Logan, eline küçük sehpanın üzerinde duran sarı zarfı aldı. Arkasını çevirdi.
Violet ve Logan'a.
Yavaşca açtı zarfı ve içindeki kâğıdı serbest bıraktı. Birçok kez katlanmış olan pürüzsüz, beyaz kâğıdı özenle tek tek açtı ve daha iyi okuyabilmek için sırtını güneşin geldiği tarafa çevirdi.
Babası yazmıştı mektubu. Daha ilk harfinden anlamıştı. Bitanelerim diye başlamıştı ve Logan babasının B'lerini çok iyi tanıyordu. Bütün B'lerinin ucu yukarı doğru kuyruklu bir biçimde olurdu.
Okudu.
Her satırı, her cümleyi her paragrafı en ince ayrıntısına kadar okudu. Mektup başlı başına onları nasıl terk ettiğini yazıyordu. Yine de ona hiçbir şekilde kızmaya hakkı yoktu. Olayların böyle gelişmesine Logan neden olmuştu. Babası onun yüzünden bir daha asla bu eve gelmeyecekti. Bir an duraksadı. Nefes alması zorlaştı ve kendini sedir ağacından yapılma koyu parkelerin üzerinde otururken buldu. İçine yüklü bir suçluluk duygusu doldu. Ben ne halt yedim diye geçirdi içinden. Ciğerlerine biraz oksijen girmesi gerektiğine karar verdi ve tavandan yere kadar uzanan beyaz çerçeveli, balkona doğru açılan kapıları ardına kadar açtı. Balkona doğru bir adım attı, gözlerini yumdu ve nefes aldı. Olabildiğince derin bir nefes aldı. Aniden annesinin ona seslendiğini duydu. Gözlerini panikle açtı ve sessizce bir küfür salladı. Issy'nin daha hiçbir şeyden haberi yoktu. Belki de, belki de Zayn'nin gittiğini duyunca sevinicekti. Ya da sadece kendini avutuyordu bu düşünceyle.
"Deminden beri sana sesleniyorum. Neden duymamazlıktan geliyorsun beni?" Sesi yüksek ama bir o kadar da sakindi. Logan yüzünü annesine döndü. Alt dudağı istemsizce titriyordu, engel olamıyordu kendine. Issy'de anlamıştı bir şeyler olduğunu. Yüzü birden kasıldı.
"Ne oldu?" Yalnızca kafasını sallamakla yetinen Logan, konuşmak istemiyordu. Her şeyi mahvetmişti. Daha doğrusu mahvolan her şeyin içine biraz daha biber ekmişti.
"Logan ne oldu diyorum?" Annesine doğru ağır ağır adımlar atarken elindeki mektup, terden ve baskıdan iyice buruş buruş ve nemli bir hale gelmişti. Birkaç adımda annesinin hemen önüne gelivermişti. Kafasını kaldırdı ve son gücüyle sıkmakta olduğu mektubu zarfıyla birlikte ona uzattı.
"Bu ne?" Soru soran gözlerle, bir cevap almak için oğluna baktı.
"Aç." Diyebildi yalnızca.Gözleri, satırları teker teker takip etti. Parmaklarını birbirine dolayan Logan ise gözlerini bir an olsun annesinin yüzünden başka bir tarafa kaydırmadı. Mektubu okumayı bitirdikten sonra ağlamaya benzer bir kaç ses çıkıverdi solmuş dudaklarından.
"Gitti mi? Yani.. Gitti mi?" Evet anlamında kafasını salladı oğlu.
"Onu gördün mü? Yani giderken. Bavulu, bavulunu aldı mı? Hangi kıyafetlerini aldı?" Bir hıçkırık iki hıçkırık derken kendini kaybetti. Hüngür hüngür ağlamasına rağmen Zayn'nin evden gitmesi daha önemliydi onun için. "Hava soğuk kalın bir şeyler aldı mı? Konuşsana Logan! Söyle bana!" Sesinin şiddeti yüzünden gözlerini kıstı ve yine tek kelime edemedi zavallı Logan. Kontrolden çıkan annesi hıçkırıklarının arkasından oğlunun kollarını yakaladı ve kendi yüzüne, yaşlı gözlerine bakması için onu zorladı.
"Lütfen bana cevap ver." Sakinleşmişti. Oğlunun saçlarını bir bir okşadı.
"Anne, sen iyi misin?" Violet korku dolu gözlerle onların yanına geldi.
"Bir şey yok bebeğim. Bir şey yok." Violet biliyordu ki çok şey olmuştu. Kollarını annesine uzattı ve kendine çekti, hiç bırakmamak üzere. Isobelle iki saniye de bir hıçkırıkları yüzünden yerinden sıçrarken Violet dudaklarını kardeşine doğru yavaşca hareket ettirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than 5 Friends 2: The Search For Paradise
FanficZayn ve Isobelle.. Onlar birbirlerine ölesiye bağlanmışlardı. Hiç bitmemek, sona ermemek üzere. Kim bilebilirdi bu büyük,sevgi dolu ailenin hızla inişe geçip bir anda yok olabileceğine. Aslında onlar bile bilmiyordu. Birbirlerine karşı ne kadar öfke...