Duâ mü'minin atom kadar tesirli bir silâhıdır. Nasıl insan silâhla kendisinde bir kuvvet hissediyorsa, duâ ile de insan kedisinde bir manevî dayanak bulmuş ve ona güvenmiş oluyor. Duâ yapıp yatmak yoktur. Duâ ile beraber hareket etmek ve gereken saldırıyı yapmak şarttır. Peygamberimiz harbe gideceği zaman, önce duâ der, arkadan zırhını giyer ve hemen harb meydanına giderdi. Arslan gibi düşman karşısında ceng ederdi. "Ben duâ yaptım, artık bekleyeyim, hücum etmeyeyim." demezdi. Çünkü herşeyi duâ ile beklemek, hareket etmemek haksızlıktır. İslâm bize duâ ile birlikte hareketinizi de gösteriniz, diyor. Ekini ekmeden mahsul beklemek, evlenmeden evlâd beklemek ne ise, yalnız duâ yapıp icabına bakmamak da öyledir.
İşte duâ yukarıda anlatılan şartlar muvacehesinde yapılırsa geçerlidir. Yoksa kurülcuruya bize manevî silâh olmuş olmuyor. Herşeyi olduğu gibi anlamamız lâzım geliyor. Aksi halde şifa beklerken, hastalık kaparız.
Cenab-ı Hak hadis-i kudsîsinde buyuruyor: Bana dua etmeyen kişiye gadap ederim (azarlarım). "<2>
Cenab-ı Hak kendisine duâ etmeyenin azarlanacağını bildiriyor. Zira duâ etmeyen kimse kibrini ve gururunu sürdürmek istiyor. Allah ise kibredenleri sevmiyor. İnsan her zaman için muhtaçtır. Yaratana sığınmak mecburiyetindedir. Hz. Allah, kul isterse vereceğini vaad ediyor. İnsanlar çok zaman yaptıkları vaadden vazgeçiyor. Hal böyle iken, yine insanlar insanlardan ihtiyaçlarını temin ediyor. Hiç sözünden dönmeyen Allah'tan istemek esastır, çünkü O'nun vereceği ölçüsüz ve sitemsizdir.
Duâ kulluğun can damarıdır.'^
Duâ, cidden bütün ibadetlerimizin özüdür. İnsan ancak duâ ile yaptıkları ibadetleri kabul ettirebilir ve yine duâ sayesinde yapmış olduğu günahlarını bağışlatabilir. Bu bakımdan duâ bütün emellerin hulâsasıdır. Buna sık bir süzgeç te diyebiliriz. Nasıl sütün temiz kısmını süt süzgeçleri ayıklıyorsa, amellerimizin temizini de ancak duâ süzgeçimizle ayıklayabileceğiz. Duâ dudakla değil, gönül ile ve ihlâsla yapılmalıdır. Arzu edilen noktaya ancak o zaman varılabilir.
Muhakkak ki duâ, gelen ve gelmeyen belâlara fayda verir. Ey Allah'ın kulları, sizler duâya devam edin. '
Yapılan duâlar gelecek olan belâlara karşı bir duvar mesabesindedir. Cenab-ı Hak kullarına terbiye için veya günahlarını dökmek için belâ ve musibetlerden onları korur. Çünkü Peygamberimiz böyle haber vermiştir. Yukarıdaki hadis-i şerifi bunun canlı bir işaretidir. Nasıl ki hızlı akan suyu dıırr durmak için önüne bir duvar yapılıyor ve akan suyu o duvar durduruyorsa, gelen ve gelmeyen belaları da duâlarımız inşallah önleyecektir. Ancak sağlam imanla ve kuvvetli itikatla duâ etmek gerekir.
Kazayı ancak duâ önler ve ömrü yalnız iyilik uzatır.
İslâm inançlarına göre kaza, ezelde takdir buyurduğu şeylerin Allah tarafından yaratılmasıdır. Kader, ilim ve irade sıfatına, kaza ise halk etmek sıfatına aittir. Alah kullarına irade vermiştir. İyilik ve kötülük kendi isteği ile meydana gelmektedir. İki çeşit kaza vardır; bunların izahları ilm-i kelâmda yapılmıştır. Duâ ile gelen kazalar önlenebilir, bunu Peygamberimiz haber vermiştir. Nasıl kirleri sabun temizlerse, gelecek olan belâları da duâ öylece temizler. Onun için duâ böyle en önemli hadiseler için büyük bir siper sayılmaktadır.
Sizden biriniz duâ ettiği zaman, yapmış olduğu duasına âmin desin.
Bir insan ev.velâ yapmış olduğu duâya inanmalı ve duâ ederken "âmin" demelidir. "Âmin" manayı fiildir. Kabul demektir. Duânın kabulünü istemek hepimizin vazifesidir. Yoksa kabul olsun, olmasın ben yapayım da ne olursa olsun denmemelidir. Âmin demek yalnız biz ümmeti Muhammed'e verilmiş bir ilâhî bahşişdir. Ancak âmin kelimesini dudakla değil, kalble söylemek gerekmektedir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇTIĞIMIZ GERÇEKLER
RandomKendine bir ders çıkartmak isteyenler güzel dinimizin güzelliklerini öğrenmek isteyenler doğru yerdesiniz.