Herkese yeniden merhaba! Çook uzun bir zamandan sonra yeniden döndüm... Bu uzun aralar maalesef kurgu fikirlerimi köreltiyor o yüzden bu bölüm yüzünden benden nefret etmeyiin :( İlk bir giriş olduu :D Umarım herkes nerede kaldığımızı hatırlıyordur.. Sınavlarında bitmesi üzerine artık sık sık yeni bölüm ekliceem. İyi okumalaaar. Bu arada görselde ki Logan :D Ben bunu kendim için seçtim yani Logan ile ilgili bir şey yazarken bunu kullanıyorum ama eğer çok fazla sevemeyen olursa kaldırırım ama sizde görün istedim. Bölümlerle beraber diğer karakterlerinde resimlerini koyarım tabi koyabilrsem çükü bazen bir şeyler oluyor ve hata veriyor.
Herkese iyi okumalar. Yorumlarınız benim için önemliiii.
Parlak, göz kamaştıran güneş neredeyse canlanıp yeryüzüne inecekti. Etrafına yaydığı güneş ışıkları ben buradayım dercesine atmosferi yırtıp geçmeye çalışıyor, bir yandan da acımasızca gözleri kör ediyordu.
Yaklaşık 7 saat süren yolculuk en mutlu insanın bile sinirlerinin gerilmesine neden olurdu. Bu uzun mu uzun yolculuk nihayet bittiğinde hayatında hiç görmediği güzellikte bir yere adım atmıştı Violet. Rüyada gibiydi resmen.
İnsanın ciğerlerini daha aldığı ilk nefeste ferahlatan, bu küçük, üç tarafı da suyun en berrak rengiyle kaplı okyanusu ile çevriliydi. Okyanusun olmadığı diğer kısımda ise yeşilin her tonu bulunan, asırlık ormanlar bulunuyordu. Kalp şeklini andıran bu adanın içi ise ayakkabı kutularını andıran gökkuşağı renkleriyle bezeli yazlık evler ve otellerle doluydu.
Violet, Springelf adlı dünyalar tatlısı bu adadan şu ana kadar haberi dahi olmadığı için büyük bir pişmanlık duyuyordu. Oysa, neredeyse ailecek her yaz tatil için farklı farklı yerlere giderlerdi. Bu zamana kadar gözünün önündeki büyüleyici yeri görememişti.
Kalacakları oteli bulmak bulmak çok da zor olmamıştı çünkü neredeyse bütün oteller deniz kıyısında bulunuyordu. Ayrıca adada ki tek, en büyük ve ihtişamlı otel buydu. Otel, dış görünüşünden de anlaşıldığı gibi daha çok yeniydi. Dışında daha çok metalik renkler hakimdi. Pencerelerin pervazları ise süt beyazıydı. Genel olarak dört farklı, her biri yaklaşık 10 kattan oluşan yüksek ve geniş binalar toplamda dikdörtgen bir alan oluşturuyordu.
Otelin yüksek demir kapılarından geçtikten hemen sonra kapılarını, kırmızı- lacivertli üniforma giyen 4 adam açtı. Büyük bir çabuklukla valizlerini bulundukları yerlerden çıkararak içeri doğru götürdüler.
Violet dışarı çıktığı anda yüzüne bir tokat gibi çarpan nemi hissetti. Nem o kadar yoğundu ki kendi nefes alış verişini rahatlıkla duyabiliyordu. Bütün yılın stresini şimdiden atmaya başladığını hissedebiliyordu. Belli belirsiz gülümsedi. Burada, en sevdiği insanlarla birlikteydi. Derken birisinin eksik olduğu aklına geldi. Yine de üzülmeyecekti. Bunlar herkesin başına gelebilecek şeylerdi. Babası elbet geri gelecekti. Onlarsız hayatını devam ettirmesi olanaksızdı. Onlar babasını, babası da onları çok seviyordu. Sadece 3 ay diye geçirdi içinden. İşleri yoluna sokmak için geçirmemiz gereken 3 ay.
Yarı saydam, siyah açılır kapanır kapılardan geçtiklerinde oldukça ferah ve geniş bir lobiye girmişlerdi. Daha çok siyah ve beyaz renklerin hakim olduğu bu lobi tıpkı bir balo salonunu andırıyordu. Kenarları deriden yapılma tekli koltuklar ise modern bir hava katıyordu. İçerisi oldukça kalabalıktı. Odalarına girmek için kayıt yaptıranlar, çıkış yapmak için sırada bekleyenler fazlasıyla yoğundu. Violet bir an önce odalarına yerleşip kendini deniz kenarına atmak istiyordu. Okulda geçirdiği her dakika bunun hayalini kurmuştu.
"Siz burda bekleyin hanımlar," soluna dönerek Logan'a bir bakış attı. "Ve beyler.. Ben girişimizi yaptırıp geliyorum."
Liam dışında hepsi yorgun ve bitmiş bir halde deri koltuklara atladı. Yola çıkmadan önceki halleriyle şimdiki hallerinden eser kalmamıştı. Kulakları uğulduyordu, aynı zamanda sıcaktan yanaklarına ateş basmıştı.
Liam lobideki uzun kuyrukta yaklaşık 10-15 dakika kadar bekledikten sonra ellerini resepsiyon masasına dayadı. Karşısında daha 18 yaşına yeni girmiş olabileceğini düşündüğü saç uçlarının doğal mı yoksa yapılı mı olduğu anlaşılmayan, sarı bukleler dökülen ve saçları kuyruk sokumuna kadar uzanan bir genç kızdı. Kız oldukça alımlı ve güzeldi.
"River Palms Resort & Spa'ya hoşgeldiniz efendim," en yumuşak ses tonuyla ekledi. "Giriş mi yoksa çıkış mı olacak?"
"Giriş, lütfen," aynı nezaketle karşılık verdi Liam.
"Kaç kişi ve kaç oda?"
Eskisi gibi kalabalık olmalarının verdiği coşkuyla göğsünü kabarttı.
"8 kişiyiz. Toplamda üç oda istiyoruz," emin olmak için bir kez daha arkasını döndü ve çabucak bir hesaplama daha yaptı. "Evet üç oda. İki tanesi üç kişilik ve diğeri de iki kişilik.."
Genç kız parmaklarını hızlıca klavye de gezdirdikten hemen sonra sordu, "Herhangi bir rezarvasyon?"
Bu onu rahatsız ediyordu. Tam tamına 2-3 ayı dostunun bizzat kendi ayarladığı, ama şuan burada bile olmadığı fikri onu rahatsız ediyordu. Onu gerçekten özlemişti. Güldüğünde küçüklen gözlerini, yanaklarının iki kenarında da az çok belli olan gamzelerini, Issy'ye bakışlarını, hepsini çok özlüyordu.
"Şey..Bay...?" Kafasını salladı, dalmıştı.
"Payne. Liam Payne," genç kız kafasını salladı. "Herhangi bir rezarvasyonunuz var mıydı?"
'Zayn Malik' deyiverdi hemencecik. Tüyleri ürperdi sanki adını söyleyince bir anda biyerden çıkacak gibi.
Kısa bir işlemin ardından ucunda altın rengi, ağır metalden yapılma anahtarları parmaklarının arasına dolayarak sıcaktan bunalan grubunun yanına gitti.
"Evet millet, anahtarlar burada. Niall, Logan ve benim bir odada erkek erkeğe takılmasını daha mantıklı buldum," biraz fısıldayarak. "Biraz kafa dinlemek için anlarsınız ya." Lily yüksek bir kahkaha patlattı. Ardından Issy'nin koluna girerek: "Size ihtiyacımız yok. Biz de Issy ile 'takılırız'. Değil mi?" Issy evet anlamında kafa salladı ve kafasını Lily'nin omzuna koydu. Liam daha sonra diğer tarafa döndü. "Kızlar sizde üçünüz," anahtarı Violet'e fırlattı. Demirden yapılma ağır anahtarı havada yakalayan Violet büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Sanki anahtar kalbine çarpmıştı, nefesini kesmişti. Tatile bir çift ikiz kızın abuk subuk ergenliklerini çekmeye gelmemişti ve ilerki zamanlarda da hiç niyeti yoktu. Yinede her şeye rağmen herkes bu kadar mutluyken sorun çıkaran suratsız kız olmak istemiyordu. Ağzını açmadan zorlama bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Bu harika olacak," Sydney coşkuyla şakıdı. "Uzun zamandır görüşmüyorduk Vi, America ve benim anlatacak tonla şeyimiz var ve senin fikirlerin her zaman bize yön göstermiştir. Bu gerçekten harika olacak." yineledi. "Evet gerçekten çok heyecanlı," Violet valizine uzandı. "Ne dersiniz artık odalara çıkalım?" Herkes bu fikri uygun buldu ve odalara yerleşmek için iki taraftan giriş- çıkışlı asansörlere bindiler.
Hepsinin odası yanyanaydı. Bu, Violet için iyi sayılırdı içi sıkıldığı zamanlar Niall, Logan veya Liam'ın yanına gidebilirdi. O kadar kötü bir durumdaydı ki her kötü şeye olabildiğince olumlu bir çözüm bulmaya çabalıyordu. Herkes odasına girmek, eşyalarını yerleştirmek için odalara dağıldı. Bugün çok fazla bir plan yapmamışlardı. Herkes oldukça bitkin ve halsizdi. Bu tatile bir grup olarak gelmiş olabilirlerdi, tamam ama daima beraber olmak zorunda değillerdi öyle değil mi? Yani Violet her dışarı çıktığında ikizlerde onun peşinden gitmeyecekti. Değil mi?
Değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than 5 Friends 2: The Search For Paradise
FanfictionZayn ve Isobelle.. Onlar birbirlerine ölesiye bağlanmışlardı. Hiç bitmemek, sona ermemek üzere. Kim bilebilirdi bu büyük,sevgi dolu ailenin hızla inişe geçip bir anda yok olabileceğine. Aslında onlar bile bilmiyordu. Birbirlerine karşı ne kadar öfke...