İnsan haklarının en önemli maddelerinden olan ve genellikle "ırz" kavramıyla ifade edilen kişinin haysiyet, şeref ve onurunun çok ciddi bir şekilde Kur'an ve Sünnette, korunma altına alındığını görüyoruz. İslam dini, iman, ahlak ve beden yönünden sağlıklı bir toplumun meydana gelebilmesi için, biz insanoğlunun bir takım değerlerini muhafaza altına almış ve bu değerlere zarar verecek her şeyi bizim için yasaklamış ve haram kılmıştır. İslam dininde korunması ve muhafaza edilmesi zorunlu olan beş ana esas vardır. Bunlar sırasıyla:
1- DİN Emniyeti.
2- CAN Emniyeti.
3- IRZ Emniyeti.
4- AKIL Emniyeti.
5- MAL Emniyeti.İslam şeriatında bu beş esasa zarar verecek her şey haram kılınmıştır. Örneğin, adam öldürmek veya haksız yere bir cana kıymak haramdır; sebebi ise can emniyetinin ihlalidir. İçki haramdır; sebebi ise akıl emniyetini ortadan kaldırmasıdır. Hırsızlık haramdır; nedeni ise mal emniyetine zarar vermesidir. İşte gıybette tıpkı bu sayılanlar gibi haramdır. Sebebi ise insanın "ırz" kavramıyla ifade edilen haysiyet, şeref ve onur hürmetinin ihlalidir. Bilinmelidir ki, Allah'a iman etmiş bir kulun saygınlığı Allah katında Kâbe'nin saygınlığından daha üstündür. Bunu nereden mi anlıyoruz? Çünkü Efendimiz (sav) Mekke'den çıkmaya mecbur bırakıldığında tam ayrılacağı sırada bir tepeye çıkmış ve tekrar Kâbe'ye bakarak hüzünlü bir halde şu cümleleri söylemişti: "Merhaba sana ey Kâbe! Sen ne yücesin, dokunulmazlığın ne de yüce! Ama iman etmiş bir kulun Allah katındaki dokunulmazlığı, hürmeti seninkinden daha yücedir. Allah senin hakkında bir şeyi haram kılmışken, mümin hakkında üç şeyi haram kılmıştır: Onun kanını, malını ve hakkında su-i zan beslenilmesini."
Bu hadisten anlaşılan odur ki, Allah'a iman etmiş bir kulun saygınlığı Kâbe'nin saygınlığından daha üstündür. Kâbe'ye yapılan bir saygısızlık nasıl ki Allah katında büyük bir günahsa, aynı şekilde bir müminin şeref ve haysiyetine yapılan saygısızlıkta Allah katında günahtır. Allah (cc), nasıl ki Kâbe'sine hürmetsizlik edenleri cezalandıracaksa, aynı şekilde iman eden kullarına haksız yere eziyet edenleri ve zulmen onları lekelemeye çalışanları da cezalandıracaktır. Bir kimseyi kendisinin bulunmadığı bir ortam da gerek şahsıyla ilgili olarak; bedenî, ahlâkî ve manevî kusurlarından söz edilmesi, gerekse çocukları, eşi ve diğer yakınlarının kusurlarının anlatılması gıybet sayılmıştır. Çünkü bu onun haysiyet ve şerefini ihlal etmekte, insanlar arasındaki konumuna zarar vermektedir.
Mensubu olmakla şeref duyduğumuz bu İslam dini, o kadar büyük ve o kadar mükemmel bir din ki, bizim bulunmadığımız ortamda da bizim hakkımız da konuşturmayıp, kişiliğimizi koruma altına alıyor. İnsan güzel ahlak ile "ala-i illiyyune" makamların en yükseğine çıktığı gibi, kötü ahlak ile de "esfele safiline" düşer. İnsanı aşağıların aşağısına düşüren ahlaksızlıklardan birisi de gıybet etmektir...
İslam Dininde Gıybet
Gıybet, "bir Müslümanı kendisinde bulunan bir hatadan dolayı, bulunmadığı bir ortamda hoşlanmayacağı şekilde, kınamak ve eleştirmektir" dedik. Gıybette yalan ve iftira yoktur. Gıybette söylenen söz doğrudur. Ama söylenen sözle Müslüman gıyaben kınanmıştır. Burada haram olan, yalan söylemek değil, Müslümanı gıyaben kınamaktır, yasaklanan şey de budur. Eğer söylenen söz yalan ise bu gıybet değil, iftira olur. Demek oluyor ki, bir Müslüman'ın gıyabında sadece iyilikleri, güzellikleri, iyi davranışları ve iyi sıfatları konuşulacak.Kötü yanları, kötü sıfatları, günahları, hataları, ister yapmış olsun, ister yapmamış olsun, ister zan olsun, ister iftira olsun konuşulmayacaktır. Çünkü günahtır, haramdır, kul hakkıdır! İslam'ın emirlerinin hayattan uzaklaştırıldığı ve ahlakî değerlerimizin ayaklar altına alındığı günümüzde Müslümanın boğuşmak zorunda kaldığı birçok manevi hastalık var. Bu hastalıkların başında dedikodu yani "gıybet" gelmekte. Eğer bu hastalık tedavi edilmezse, İslam'dan uzak insanlar arasında problemler meydana getirdiği gibi, Müslümanlar arasında da çok ciddi problemler meydana getireceğinden en kısa yoldan tedavi edilmelidir. Aksi halde bu çirkin fiil biz Müslümanların arasına ayrılık fitnesi sokmaya ve gücümüzü kırmaya devam edecektir. Gıybet, Allah ve Rasülünün bütün nasihatlarına rağmen, önemsemediğimiz, basite aldığımız, alim olsun cahil olsun, hemen hemen her Müslümanın çok rahatlıkla yakalanabildiği sinsi bir hastalık, bir kişilik ve karakter sorunudur. Ebu Hureyre (ra)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) ashabına:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇTIĞIMIZ GERÇEKLER
SonstigesKendine bir ders çıkartmak isteyenler güzel dinimizin güzelliklerini öğrenmek isteyenler doğru yerdesiniz.