Hey!! Kurgu yavaş mı ilerliyor sizce? :D Ne yaptığımdan hiçbir fikrim yok sanırım.. Eğer böyleyse lütfen söyleyin ki bende biraz hızlanıyım kurgu da. Görsel de gördüğünüz kız Chloe.. Yani yeni bir karakter. Bilmiyorum bu bana tam aklımdaki 'Chloe'yi' çizdi. Yorumlarınız çok değerli iyi okumalar <3
Violet's POV
Bütün gece süren o sahte kıkırdamalar, dedikodular tek kişilik koltukta yamuk yumuk uyumama neden olmuştu. O iki sürüngenden birisi de gelip yatağıma yatmamı söylememişti. Bu yüzden sabaha vücudum ikiye katlanmış bir şekilde uyandım ve duyduğum acı tarif edilemezdi. Ciddi bir şekilde boyunumu bir milim sağa sola çeviremiyordum. Pek bir işe yaramayacağını düşünsem de dışarı da biraz sabah yürüyüşü yapmanın zararı olmayacağında karar kıldım. İkisini uyandırmamak uğruna üstümü bile kapının önünde giymiştim. Peşimden gelmelerini asla istemiyordum. Saatimi kontrol ettim, 7.50'ydi. Daha kahvaltı saati bile başlamamıştı. Lanet olası vücudum okul düzeninden bir türlü kurtulamıyordu. Her açıdan okulla bir bağlantı kurmuştum.
Resepsiyondaki, benden çokta büyük görünmeyen kız gözleri kısılarak sıcacık bir gülümseme göndermişti. Açıkçası merak ediyordum neden tam okulların tatil olduğu zamanda istediğini yapmaktansa sabah akşam buradaydı. Belki de zorundaydı. Sonuçta kimse böyle bir şey yapmak istemezdi. Belki bi ara yanına uğrayıp tanışabilirdim. Herkes Samerica ikilisinden iyidir. Evet, onlara böyle diyorum. Söylemesi basit ve zaten birbirlerine bu kadar benzerlerken kimin kim olduğu anlaşılmıyor.
Güneş doğalı daha yarım saat olmasına rağmen hava yinede 25 dereceye yakın sayılırdı. Bu da öğlen ya denizin içinden çıkmayacağım ya da şemsiyenin altında limonata içmeden durmayacağımın bir göstergesiydi. Dün arabayla geçtiğimiz yüksek, siyah demirli kapılardan geçmek üzereydim ki dikkatimi bir şey çekti. Otelin hemen çıkış kapısının yanında çeşit çeşit renge sahip küçüklü büyüklü, tekli ikili bisikletler dizilmişti. İşte o andan sonra yürüyüş yapma fikri tamamen aklımdan çıkıp kanatlanarak gökyüzüne ulaşmıştı. Bisikletlerin yanına geldiğimde bağlı oldukları kilitin içine 20 cent atarak onları dilediğimiz gibi kullanabilceğimi gördüm ve hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Çünkü genellikle bu tip otellerde kendimi satsam otelin artı para ödenen aktivelerini karşılayamazdım. Elimi cebime daldırıp parayı çıkarttım ve nane yeşilini andıran demirleri incecik, önünde beyaz hasırdan yapılma sepetli bir bisikleti seçtim.
Pedallar ayağıma tam oturup, ben direksiyonun kontrolünü tam sağladığımda hızımı oldukça arttırmıştım. Otelden çıkıp şehir merkezini biraz turlamaya karar verdim. Hızımı arttırdıkça yanından geçtiğim yüzyıllık çınar ağaçları adeta bir hayal ürünü gibi görünüyordu. Rüzgar nemli ve keskin nefesiyle yüzüme üflemekle kalmayıp aynı zamanda sevgi gösterircesine tenimi okşuyordu. Ana yolun boş olmasını fırsat bilerek tam ortasına geçerek asfalt üzerinde pedal çevirmeye devam ettim. Bir süre sonra oturduğum yerden kendimi kaldırdım ve havada, yarı sekerek sürmeye devam ettim. Tıpkı ata binmeyi andırmıştı bana.
Babam, Logan ve ben sürekli at binmeye şehir dışındaki çiftlik evine gider ve bütün günümüzü atların bakımını yaparak geçirirdik. İlk ata binmeyi babam öğretmişti. O kadar net hatırlıyordum ki o anı. Daima ilk yaşanan anlar aklımızda kalmaz mı zaten? Yapıldıkça, tekrar tekrar yaşandıkça monotonlaşır ve biz fark etmeden önemini yitirmeye başlar. Hiçbir zaman babamın çekip gideceğini düşünmemiştim. Bu yüzden onunla olduğum anları çok sıradan geçirmiştim. Hatta bazı zamanlar neden onun yanında olduğumu sorgular, arkadaşlarımla çok daha iyi vakit geçirebileceğimi de düşünmüştüm. Defalarca.
Ben yine kendimi karanlığın içine çekmeye başladığım sırada yerime oturup ilk önce viteslerden bir bir parmaklarımı, daha sonra ise ellerimi direksiyondan çekmiştim. Ellerim hızın verdiği basınçla her ne kadar titriyor sallanıyor olsada ben ikisini de iki yanıma açarak dengemi sağlamıştım. Özgürlük budur heralde diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than 5 Friends 2: The Search For Paradise
FanfictionZayn ve Isobelle.. Onlar birbirlerine ölesiye bağlanmışlardı. Hiç bitmemek, sona ermemek üzere. Kim bilebilirdi bu büyük,sevgi dolu ailenin hızla inişe geçip bir anda yok olabileceğine. Aslında onlar bile bilmiyordu. Birbirlerine karşı ne kadar öfke...