nitten

1.2K 87 10
                                    

Tam karşımdaydı.

Hayallerini kurduğum, sarılmayı istediğim oldukça yumuşak görünen dudaklarına tatmin edici bir öpücük kondurmayı dilediğim kişi, tam olarak karşımdaydı.

Ayın yüzüne vuran gölgesi sadece yüzünün bir kısmını aydınlatıyordu. Keskin burnu ve loş ışıkla bile şiddetle parlayan mavi gözleri biranda tüm nefesimi kesti.

Beni gördüğünü fark edince istemsiz bir şekilde titredim. Vücudumda huzursuz bir his dolanıyordu. Alt dudağını hafifçe ıslattı ve bana doğru birkaç adım attı.

Siyah kapşonlusu üstüne tam oturmuştu. Cebinden de beyaz renkteki bir kulaklık sarkıyordu. Utangaç bir şekilde başını öne eğdi ve soluk bir gülümseme eşliğinde saçlarının alnını süslemesine izin verdi.

Gülümsemesiyle beraber beliren gamzeleri 'ben burdayım' dercesine adeta çığlık atıyordu.

O anda ölmek istedim.

"Ben çok üzgünüm Mya.. oraya hiç gitmemeliydik" dedi hayatımı süsleyen büyülü sesiyle.

Ardından gözleriyle beni yokladı. Bir cevap beklediği çok belliydi ama ben heykel gibi durmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

"Sorun değil" diye mırıldandım ama o kadar kısık sesli söylemiştim ki bunu duyup duymadığına bile emin değildim.

Gözlerimiz birbiriyle buluştu. Kalbim kulaklarımda atıyordu ve bedenim alevler içinde yanıyordu. Grant birkaç adım daha yaklaştı ardından hızlanarak oldukça iri olan bedeniyle benimkini sardı.

Bu gerçekleşiyor olamazdı.

Gözlerim kocaman açıldı. Düğümlenen nefesim çözülemez bir yumağa dönüşmüştü sanki.

Titreyen bedenimi kontrol altında tutmaya çalışarak hayatımda ilk defa sarılıyormuş gibi bir ifadeyle kollarımı yavaşça bedenine sardım. Ardından başımı göğsüne dayayıp ağır bir şekilde dinlenmesine izin verdim.

Tanrım o gerçekten müthiş kokuyordu.

Parmaklarımı saçlarında gezdirmek sonrasında onu öpmek istiyordum. Aslında aynı anda ikisini de yapabilirdim ama bu şuan kesinlikle aşırıya kaçardı.

"Bu doğru mu?" dedi kulağımın ardından gelen tok sesiyle. "Benden hoşlanıyor musun?" kelimeleri dökerken sesi gittikçe kısılmıştı.

Kollarım istemsiz bir şekilde gevşedi ve belinden aşağıya düşerek ardından tamamen bedeninden sıyrıldı.

Onun yanında tıpkı küçük bir çocuğunu andıran bedenimle geriye doğru çekildim ve dikkatimi başka bir şeye vermek istercesine ayakkabımın tabanını yağmurdan dolayı hala nemli olan çimlere sürtmeye başladım.

"Um.." kelimeleri bir türlü seçemiyordum. Yanaklarımın alev kırmızısı olduğuna emindim ama en azından gecenin karanlığı bunu perde gibi örtüyordu.

Arada geçen kısa süreli sessizlik içerisinde kulaklarımı dolduran tek ses ağaçların hışırtısı ve birkaç yarasa çığlığıydı.

"Bu sorun değil Mya.." dedi Grant beni sakinleştirmeye çalışırken. "Benden utanma"

Nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyordu?

Ben burda heyecandan yanağımın içini kemirip soğuk bir terin sırtımdan aşağıya süzüldüğüne oldukça eminken Grant nasıl bu kadar sakindi?

Cidden anlam veremiyordum.

Belkide yıllardır hayalini kurduğum 'kavuşma' sahnesinin böyle olmamasıydı. Ben daha çok Grant'in heyecanla beni öptüğü ve kulağıma beni ne kadar sevdiğini fısıldadığı bir sahne düşlemiştim.

Oldukça heyecanlı ve şehvetli bir sahne.

Sanırım bunların hepsi filmlerde oluyordu. Çünkü Grant karşımda öylece dikiliyor ve dudaklarına serpilen tuhaf bir sırıtış eşliğinde beni süzmekle yetiniyordu.

"Evet.." dedim derin bir nefes alıp. "Doğru."

Drama // Chris SchistadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin