaman hala ne bekliyorsun? Arasana." Ellerini birbirine sürttü.
"İşim var. Arkadaşlarla çıkacağım birazdan. Akşam ararım." dedi umursamaz bir tavırla. Violet'in tek yaptığı yutkunmak ve ağzını açmadan durmak oldu. Logan haklıydı, o olmadan da yapabilirdi. Ona ihtiyacı yoktu.
"İyi." dedi yarı alıngan yarı kızgın bir tavırla. Bu kadar olaydan sonra bu umursamaz tavrına şaşıp kalıyordu açıkçası. Nasıl olan bitenden hiç etkilenmezdi? Onu kendi elleriyle boğası geliyordu bazı zamanlar. Daha fazla vaktin geçmesine dayanamazdı. Sehpanın üzerinde duran toz pembe kaplı cep telefonunu eline aldı ve rehberden sırayla ikisini de aradı. Seslerini duymak o kadar iyi gelmişti ki. Çok uzun zaman olmuştu. Zayn hiçbirine olanları anlatmamıştı. Bu yüzden görev ona kalmıştı ve ne var ne yoksa her şeyi ortaya dökmüştü. Daha da iyi olan ise ikisi de onlarla tatile gelmeyi büyük bir mutlulukla kabul etmişti. Violet hiç olmadığı kadar emindi bu sefer. Annesi, Zayn olmadan da hayatına devam edebilirdi, etmeliydi.
İçi rahatladıktan sonra annesi ile birlikte Amerikan mutfaklarında ki yüksek, demir bacaklı sedir ağacından yapılma masanın üzerinde kahvaltı ettiler. Annesinin yüzündeki gülümsemenin dozunu arttırmak için neler neler hazırlamıştı Violet. Hindistan usulü baharatlı, parmesan peynirli omletten, nutella ve şerbetli pancakelere kadar masada her şey bulunuyordu. Amacına da ulaşmış gibiydi bir nevi. Issy iştahlı bir şekilde omletini yerken, bir yandan da pancake'ini dürüm haline getirip ağzına sokuşturuyordu. Violet annesinin bu halini seyretmeye daldığından omleti olduğu gibi kalmıştı. Violet'in sinsi bakışlarını yakalayan Issy ise elindeki her şeyi yere bırakarak ellerini tutuklanmış gibi havaya kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than 5 Friends 2: The Search For Paradise
FanfictionZayn ve Isobelle.. Onlar birbirlerine ölesiye bağlanmışlardı. Hiç bitmemek, sona ermemek üzere. Kim bilebilirdi bu büyük,sevgi dolu ailenin hızla inişe geçip bir anda yok olabileceğine. Aslında onlar bile bilmiyordu. Birbirlerine karşı ne kadar öfke...