Ayaltı rünü ya da halk dilindeki adıyla rüya büyüsü, ruhu seyahate çıkaran bir taşıt işlevi görüyordu. Büzülen hücreler yoktu, insanın karnında bir şeyler hop etmiyordu ama bazen zalim bir kıvraklıkla acı veriyordu. Bilinçli bir bedensel hissizlik yaşadığın bu efsunda, mekânın farkında olur ve konuşmalarını kaydetmiş gibi hatırlarken kapalı gözlerin karanlıktan tekrar çıktığı anda manzaran, uyku öncesi izlediğin alçıpan tavan olurdu. Ruhun, görevini benimseyen bir elçi gibi seni temsil ederken bedenen yaşadığın eksikliği kapatmak için tüm kozlarını kullanırdı. Bu, görülen rüyalar için muazzam bir şeydi ancak işin ucunda bir de gerçek dünya vardı ki; oraya döndüğünde etten yapılma şekilli kütle, insana oldukça eksik geliyordu.
Ekin'in odasını gördüğü andan itibaren hissettiği eksiklik, bedeninin yeterince hızlı olmamasıydı; kendisini olduğundan daha hantal hissediyordu. Yavaşlığına söylenerek yatağında doğruldu ve ansızın kürek kemiğine saplanan ağrıyla iki büklüm hale geldi; acı rüyadakinden çok daha şiddetliydi. Ründe çatladığını düşündüğü kemiğinin kırılma düşüncesi bir an zihnini yokladı, yumruk haline getirdiği ellerini iyice sıktı. Fazla uzun olmayan tırnakları etini deliyordu, kesik nefesler eşliğinde ahşap komodinin çekmecesine uzandı. Üst üste istiflenmiş malzemeleri karıştırıp arka tarafa sinmiş olan ilaç kutusunu dışarı çıkardı. Geceden beri dokunulmamış bardaktan bir yudum su alıp ağrı kesiciyi tek seferde içti, dişlerini birbirine bastırarak ilacın etki etmesini beklemeye başladı.
Dakikalar sonra tedirgin bir tavırla omzunu yukarı kaldırdı ve yaşadığı rahatlama anıyla derin bir nefes aldı. Kolunu rahatça oynatabiliyordu ve artık sızısı da o kadar şiddetli değildi. Kırık kemik düşüncesini başından savarak bronz varak işlemeli boy aynasının karşısına geçti ve gördüğü şeyle eli hızla yanağına gitti. Sağ yanağı, pütürlü duvara sertçe sürtmüş gibi yara ve kesiklerle bezeliydi; bazı kısımdaki deriler soyulmuştu ve kanayan yerlerdeki kan çoktan pıhtılaşmıştı. Bir saat önce oluşmuş bir yara gibi görünüyordu.
Yanağının görüntüsünden sonra korkarak üstündeki tişörtün sağ tarafını omzundan aşağı sıyırdı. İncir büyüklüğünde bir morluk derisinin üstüne yapışmış gibiydi; iç kısım oldukça koyuydu, morluk dış kısımlara doğru yeşil ve sarıya bürünüyordu. Ezilmenin olduğu bölgenin çevresi kızarıklıkla sarılmıştı. Parmaklarıyla yarayı dikkatlice yokladı, sızı çok hafifti; baskıyı arttırdığında sızı artıp ağrıya dönüşüyordu. Ekin rüyada yaşadığı düşme halinin etkileriyle gerçek hayatta karşılaştığı için dehşete düşmüştü. Aramir'in dediklerini hatırladığında Gorgi'nin kesik kulaklı hali gözünün önüne geldi. Yaşadığı şeyler eğer gerçekse, Gorgi şu an ölmek üzereydi.
Duvardaki saate göz attı, altıyı biraz geçiyordu; dudaklarını kemirerek hızlı bir karar aldı. Saatin sekize ya da dokuza gelmesini beklemeyecekti; harcadığı her saniye Ekin'i korkutan şeylerin gerçekleşeceği anlamına geliyordu.
Yiğit'ten aldığı telefon numarasına sahil tarafına geçeceğine dair bir mesaj attı. Bacaklarını bir bant gibi saran siyah pantolonunu çekiştirerek giydi ve dolapta eline geçen ilk salaş kazağı üzerine geçirdi. Saçlarını havalandırarak parke zeminde kayarak koşmaya başladı, misafir banyosunun canavar gizleme köşesi bu saatte her zamankinden de karanlık görünüyordu.
Yanına alacağı tek eşya olan montuna uzanabilmek için antreye adım attı ve bastığı yumuşak şey çığlık atarken ters dönen ayağının etkisiyle göğsü karo zeminle buluştu. Düşme nefesini kesmişti, ağzını vakumlu balıklar gibi açıp görünmez bir bariyer tarafından engellenen havayı derince soludu.
"Ah, karnım!" Öykü'nün yarı kapalı gözleriyle açtığı ışık, yerde kıvranan Efe'yi ortaya çıkarmıştı. Genç adamın kabaran saçları denizdeki yosunlar gibi zeminde savrulurken karnına dolanmış kolları da bir ahtapotu andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018
Fantasía~ Wattys2018 Dünya Kuranlar Kategorisinde Kazanan ~ ° ° Gerçekle büyünün raksı başlıyor. Sivri şapkalarla buluşan kulaklar, küçük bir kız çocuğunun hayalperest sözleriyle çınlarken rüyalar peş peşe gelmeye başlar...