Sale Moreyna
Farklı yansımalar eşliğinde akan gri nehir, akşam alacasında uçan balıklarını ortaya çıkarmıştı. Her bir balık seri hareketlerle çırptığı kanadından sim benzeri boyalar döküyordu. Işıldayan nehir sıra evlerin önünde süzülen bir aydınlatmaya dönmüştü adeta. Rüzgârın manevrasıyla yüzüne sıçrayan birkaç sime, Ekin gözlerini kırpıştırarak tepki verdi. Yiğit yanlarından ayrılmadan önce ufak bir işi olduğunu belirtmişti. Yüzünde hınzır bir ifade vardı.
Ekin'e tahsis edilen ev küçük, müstakil bir yapıydı. Kulübeyi andırıyordu ve kapısında kabartmalı harflerle Ekin'in adı yazılıydı. Bizim alfabemizi kullanıyorlar, diye düşündü Ekin bunu tuhaf bularak. Sonra diğer kapılara göz attı. Farklı şekillerin kombinasyonları vardı kapılarda. Belki de birden fazla alfabe kullanıyorlardı ve yine belki, bu isim olayı kilit sisteminin bir benzeriydi. Ekin ot ve sazlıkla çevrili verandaya adım attı; kurbağalar evin altındaki boşluktan vıraklamıştı.
Girişe tebeşirle yapılmış izlenimi uyandıran iki ayak izi çizilmişti. Ekin hiç düşünmeden ayaklarını bu şekillerin içine yerleştirdi; zihnindeki minik ses bunu yapmasını öğütlemişti. Hemen ardından kulpu olmayan kapı yana sürüklenerek gözden kayboldu; yarı karanlık holden yayılan çançiçeği kokuları yüzünü yaladı. Zihni berraklaşır ve düşünceleri hiçliğe karışırken dingin bir tavırla Öykü'ye yöneldi. "Geliyor musun?"
Toza ve kire bulanmış yüzücü kıyafeti içinde perişan görünen Öykü Ekin'e beklemesini işaret etti; her daim düzgün görünen saçı şimdi dağınık ve kabarmış dalgalardan ibaretti. "Üzerimi değiştirmek istiyorum. Belki öncesinde sıcak bir duş alırım, sana da tavsiye ederim." Bir yandan da kıyafetinde oluşan deliği parmağıyla genişletiyordu. Bu onun için ufak bir ritüeldi; giymekten nefret ettiği ama aynı zamanda da giymek zorunda olduğu kıyafetleri çıkartırken hep parçalara ayırırdı. Nefret ettiğin şeyi yok et, prensibi derdi buna.
"Sanırım duş en iyi seçenek gibi görünüyor." Yalnız kalan Ekin bir süre holde dikildi, içerisi loştu. Sonra kontrolcü bir tavırla birkaç adım attı. Duvarlara asılı geniş ayalı yapraklar üzerinde miskince uyuklayan ateş böcekleri vardı; Ekin'i gören böcekler parlaklıklarını en üst ayara çıkardı; ahşap yüzeyler üzerinde iri gölgeleri oluşmuştu.
Ahşap evin açık bir yerleşim planı vardı. Holün hemen ardında başlayan salon mutfakla birleşerek oda ve banyoyu kesen duvara kadar ilerliyordu. Mutfakla salonu bölen tek şeyse geniş bir ada tezgahtı. Sert ağaç liflerinden örülen açık raflara yeşil ve taç yapraklardan yapılmış tabak ve bardaklar dizilmişti. Tezgâhın köşesine yerleştirilen içi oyulmuş ağaç kütüğüne yine tahtalardan oyulma kaşık ve keskin otların sertleştirilmesinden elde edilen çatal ve bıçaklar konulmuştu. Tüm mutfak doğadan üretilmişti sanki.
Oturma alanıysa daha normal görünüyordu ve kesinlikle rahat döşenmişti. Bulutu andıran fazlaca kabarık geniş bir kanepe ve hemen önünde, yansımalar dışında fark edilmeyen tamamen camdan yapılma bir sehpa vardı. Sonbaharda dökülmüş gibi duran turuncu bir yaprak halı olarak ortaya konmuştu, normal boyutlarının birkaç kat üstündeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018
Фэнтези~ Wattys2018 Dünya Kuranlar Kategorisinde Kazanan ~ ° ° Gerçekle büyünün raksı başlıyor. Sivri şapkalarla buluşan kulaklar, küçük bir kız çocuğunun hayalperest sözleriyle çınlarken rüyalar peş peşe gelmeye başlar...