9- Bicycle

87 13 2
                                    

Herkese selam! Yeni bölüm biraz geç geldi farkındayım. Konuyu ilerletememe gibi sıkıntılar yaşıyorum ve aklımda yeni bir fikir var. Eğer yeni bir kurgu bulursam bu hikayeyi bitirmeyi planlıyorum? Her neyse buna daha sonra geliriz. Bu bölümü sevgili dostum Defne'ye yazıyorum.. Bana fazlasıyla yardımı dokunuyor :) Bu arada görsel de gördüğünüz Violet. Sonunda onunla tanıştınız sdasfadf. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum. Koyduğum şarkıyla dilerseniz dinleyebilirsiniz. İyi okumalarr <3

Isobelle's POV

"Gitmesen lütfen?"

"Niye gitmiyim?"

Kafamı eğdim. Verecek bir cevabım yoktu.

"Seni özlüyorum."

"Saçma sapan nedenlerden kavga çıkartırken böyle demiyordun."

"Zayn, oyun mu oynuyorsun benimle? Sen neden bahsediyorsun? Biz evliyiz, çocuklarımız var. Nasıl hiçbir şey olmuyormuş gibi çekip gidebilirsin. Bu hiçbir şeyi yoluna koymayacak. Beni, bizi, ailemizi bitiriyorsun."

Yalvarırcasına göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Yüzüme bile bakmadan: "Belki de bir yerden başlamalıyız," dedi. "Bu olanlar her neyse bu çatı altında daha fazla yürümeyecek. Sende bunun farkındasın Isobelle." bir adım daha geri çekildi.

Gözlerimi onunkilere kenetledim fakat o bir saniye bile bana bakmamayı sürdürüyordu. Sinir katsayım git gide çoğaldı. Bunca yılımızı geçirdik ve bana bakmaya tenezzül bile etmiyordu. Gözlerimi yumdum ve büyük bir hamleyle kimisi kurumuş kimisi hala göz pınarlarımdan dökülen yaşları sildim. Ayağa kalktım.

"Bana bak Zayn.."

Bakmadı.

"Sana bana bak diyorum." Avazım çıktığı kadar bağırdım. Tırnaklarımı ellerime o kadar çok bastırıyordum ki avuçlarımın arasından yavaş yavaş kırmızı rengi belirmeye başlamıştı. Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki beynim her an şişip patlayacak gibiydi. Ben bu durumdayken o hala kafası eğik bir şekilde baş parmaklarını birbirine sürtüyordu.

"Lanet olsun." ağzımdan küçük çaplı bir çığlık çıktı.

Ben bağırdığım her saniye o bir adım daha geri gitmeye başlamıştı.

Ardından sustum ve yanına gitmek için bir adım attım, o bir adım uzaklaştı.

Bir adım daha attım, o yine uzaklaştı. Kulaklarım uğulduyor, kalbim yerinden çıkacakmışcasına atıyordu.

En sonunda dayanamadım ve çıplak ayaklarımı yere sürüye sürüye koşmaya başladım. Ben hızımı aldıkça aramızdaki mesafe biraz daha açıldı. Sert bir poyraz etrafımı görmemi güçleştirdi ama ben yinede koşmayı sürdürdüm. Bundan bu kadar çabuk kaçmasına izin vermeyecektim. O gidemezdi.

O benimdi. Benim en yakın arkadaşım, benim sevgilim, benim bir parçamdı. O olmazsa benim olmam çok saçma olurdu.

Zaman geçtikçe onu görmem zorlaştı. Kömür karası saçları artık ışık altında parlamaz oldu. Ela gözleri çevresini aydınlatmaz hale geldi. Tığ kadar ince kol ve bacakları onu görünmez bir hale getirdi.

O, gitmişti.

Çalan kapı sesi sanki kalbimden gelmiş gibi yattığım yerden fırladım. Ne olduğunu anlamam yaklaşık 2 dakika sürmüştü ve bu sırada hala ısrarlı bir şekilde çalınan kapı sabrımı tüketiyordu.

Yanaklarım sırılsıklam, kupkuru, soyulmuş dudaklarımdan gelen kan tadı her şeyi açıklıyordu.

Bir kabusu.

More Than 5 Friends 2: The Search For ParadiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin