⋆·˚ ༘ *Felix banyoda oyalanırken Chan Hyunjin'i aramış ve Felix ile ne yaptıklarını sormuştu. Hyunjin başta biraz afallasa da Felix'in yine ne yalan söylediğini düşünerek ayak uydurmaya çalışmıştı.
"Şirkette birkaç yapılacak iş kalmıştı, mallarla ilgili." Kendi kendine "güzel," diye düşünerek dilini ağzının içinde dolaştırdı Chan. Yalan söyleseler de senkronize olmuşlardı.
"Mal yollamıyoruz Hyunjin. Bir daha bana yalan söylersen seni parçalara ayırıp Seul'ün her köşesine o parçalarını atarım."
Hyunjin'in kalbi korkuyla hızlandı. Felix için endişelenmişti. Kendisi için değil. Ondan cevap gelmediğinde Chan "Sabah uyanır uyanmaz buraya geliyorsun. Hesap vereceksiniz." dedi tehditkar bir sesle. Hyunjin'in verdiği tek cevap kekeleyerek iyi geceler dilemek olmuştu.
Telefon kapandıktan sonra sinirle odada adımlayan Chan eşi savsak adımlarla banyodan çıkıp yatağa doğru ilerlemeye başlayınca durdu. Felix'in bu haliyle küçük ve savunmasız bir çocuğa benzediğini düşünerek çekmeceleri karıştırmaya koyuldu. Az önce yaptığı izleri kapatmak için krem arıyordu.
Bilerek ona yumuşak davranacaktı şimdi. Kafasını daha çok karıştırmak ve eğer içinde kendisine karşı tek bir sevgi kırıntısı dahi varsa ondan faydalanmak içindi hepsi.
"Çok canın yandı mı?" dedi yumuşak bir sesle. Felix cevap vermedi. İfadesiz bir yüzle ona bakıyordu. Elindeki krem ve kocasının yüzü arasında gidip gelen bakışlarını tekrar yüzünde sabitleyip tükürürcesine konuştu. "İğrenç birisin."
"Benimle bunu bilerek evlendin. Hadi uzan da şu kremi sürelim." Hala oldukça umursamaz ve sakin bir şekilde konuşuyordu.
Felix karşı koyacak gücü kendinde bulamamıştı. Üzerindeki havluyu sıyırıp kocasının karşısında tekrar az önceki gibi çıplak durmaya başladı. Chan önceki dokunuşlarının aksine oldukça kibar, neredeyse hissettirmeyecek şekilde eşinin vücudunda gezdirdi parmak uçlarını. Felix ilk başta kremin soğukluğundan irkilmişse de hemen rahatladı.
İşleri bitince teşekkür etmeden yataktan kalktı ve giyindi. O sırada Chan da banyoya ilerliyordu. Felix salona geçip pencereden karşı komşusunun evine baktı. Hiçbir ışık yanmıyordu. Herhangi bir hareketlilik de yoktu. Tekrar odalarına çıktı ve Chan banyodan çıkana kadar uyuyakaldı.
Sabah olduğunda aşağıdan gelen gürültülere uyandı. Hyunjin'in tanıdık sesini duyduğunda ve Chan'ı yanında bulamadığında acelece yataktan kalkıp aşağı indi. "Oo, uyuyan güzelim de uyanmış." dedi kocası alaycı bir sesle.
"Neler oluyor burada?"
"Ben de aynı soruyu şimdi size soracağım. Ne haltlar karıştırıyorsunuz siz? Şirkete hiç uğramamışsınız. Evdeki güvenlikler ve en önemlisi güvenlik kameralarına göre eve de gelmemişsiniz. Felix ben gelmeden az önce gelmiş. Kendi arabasıyla ve yalnız başına. Sen Felix'le olduğun geceler onu tek bırakmazsın Hyunjin. Şimdi söyle bana Felix," Tüm bunları nereden öğrendiğini merak eden Felix uyku mahmuru gözlerle ona baktı. Kalbi küt küt atıyordu. Ve sonunda duymaktan korktuğu o soru geldi.
"Yongbok kim?"
Felix cevap vermeden önce duraksadı. Hyunjin onu korumak için öne atılır gibi oldu, ağzını açtı. Ama Felix onu durdurdu. Kendisini koltuğa atarak ağlamaya başladı. Chan eşinin numara yaptığını düşünüyordu. Bu yüzden kılını bile kıpırdatmadı. Sorusunu tekrarladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the torture and the care ☆ minchan
Hayran KurguBeş yıldızlı Michelin restoranların sahibi Minho ve kendi şirketini yönetirken gizli dünyasında güç ve tutku arasında sıkışmış Chan. [düzyazı]